Heybeli Gönüllülerinden Sadiye Neşe’nin Heybeliadalı minyatür sanatçısı Müşfika Sezen Kocabay ile Adalı Dergisi için yaptığı röportajı yayımlıyoruz.
Müşfika Hanım sizi tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden bahsedin.
6 Kasım 1932 doğumluyum.
İstanbul Kız Lise’sinden sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik-Zooloji Bölümü ‘nü bitirdim. Üniversitenin aynı bölümünde ve orta öğretimde 15 yıl hizmet verdim.
1947’den 1963 yılına kadar Topkapı Sarayı’ndaki derslerinde Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in öğrencisi oldum. Hocam dahiliye ve cildiye mütehassısı, İstanbul Tıp fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin ‘tıp tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalları’nın kurucusu, bir ömre sığmayacak derecede çok sayıda eser sahibi, araştırmacı, çok yönlü insan, ‘tezhip ve minyatür’ sanatımıza yeniden can veren değerli hoca idi.
6 kişisel sergi 13 ilde, 50’den fazla karma sergi açtım.
Kültür Ve Turizm Bakanlığı’nın sanatçı tanıtım kartı sahibiyim.
15’ten fazla ‘‘sevgiye katılım’’ ve ‘‘teşekkür’’ belgem var.
15 kadar kitap içinde,30’dan fazla eserim bulunmakta.
Heybeliada’da devamlı mı oturuyorsunuz?
Hayır, kışları şehre dönüyorum. 1977 yılından beri adadayım. Her gün denize girmek yürüyüş yapmak beni mutlu ediyor.
Çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Yarışım kendimle. 14 buçuk yaşımdan şu güne kadar, bildiklerime ve yaptığım resimlere yeni ve orijinal bir şeyler katmaya çalışıyorum.
Şu an çalışmalarınız ürettiğiniz eserler var mı?
Yaşlılığıma hayırlık olsun diye(!) 80 yaşımda yağlı boya resme başladım; şimdilik klasik çalışıyorum; elim titrerse (minyatürtezhip yapamaz hale gelirsem diye) daha sonra modern resim (Picasso gibi) yapmayı düşünüyorum.
Gençlere önerileriniz var mı?
Mutlaka, mesleklerinin dışında, fakat yanında, hoşlanacakları ikinci bir iş, bir marifet, bir uğraş için (emekli olmayı beklemeden) erken yaşta (çocukken-gençken) çaba göstermeye başlasınlar. Araştırmacı gözlemci ve dikkatli olsunlar (çiçeklere, bitkilere, bulutlara, manzara ve her türlü hayvancıklara ve insanların görünüş-zevk-davranış ve iletişimlerine vs. vs.).
Müşfika Hanım siz tahsil ve hobi beraber olmalı mı diyorsunuz?
Kitap bilgileri yanında, etraftan ve doğadan öğrendiklerinin ne kadar önemli ve faydalı olacağını göreceklerdir. Bunlar onlara mutluluk ve doluluk neşe, sevinç ve daima bir gençlik verecektir.
Kendilerine sadece manevi değil, belki maddi artıları da olabilecektir.
Yani sizde olduğu gibi sanat mesleğin önüne mi geçebilir?
85-90 yaşına kadar, örneğin genel müdürlük yapılamaz ama resim, müzik, dikiş-nakış, tamirboya işleri yapılabilir.
Bir yaşam biçimi haline getirdiğiniz çalışmalarınızdan minyatür sanatı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Minyatür, bir nevi kırmızı astar boyası ile boyamak anlamında, Latince‘‘miniare’’ kelimesinden gelir. Minyatürde perspektif yoktur. Figürler birbirini kapatmaz.
Geride kalanlar, kâğıdın yukarısına çizilerek ön ve arka boyutların oluşması sağlanır. Kişilerin önemine göre orantı kurulur.
Manzara ve mimari yapılarda boy farkı aranmaz; detaylar bütünü ile gösterilir. Desenler kontörlüdür. Hangi zamana aitse, çevre ve kıyafetler o devre uygun olmalıdır.
Eskiden toprak boyalar ezilerek hazırlanırmış. Şimdi çeşitli hazır boyalar var; ayrıca, gerekli yerlerde altın ve gümüş kullanılır.
Aslında bir kitap içi resmi olan minyatür, tek sayfada, dik olarak veya en çok yan yana iki sayfayı kaplayacak boyutta yapılır.
Günümüzde istenen boyutta tablolar yaptığımız gibi, çok büyük çini panolar, duvar resimleri şeklinde bina ve işyerlerini süslemekte kullanabiliyoruz.
Minyatür sanatının dünyada bir yeri var mı?
Minyatür Orta Asya Türkleri tarafından, özellikle Uygur Türklerince ortaya çıkarılan, kökü tarihin çok derinliklerine kadar uzanan bir sanat dalıdır.
İlk minyatür okulu Bağdat’ta Selçuklular tarafından açılmıştır.
Ancak Moğol istilası ile bütün eserler yağma edildiğinden bu döneme ait minyatürlere rastlamak pek mümkün değildir.
Türklere ait bir sanat diyebilir miyiz?
Minyatür sanatını herhangi bir millete mal etmek de yanlış olur. Bu tarz resim Mısır, İran, Hindistan, Çin, Japonya, Kore ve Avrupa’da da yapıla gelmiştir.
Herkes bu sanatı yapabilir mi?
Minyatür yapmak, epey yorucu ve zaman isteyen bir uğraş olsa da çok zevklidir. Çizip boyarken ince ince işlerken dikkat, sabır, dayanıklılık melekeleriniz gelişir.
Bazen kilim dokur, bazen duvar örersiniz; bazen köprüler inşa eder, bulutların arasında kaybolursunuz. Öyle ki renklendirdiğiniz çiçeklerin kokusunu duyarsınız.
Sanata verilen önem için ne düşünüyorsunuz?
Sanattan anlayanın parası yok, sanattan anlamayanın cebinde akrep var.
Müşfika Hanım Adalı Dergisi için ayırdığınız zamana çok teşekkür ederiz.
Müşfika Sezen Kocabay Resim ve Minyatür Sergisi 27 Temmuz 2 Ağustos Büyükada Anadolu Kulübü’nde 3-9 Ağustos’ta Heybeliada HSSK’da açılacaktır.