Merhaba dostlar, merhaba güneş, merhaba esen rüzgâr, merhaba pisicikler, kuşlar, kelebekler, merhaba mavişim, güzel denizim, kıyıya vuran dalgalar merhaba. Bu mevsimde, adalıların birbirlerine içten dilekleri yankılanır kulaklarımızda. ‘Hoş geldiniz’, ‘Hayırlı yazlar’, ‘Pariyegak’, ‘Kalimera’ ve bir tezgâhtar aniden seslenir ‘Pariamarkuyrig’, ‘İyi yazlar ahparik’. İnsanların yüzlerinde özlem ve sevgi ifadeleri oluşur. Tekrar karşılaşmak, Adada tanıdık yüzlerle aynı havayı solumaya başlamak, aynı görgüde, Ada kültürüne aşina dostlarla karşılaşmak ne kadar güzel. Ya Adaya gelemeyenler, bu dünyadan göçenler, uygun bir ev bulamayanlar veya Adayı terk edip başka yazlıkları seçenler. Gözlerimiz onları arayacak. Ya Adanın taşını toprağını gönlüne gömüp başka ülkelere göç edenler, onları hiç olmazsa zaman zaman Adalarda görmek bizi sevindiriyor.
İnsanoğlu kendi romanını yazıp göçüp gider. Bizim neslin romanı da Adalarda yazıldı. Hayatı bu sularda keşfettik, ilk arkadaşlıklar bu kıyılarda kuruldu. Aşklara sevgilere akasya ağaçları tanık oldu. Yıldızların altında mutluyduk, ay dede ile hüzünlendik, kulaç kulaç güldük, yağmurla gözyaşı döktük.
Müslüman’ı, Hıristiyan’ı ile birbirimize kenetlenmiş yaşıyorduk. Ortak dilimizle yetinmiyor, birbirimizin ana dilini anlıyor, hatta konuşuyorduk. Bayramımız seyranımız iç içe geçti. Dualarımız ezan sesi ve çan seslerine karışarak Allah katına ulaştı. Biz ayırım bilmedik, kin nefret yaşamadık. Bizi ilim irfan doğrultusunda büyüttüler, onurlu, şerefli, görgülü ve kültürlü olmamızı istediler. Bizler Adamızı da sevdik, doğasını koruduk. Ada bizim için özgürlüktü, nefesti. Bizim neslin gençleri şimdikilere nazaran kısıtlı bir hayat yaşarlardı. Ada bizim aşkımızdı. Hayatımız Adada düğümlendi ve düğüm yine orada çözüldü.
Göçlerin başladığı tarihlerde içimiz burkulmuştu. Kalbimiz kırık, gözlerimiz nemliydi. Hala gidenleri anarız, Kleantinin evi, Takinin evi, Zozonun evi, Anahitlerin evi deriz. Şu an bile içime hüzün çöktü. Son nesil adalılar Adamıza hoş geldiler ama gidenlerin yeri dolmadı. Yaş ilerledikçe yıllar sonra bile birbirimize rastladığımızda zaman yok oluyor, mesafeler yalan, duygular coşkulu.
Eski günler yaşanmaz ama izlerini, hele milli servet sayılabilecek değerleri koruyabiliriz. Kınalıada büyük bir bahçeydi. Bahçenin kapısı açıldığında huzur ve mutluluk kelebekleri uçuşurdu. O bahçeyi muhafaza edelim, görüntü kirliliğine izin vermeyelim. Adayı bu tür zarara uğratan deniz ve Ada kültüründen bihaber olanları ikaz edelim. Gerçi bu davranışımızın yararlı olup olmaması maalesef insan kalitesi ile orantılıdır fakat biz yılmayalım, cehaleti sevdirmemeye devam edelim. Sakın Adamızı betonarme, bakımsız ama yine güzel bir bahçe haline dönüştürmeyelim.
Vapurum, iskeleme hoş geldin. Hoş geldiniz dostlar. Adamız sizlere kucak açarken, siz de onu sevmeyi, onun güzelliklerine lâyık olmayı ilke edinin.
Hoş geldik Adaya, merhaba Yaza... Huzura, mutluluğa, dostluğa...