Bu ayki yazımı bütün iyi niyetli kararlılığıma rağmen yine teğet yetiştirdim. Sevgili Semra’nın yüreğini tüketiyorum her seferinde. Yetişemiyorum dostlar, yetişemiyorum. Ben, deli doluymuş gibi bir etki yaratan görünüşüme hiç de uymayacak şekilde asude yaşamayı severim. Oysa hayat, kırk tarakta bez bırakacak acayip bir temponun içine attı beni. Bu gün Paskalya arifesi… Neyse ki artık böyle önemli günlere önem verme alışkanlığını çoktan bıraktım. Eskiden olsaydı bir de alışveriş, yumurta boyama, yemek pişirme, misafir ağırlama gibi telaşlarım da olacaktı. Ailen kalmayınca öyle defterler kapanıyor. Artık iyi mi oluyor kötü mü oluyor bilmem. Şimdilik daha koşturacak gücüm var, tempolu yaşarken fazla nostaljiye girecek vakit bulamıyorum. İyi oluyor, zira eşimi kaybettikten sonra Paskalya’ları sevmez oldum. Bilenler bilir, onun isim günüydü, eş dost gelir, evimiz dolar taşardı, çok yorulurdum ama gece yarılarına kadar şen kahkahalar çınlardı evimizde. Büsbütün yaşlanır, bir köşede oturup uzun uzun düşüncelere dalma moduna girecek olursam, azıcık koyacaktır herhalde ama şimdilik iyiyim. Üstelik çok şükür ki henüz her şeyde mizahi bir yan bulma huyum -kimi kara mizah olsa da- aynen devam ediyor. Neyse kestim.
Başlıktaki konuya girmeden, uzun süredir kafama takılan bir olaya değineceğim. Gerçi ‘katletmek’ kelimesi bile ülkemizde, işlenmiş, işlenen ve işlenecek ne cinayetler getiriyor akla; insan, hayvan, ağaç, şehir, kültür, sanat, tarih… çok var ama söz konusu cinayet başka. Devam eden, yayılan hatta bulaşan bir cinayet, örnekleyince güldürüyor da ama gidişatı felâket. Durun, önce şu kafama takılıp araya gireni bitireyim.
Geçenlerde Okan Bayülgen’in programında olanları izlediniz mi? Sosyal medya alt üst oldu. Tabii ki bu aralar sosyal medyayı alt üst eden, bizi insan olduğumuzdan utandıran nice korkunç olayın farkındayım ama şimdi bunlara değinmeyeceğim, zira sonu yok. Daha ziyade hafiften kara mizah içeren bir olayı deşip geçeceğim. Doğrusu komik miydi, korkunç muydu bilemedim. Esprili, hicivli, biraz ciddi biraz şamata, malum program devam ederken, aniden sahneye bir kız fırladı ve bir şeyler söyleyerek soyunmaya başladı. Amanın! Bu da ne? Yurt dışında falan yapıyorlar ya, soyunarak dikkat çekecek sonra da söylemek istediğini söyleyecek. Konuklar buz kesti. Okan, hemen pat diye kızın önüne geçti, kameradan uzaklaştırdı ve en karizmatik sesiyle onu, soyunmadan konuşmaya ikna etti. Fakat kız ağzını açtığı an “AKP” ile lafa giriverince, anında susturdu. Beyaz Show olayı malum. Sonrası müthiş bir beceriydi. Bir yandan “Yayını kesmeyin” diye bağırırken, kızın giyinmesini ve susmasını sağladı, konuşursa neler olabileceğini anlatırken aynı zamanda, herkesi RTÜK’lük bir durum olmadığına ikna etti. Bir şey değil canlı yayın da yasaklanacaktı.
Eveeet… Gelelim asıl konuma, başka bir cinayete; dil cinayetine. Fırsat buldukça yazarım bu konuda ama dergimize hiç yazmadığımı fark ettim. Pat diye gireceğim. Sinir etse de biraz gülümsetir.
Bişsöycem. Bu; bir şey söyleyeceğim demek. Sevgili editörlerim, lütfen bundan sonrasını yok sayın. Siz bu Türkçeyi bilmezsiniz. Gençler bilir, aadınz mı? Son günlerin en trendi sözü bu; bişsöycem. Bir sohbet ortamında, söz almak isteyen herkes öyle diyor, her cümlenin başında var. Soru sorulduğunda da söze “şöyleki” ile başlanıyor. Daha bir şey demeden neyin şöylesi diye düşünülmemeli. Ha bir de “öncelikle” ve “şööle söliim” var, sanki demese dinlenmeyecek. Söz bitince “bu şekilde” demek şart. Özellikle kendini tanıtmak için yapılan konuşmaların sonu mutlaka böyle olmalı. Mesleğinden söz ederken “normalde” diye başlamalı. Mesela “normalde ben doktorum, bakkalım” gibi. Dinleyenler “anormalde nesin?” diye düşünmemeli.
Bir şeyi eleştirir ya da tasvir ederken; “baktığımda” demek lazım, “öncelikle” buraya da uyar, önemli bölüm bitince söze “onun dışında” ile devam edilmeli ve samimiysen arada “annıdın mıa?” değilsen “aatabilyomyım?” mutlaka olmalı. Eski kafalı olup da az buçuk bu trende dili alışanlar ise uzun uzun “ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum” diyorlar zırt pırt, arada samimiyet varsa bu; “ne demek istediğimi anladın mı?” oluyor. Ne kadar da demode… Aşırı modernler ise hiç bunlarla uğraşmayıp kafadan “okey?” diyorlar. ‘Mi’ takısı yok. Tüm bunların yerine kısaca “taam mı?” da olabilir, hem de bir cümlede en az beş kere falan. Onay almaya mı merak sardık ne?
Kabullenişin karşılığı da; “yapcakbşyok”. Valla çokşışırdım ıçıkçısı, böle bişii beklemyodoom. Bu da ekstrası. Böyle harfleri yuta yuta konuşmak Amerikan özentisiyle başladı da kelimeleri birleştirmek kısa mesajlardan dile bulaştı galiba. Pardon; gaaba. De’leri, da’ları, ki’leri ayırmamak da ondan olmalı. Bunu yazınca hatırladım, yıllar önce benzer birkaç yazı yazmıştım, trendi kelimeler, de’ler, da’lar, dile yapışmış özenti sözler, dejenere olmuş harflerle falan ilgili. Beter oldu. “Aaynn ööle” var mesela hiç değişmiyor, sonra “dârkân?” gibi bir soruş şekli adeta takıntı. Bir de anlam değiştirenler var; “yani” gibi. Resmen “evet” yerine kullanılıyor. O günden bu güne ‘İ’ harfi büsbütün dejenere oldu “yaane” deniyor artık. “Ş harfine ne oldu?” diye bir yazı da yazmışım “bisi yok, tesekkürler” filan gibi kelimeleri saymışım, şimdi de ‘E, A’ ve ‘İ’ ciddi tehlikede. Mesela; “gâldım, güzal, baanmadım, bıyıldım, yıpımıdım, şışırdım” gibi. Ay bir de dikkat edin “tabii” yerine ağzı büze büze “tıbü” diyorlar. Ne kaa kötbişii boo… İnınılmaz yaane.
Eskiden telefonda “kimsiniz?” sorusunun cevabı “ben Ahmet” şeklindeydi, şimdi “ben” sona alınıp “bân” oldu. Özellikle Çiğdem’ler, Sinem’ler çok komik oluyor; “Çidam bân” veya “Sinam bân”. Böyle yazıyorum ama öyle çok ki sayfalar yetmez. Yeni deyimler de cabası, mesela “Bu neyin kafası?” “Ne ayak?” Sonra; “bi tık” var mıydı eskiden? Ya “çok” yerine “büyük” demek? Büyük kızıyorum.
Türkçe güzeldir. Nasıl razı geliniyor katledilmesine? Ve nasıl çanak tutuyor medya? Reklâmlarda, şarkılarda şimdiki zamanın “R” si hepten kalktı; geliyoo, gidiyoo gibi. Dizilerde bütün kızların bu bozuk şiveyle, yuta yuta ve özellikle nezleli gibi hım hım burundan konuşmaları niye? Ne sevimsiz bir moda bu. RTÜK biraz da bunlara takılsa ya. Okullarda diksiyon dersleri mi olsa acaba? Gârçiktân.