Cuma, 02 Ekim 2015 22:38

Distribütör kapağı

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)
Distribütör kapağı Çizimler: Viktor Albukrek

1972 yılının Ekim ayında yaşadıklarımı, bu yaz başlarında, bir radyo yayını için kaleme almıştım.

Radyonun şartnamesini okuduğumda ise, yazımı başka yerde yayımlayamayacağımı öğrendim. Hatıralarımı bir radyo yayını ile sınırlandırmak istemediğimden dolayı teslim günü, radyoya göndermekten vazgeçtim ve şimdi, olayın yıl dönümü olan bu Ekim ayında, Sevgili Adalı Dergisi Dostlarıma sunuyorum.

02 sami ve jozef habib kardesler 280xSami ve Jozef Habib (ayakta) kardeşler. Yıl 1924, KuzguncukAlo, Viktor Bey siz misiniz, merhaba! Ben ortağınızın akrabası L.A, tanıdınız değil mi? Nasılsınız? Duyduğuma göre safra kesenizle bir probleminiz varmış. Geçmiş olsun. Onun için Fransa’ya gidecekmişsiniz. Benim bir ricam var. Eski Fransa Konsolosu, memleketine dönmeden evvel arabasını bana satmıştı. Çok memnunum, lakin nemli havalarda araba tekliyor! Tamircinin dediğine göre distribütör kapağında kılcal çatlaklar oluşmuş. Arabam 1963 model Fransız Simca-Aronde’dur. Şimdi 1972’de olduğumuza göre dokuz senelik bir araba; Fransa için eskidir, fakat bizim için yeni sayılır. Parçayı acentesinde bulamazsanız, kullanılmışı da olabilir. Kaç para ise benim için ödeyin, döndüğünüzde derhal veririm. Biliyorum, sınırlı miktarda dövizle gidiyorsunuz... Hayır, gümrükte probleminiz olmaz, bir çay fincanı boyundadır, bakalittendir. Numunedir dersiniz olur biter! Miktar fazla olursa ticari sayılır! Malum, bu zamanda ithalat permisi zor alınıyor; mümkün olsaydı ben ithal ederdim, siz de biliyorsunuz... Yok, korkmayın canım, çamaşırların arasına koyarsınız, hafif bir şey, ama benim için çok önemli! Ne zaman döneceksiniz? Cumhuriyet Bayramı’ndan evvel mi? Çok güzel. İnşallah o güne kadar fazla yağmur yağmaz ve kış bastırmadan sayenizde arabamı güvenle kullanacağım, şimdiden teşekkürler ve iyi seyahatler...

* * *

- Ah Viktorcuğum! Ah sevgili yeğenim; seni Aix-les-bains’de gördüğüme ne kadar sevindiğimi bilemezsin! Gel seni öpeyim! Hoş geldin, sefalar getirdin. İnşallah safra kesende bir şey çıkmaz. Sana yazdığım gibi, Lyon’daki Doktor Bosser değerli bir hekimdir, uzmandır. Eşim Zize’i o tedavi etmişti. Yarın için randevu aldım. Sabah treni ile gidip akşam döneriz, sonraki günlerde de sana Aix-les-bains’i tanıtacağım. Seni, Şair Lamartin’in ‘Göl’ şiirini yazdığı ‘Le-lac-du-Bourget’ gölünün sahillerini götüreceğim. Büyükada’dakiler kadar değilse de, doğal kumsal plajlar var orada. Öbür gün de kayak merkezimiz ‘Ladent-du-chat’ ‘Kedinin-dişi’ tepesine çıkarız. Bir de Romalılardan kalma termal hamamlarımız var burada, sizin Yalova’nız gibi... Ah, alışveriş mi dedin! Distribütör kapağı mı? Tamam, onu yarın, Lyon’da ararız; bilirsin, burası küçük bir kaplıca kasabası. Gerçi yakınımızda Chambéry var fakat en iyisi Lyon, yöremizin Paris’i sayılır!

* * *

 

03 distributor kapagi 840xYazıda sözü geçen: Vichy, Clermont-Ferrand, Lyon, Chambéry, Aix-les-bains, Annecy güzergâhı

 

-Gördün mü Viktorcuğum, Doktor Bey ne dedi? Safra kesende uyuyan soğan tipi zararsız bir taş duruyormuş. Bırak kalsın, tehlikeli bir durumun yok! Şimdi rahatladın mı? Hemen İstanbul’a bir kart atalım! Zira buradan telefonla evine zor bağlanırız. Bugün epey yorulduk, şimdi trene binelim de, kompartımanda biraz uzanıp uyursun. Arkadaşın için aradığımız bu distribütör kapağı için, amma da dolandık! Yedek parçacılar ne dedi: “Boşuna uğraşmayın, Aronde modeli, Simca fabrikasının Fiat’la ortaklığı zamanında yapılmış; sonraları Chrysler’le ortak olunca, Ariane modelini çıkarmaya başladılar; aradığınız parçayı ancak hurdacılarda veya Nanterre’deki Simca fabrikasında bulabilirsiniz!” Viktorcuğum, sen hiç merak etme, Aix-les-bains’in kuzeyinde, Annecy yolunda bir hurda araba deposu var, yarın oraya gider ararız, şimdi yolumuz epey uzun, uyumana bak... Seneye buralara T.G.V. “Tren-Grande-Vitesse” yüksek-hızlı-tren geliyormuş, Paris-Marsilya yolculuğu da epey kısalacakmış, şimdi de iyidir fakat savaştan sonra Fransa’da vagon kalmamıştı. Neler çektik, anlatamam. Ha, bizim tren şimdi kalktı! Bak, dinle, hiç sarsıntı yok, ne kadar da sessiz gidiyor, görüyor musun? Bu vagonlar yenidir, koltukları bile kadifeden! Fransa artık zengindir! Ah neler çektik, o zamanlar. Kaç kere kendi kendime dövünerek: “Hey Edirneli Jozef Habib Efendi, ne işin var bu diyarlarda?” dediysem de dönemedim Türkiye’ye... Balkan savaşları sırasında ailece Edirne’den kaçıp İstanbul’a, Kuzguncuk’a yerleşmiştik. Çünkü Edirne, bir gün Bulgarların, başka gün Yunanlıların, ertesi gün de Osmanlıların eline geçiyordu. Babam çok korkmuştu. Ben on yaşlarındaydım. Hâlbuki Balkan savaşlarından evvel Edirne’deki Yahudiler çok rahattılar, zengindiler. Peynir fabrikalarımız vardı, ineklerimiz, keçilerimiz vardı. Düşünebiliyor musun, 1900’lerde Yahudiler Trakya’da çiftçiydiler, bağlarımız bile vardı. İstanbul efendileri, en güzel şaraplarını Tekirdağ’daki, Kırklareli’ndeki Yahudi şaraphanelerinden alırdı. Biz çocuklar, çıplak ayaklarımızla üzüm salkımlarının üzerine tepinerek büyüklerimize yardım ederdik. Bulgarlar ile aramız çok iyiydi; onların da keçileri, inekleri vardı; Yahudiler, süt ile tuzlu peynirler, Bulgarlar ise, şekerle muhallebiler yapardı... Halen uyuyamadın mı, kusura bakma, seni görünce memleketimi hatırladım. Yıllardan beri hiç düşünmediğim, geçmişteki hayatımı, Edirne’mi... Ailece İstanbul’a yerleştikten sonra babam Sirkeci’de, terziliğe başlamıştı; o zamanlar oraları öyle tenha idi ki, “Monsieur Habip, tailleur (terzi) a Sirkedji-Constantinople” yazılı mektuplar doğru dükkânına varırdı. Seneye İstanbul’a gelirsem beni Nakkaş-Tepe’ye götür. Babamın mezarını arayacağım. Ağabeyim, yani kayınpederin, savaştan evvel, Edirne’deki Alliance İsraelite okulu tarafından, tıpkı Ankaralı Beybaban Doktor Albukrek gibi, Paris Rue d’Auteuil’deki meşhur ‘Ecole Normale’ öğretmen okuluna gönderilmişti. Onlar entelektüel oldular. Ben ise gençliğimde, ağabeyim Sami’ye heveslenerek Fransa’ya geldim ve açık pazarlarda incik-boncuk satarak geçindim... Neyse, seni yormayayım, şimdi uyumana bak. Fakat şunu söylemeliyim ki, eşim Zize olmasaydı ben şimdi yoktum. Mareşal Pétain, Vichy Hükümeti’nin polis teşkilatını SS’lerin emrine verdikten sonra, pazarlardan tanıdığım polis arkadaşlar, Nazilerden de beter oldular. Beni çarşıda yakaladılar ve bir trenin furgon’una soktular. Yahudi olduğumu kim ihbar etti, bilemedim bugüne kadar. Tren, Clermont-Ferrand istasyonunda aktarma yaparken, gece karanlığından faydalanarak, iki gençle birlikte, ayrı ayrı istikametlere doğru kaçtık. Aç, susuz, gündüz saklanarak gece yürüyerek, direnişçilerin yardımıyla Aix-lesbains’e vardığımda, pazarcılıktan tanıdığım, Katolik olan dul Bayan Zize’den yardım istedim. Naziler bu yöreye indiklerinde, o beni evinin çatısında gizledi. Konukomşudan, oğlundan dahi korkuyordu... Lyon’da, bizim dükkan dükkan distribütör kapağı arar gibi Naziler de köşe bucak Yahudi arıyorlardı. Defalarca ölümden döndüm o yıllarda. Bu sabah, trene binmeden evvel koşa koşa, kan ter içinde eşimin köpeği Dolly için taze biftek almaya gittiğimde çok şaşırmıştın, değil mi? Anladın mı şimdi! Zize’in bir dediğini iki dedirtemem, çünkü köpeğini çok seviyor. Ben ise köpekten nefret ediyorsam dahi onun hatırına sevmeliyim onun köpeğini! Çünkü benim hayatım, çoktandır benim kontrolümde değil; Zize’e borçlu! Anlıyor musun? Mecburum!

Sonraları onunla evlendim...

Savaş bitince, Nazilerden kaçan o iki genç Yahudi’yi aradıysam da hiçbirini verdikleri adreslerde bulamadım. Evlerine hiç dönmemişlerdi... Belki de o gece vurulmuşlardı veya yakalanıp Drancy veya Auschwitz’te öldürüldüler... Zize benden on yaş büyüktür... Onun yetim oğlunu evlat saydım... Ona babalık ettim... Evlendirdim, ev aldım... Yaz-kış açık pazarlarda çalıştım... Şimdi de Zize’in torununun iki çocuğunu okutuyorum... Çünkü babaları hapiste... Esrar satmaktan... Barmenlik yaparken patronu sokmuş onu bu işe... Çok kötü, çok kötü... Demek bunları birine anlatmam gerekiyordu... Bir yakınıma... İhtiyacım vardı buna... Galiba artık yaşlanıyorum... Ölürsem, beni herhalde Katolik mezarlığına gömerler... Zaten buralarda ‘Kadiş Duası’nı okuyacak Yahudi kalmadı ki! Ah sevgili yeğenim Viktorcuğum, ne iyi yaptın da geldin! Oooooh, şimdi rahatladım... Artık sen de biraz uzan ve uyu, ben de çok yorgunum, bırak uyuyayım...

* * *

-Mes Chers Messieurs (Değerli Beylerim), aradığınız kapak, savaş sonrası imalatıdır; artık satılmıyor. Gördüğünüz gibi ben burada, o devrin otolarını hidrolik presle ezerek dökümhaneye gönderiyorum. Bazen sizin gibi yedek parça veya kapı-çamurluk arayanlar geliyor... Aha şurada bir Simca görüyorum, ama Ariane yazıyor, altı silindirlidir. Sizin aradığınız dört silindirlinin kapağı. Aaaaa, aşağıdaki üçüncü mavi araba: Simca-Aronde! Tamaaam şansınız varmış! Tavanının ezikliğine bakmayın, kaputu sağlamsa, distribütörü çalışıyordur demek. Mes chers Messieurs, o distribütörün fiyatı 250 frank, fakat ikinci elden olduğu için size 150 franka vereceğim. Oooo, Mes Chers Messieurs, öyle demeyin, ben bunu sökmek için motorun kaportasını oksijen kaynağıyla deleceğim ve distribütörünü çıkarıp size komple vereceğim... Komplesi size yük mü olacak? Beni hiç ilgilendirmez; depomdan çıkarken, gövdesini kapımın arkasına atar, yalnız kapağıyla gidersiniz! Evet, 150 frank dedim! Daha ne istiyorsunuz? O halde gidin yenisini alın, Simca fabrikası Paris yöresinde, Nanterre’dedir! Messieurs, bütün günümü sizinle geçirecek değilim! İmalatçının adresini de verdim. Au revoir (Görüşmek üzere). Haydi güle güle...

- A la bonne heure! (Hayır ola!) Nihayet distribütörümü almaya karar verdiniz demek! Kaportayı derhal açıyorum!

* * *

- Alo, alo, evet, L.A. benim. Viktor Bey siz misiniz, İstanbul’a döndünüz mü? Hoş geldiniz, seyahat nasıl geçti, Paris müthiş değil mi? Nasıl, Paris’e gitmediniz mi? Distribütör kapağı mı getirdiniz? Fakat dün ortağınıza arabayı sattığımı bildirdim ben, bundan sonra her yere taksi ile gideceğim, yolda kalma endişem, korkum yok artık, bilemezsiniz ne kadar rahatladım, yarın Cumhuriyet Bayramı, size hayırlı tatiller...

04 distributor kapagi 280x
05 distributor kapagi 280x
06 distributor kapagi 280x

 

Son değişiklik Cumartesi, 03 Ekim 2015 22:52
Yorum yapmak için oturum açın