Bahar’ın Maceraları
Sabah 4 olmuştu. Aysun Hoca karşıda oturanlara yataklarını hazırlamıştı. Bahar evi çok yakın olduğu için eve gitmek üzere vedalaştı ve o büyülü gecenin etkisi üzerinde evine yürümeye başladı. Sokakta ona bir kirpi ve bir martı eşlik etti.
Bu sevimli kortej eşliğinde evine gitti ve gecenin sessizliğinde çok tatlı bir uykuya daldı. Rüyasında evde duran ‘Dişiliğin Antropolojisi’ adlı kitabın evin içinde uçuştuğunu, kendiliğinden açıldığını içinden dumanlar ve toz toprak çıktığını gördü. Bu toz bulutunun içinden eski zamanlardan gelen bir kadın sesi duydu. ‘Bahaaar kadın ol, kadın olmayı öğren.’ Derinlerden gelen bu ses tam Ana Tanrıça olduğunu söylüyordu ki kapı çaldı. Bahar uykusunu alamadan ve Ana Tanrıça’nın söylediği diğer şeyleri duyamadan uyandı.
Yedi cüceli pijamaları ile kapıya uyur bir vaziyette giden Bahar karşı komşu Şükriye Teyze’nin sesini duydu ve kapıyı açtı. “Günaydın kızım pişi yaptık da biraz sana getireyim dedim sıcak sıcak yersin” dedi. “Aaa daha uyuyor bu saat 11 oldu, dün gece geç yattın herhâlde.” Şükriye Teyze konuşmaya devam edecekti, Bahar toparlandı evet Şükriye Teyzecim, Aysun Hoca’larda toplandık dün geç geldim eve, çok makbule geçti bu pişiler sağ olun deyip Şükriye Teyze’yi öptü. Çay suyu koydu, en sevdiği tomurcuk çayından demlemek için. Yüzünü yıkayıp güzel bir müzik açtı. Kendisini çok harika hissediyordu ve sebebini bilmediği bir şekilde fonda çalan Candan Erçetin, dün gecenin tılsımlı tortuları, martı-lar, tomurcuklu çay, sıcak pişiler ve hâlâ bitmemiş olan domates reçeli Bahar’ın bu mutluluğuna eşlik ediyordu. Korkulardan arınıp 5 duyuyu birden kullanma sanatı, Ateş Bey’in anlattıkları… O sırada telefonu çaldı arayan Şahin’di.
Şahin Bahar’ın konuşmasına çok müsaade etmeden onu akşam karşıda yakın bir arkadaşının evine yemeğe davet etti. Arkadaşı ve kız arkadaşı onları davet etmişlerdi. İkisi de artık eskisi gibi olmadıklarını hissediyordu, Bahar yorgun olduğunu birazdan gelip gelemeyeceğini ona söyleyeceğini söyleyerek kapattı telefonu. Müziği değiştirdi, gözü bir an yerdeki hasır sepette duran ‘Dişiliğin Antropolojisi’ kitabına takıldı. Büyütmek istemediği hafif muzip bir ürperti ile titredi. Acaba içinden dumanlarla birlikte Ana Tanrıça çıkıp konuşmaya başlar mı diye düşündü tedirgin tedirgin gülerek. Sonra yok yok biraz adadan çıksam, karşıya geçsem iyi olur diye düşündü ve Şahinlerle buluşmaya karar verdi.
Vapurda üst katta çaycının yanına oturdu, çünkü kulaklıklarını unutmuştu. Bu durumlarda çaycının radyosu Bahar’ın imdadına hep yetişirdi. ‘Yine bu yıl ada sensiz’ çalıyordu. Yine güzel bir yolculuk Bahar’ı bekliyordu. Şahin’in arkadaşı Balat’ta çok hoş eski bir evde oturuyordu. İstanbul’un bozulmayan nadir eski sokaklarından, eski Balatlı meşhur Rum kasapların birinin tarihi evine komşu idiler.
Sofrada yemek vardı, şarap vardı, rakı vardı. Bahar ne kadar keyif almak için kendini zorlasa da keyif alamıyordu. O gece o evde kaldılar, Bahar Şahin’in ve arkadaşlarının bambaşka belki de gerçek yüzlerini görüyordu. Şahin’in yalnız kaldıklarında yaptıkları ise oldukça kötüydü. Sabah olsa da bir an önce o evden ve Şahin’in hayatından çıksa diye düşündü. Öyle de yaptı. Sabah Kabataş’a, ilk vapurla da adaya geçti. Vapurda Salih ve nişanlısı Aysel ile karşılaştı. Salih ve Aysel adalıydılar ve Bahar’ın en yakın arkadaşlarından biriydiler, Bahar’ın içtenlikle dertleşebildiği insanlardı, maskesiz, katıksız ve çok kafaydılar. Bahar’ı vapurda üzgün gören bu şeker çift hemen yanına oturdular. Salih atıldı, ‘Eee ne oldu senin o entel bozuntusu?’ Bahar ayrıldık dedi. Oh be kızım şükür ne işin vardı senin o zibidilerle, tanıyoruz biz onları. ‘Hey, biz birbirimize laf sokabiliyoruz, olur olmaz yerde küfür edebiliyoruz, çıkarlarımıza göre insanlarla ilişki kurar ya da kurmayız, kalp kırar, gönül eğlendiririz, değer lerimiz yoktur bizim, aman tanrım ne kadar entel ne kadar aydınız. Önümüze gelenle duygusuzca seks yapabiliyoruz, ne kadar geniş görüşlüyüz.’ Salih doğrudan Şahin’den değil çok yakından tanıdığı arkadaşlarından bahsediyordu. Gerizekâlılar diye bir film var izledin mi Bahar dedi Salih, yabancı film İngilizcesi The Idiots. Aysel gülmeye başladı, ‘ay Salih abartma sen de’ diyerek. Öyle ama kusura bakma Bahar ‘biz öylelerine entel de olsalar, ‘…’ deriz’ dedi. Bahar olur olmaz edilen küfürlerden hoşlanmaz, sığ bulur fakat az önceki gibi yerinde ağır olanlardan da çok hoşlanırdı. Evet, aslında Salih haklıydı. Salih, ‘Bahar yanlış anlama sakın, sen bizim canımızsın, biz sadece seni o zibidilerle ne işi var diyorduk, ayrılmana çok sevindim’ dedi. Aysel de ‘canım beniiim sen bakma benim Salih’e aman canın sağ olsun, insanız işte yaşayarak öğreniyoruz, sen sakın sıkma canını’ dedi o anaç tavrıyla. Adaya indiler, Bahar evine doğru yürüdü.
Bahar kendisini çok kötü hissediyordu. Bir anda ne kadar büyük bir boşluk içinde olduğunu düşündü. Artık sarılabileceği biri yoktu. Bir gece önce korkuları olduğunu ve 5 duyusunu birden aynı anda kullanamadığını öğrenmişti, rüyasına giren acayip ses kadın olmayı bilmediğini söylüyordu ve kira kontratının bitmesine sadece iki ay kalmıştı.
Kendisine iki ay içinde bir ev, yeni bir adres, yeni bir yaşam bulması gerekiyordu. Artık Pippi uzun çoraplı kızın hallicesi olmaktan çıkmaya karar verdi bu yeni yaşamında. Elbette ‘yeni başlayanlar için kadın olmak’ kursu arayıp gitmeyecekti, sadece hiçbir fikri olmadığı bu yeni yaşamında kadın olmayı seçiyordu. Ama şimdilik sadece ağlamak için güzel bir yer aramaya koyuldu.