Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadis 2011 yılında Heybeliada Aya Triada Manastırı’na - Ruhban Okulu’na Başrahip olarak atandıktan sonra okulda bir açılım gerçekleşti. Elbette bu açılımı başlatan Bursa Metropoliti, Manastır - Ruhban Okulu Başrahibi Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadis oldu. Dar kalıplardan, dogmalardan uzak bir yaklaşım tarzı ve perspektifin ürünü olan bu adımlar bizlere Ruhban Okulu’nun kapılarından içeri girme olanağı tanıdı. Ve o günden sonra Ruhban Okulu’nun bulunduğu Ümit Tepesi’nden bazı günler yükselen ezgiler, müzik sesleri ruhumuzu şenlendirmeye, yapılan seminerler ve konferanslar ise ruhumuzu gıdalandırmaya başladı.
Adalı Dergisi olarak biz de okulun kapısından içeri girip Metropolit ve Başrahip Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadisile bir söyleşi gerçekleştirdik. Sorularımıza verdiği içtenlikli cevaplar ve okulun, manastırın tüm kapılarını ardına kadar bize açmasından dolayı buradan metropolite teşekkürlerimizi bir kez daha iletiyoruz.
Okulun kapatılmasına gösterilen gerekçe neydi?
1971 yılında çıkarılan bir yasayla özel üniversiteler yasaklandı. Bu yasayla birlikte Ruhban Okulu da kapatıldı. O dönemin Milli Eğitim Bakanı’na okulun açılması ricası ile çıkan Patrikhane Heyeti ayakta bekletilmiş, ricaları ayakta alınmış ve olumsuz cevapla Bakanlık’tan gönderilmişlerdir. Ruhban Okulu’nun kapatılmasının gerekçesi elbette ki siyasal bir durumdur. Kıbrıs sorunu ile yaşanan gelişmeler, olaylar bu kararda etkilidir. Bunun acısını yaşayan, bedelini ödeyen maalesef azınlıklar olmuştur. Ruhban Okulu’nun iki bölümü vardır. Birinci bölüm İlahiyat, ikinci bölüm Lise’dir. Lise 1983’e kadar eğitim vermiştir. Son mezunları da 1983 yılında olmuştur. Zaten sayısal olarak bir avuç olan Rum nüfusunun bu anlamda Heybeliada Manastırı’nda liseye ihtiyacı olmamıştır. Var olan liseler fazlasıyla nüfusa yetmiştir. Öğrencisiz bir lise çok da anlamlı değildir. Okul kapatıldıktan sonra yasal zeminde bugünlere hangi isimle taşındı? Mesela kamuoyunda hâlâ açık ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı görünen bir lise diye geçiyor... Ruhban Okulu’nun ilahiyat bölümü kapatıldıktan sonra yani 1971’den bugüne lise müdürü ataması devam etmiştir. Bugün lise açık göründüğü için müdürler öğrencisiz - eğitimsiz bir okula gidip gelmeye devam etmektedirler. Demek istediğim bizim liseye değil, ruhban okuluna ihtiyacımız var.
Mevcut liselerimiz bize fazlasıyla yetiyor. Nüfusumuz göz önüne alındığında fazlası ile neyi kastettiğim anlaşılıyordur herhalde. Bu binada şu an iki vakıf, bir manastır bulunmaktadır. Ruhban Okulu Manastır’ın içinde kuruldu. Manastır Vakfı, Okul Vakfı. Yani ev sahibi Manastır, okul misafirdir.
En çok tartışılan konu "ekümeniklik" talebi oldu. Ekümeniklik ile neyi kastediyoruz?
Ekümeniklik talebimiz yok. Bütün dünya bizi zaten ekümenik biliyor, ekümeniğiz. Olan bir şeyi neden talep edelim. Bize Rum Patrikhanesi deniyor, bu durumda ekümeniklik kabul edilmiş oluyor zaten. Yabancı dillerde “Rum” ekümenik demektir; tercümesi budur.
Okulun açılmasının şartlara bağlanması talebinin ayakları yere basan bir talep olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünmüyorum. Şartların zemini yok. Devlet uluslararası sorunlara karışmamızı istemiyor. Ama uluslararası sorunlarda bizi koz olarak kullanıyor. Yunanistan ile var olan sorunları bizi kullanarak çözmek istiyor. Bu durum kendi vatandaşını esir almaktır. Hani üçüncü sayfa haberlerinde sıkça gördüğümüz bir manzara vardır. İntihar etmeye çalışan bir insan -işsizlik vb. nedenlerinden dolayı- bir çocuğunu koltuğunun altına alır ve bıçağı çocuğunun gırtlağına dayar. Eğer talebim gerçekleşmezse çocuğu öldüreceğim diye haykırır. Devlet bize bunu yapıyor. Biz göçmen değiliz. Biz buralıyız. Bu topraklara başka yerlerden gelmedik. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne bu devletin en eski vatandaşları bizleriz.
Okulda çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmeye başlanarak kapılar açılmış oldu...
Devlet okulu açmak istemiyor. Her gün yeni şartlar ileri sürüyor. Önce mütekabiliyet dedi. Sonra cami şartı çıktı, sonra liste uzamaya devam etti. Mütekabiliyet denmesi samimi değil, bu kavramda bile samimiyet yok aslında. Liste büyüyünce ortaya çıkan sonuç şu oluyor: Sen bu okulu açmak istemiyorsun. 40 yıl bekledik, artık bekleyecek sabrımız yok. Biz bu mimari açıdan, doğal açıdan ve olanaklar açısından çok harika bir mekânın işlevsiz kalmasını istemiyoruz artık. Öncelikle çok zengin kütüphanemizle işbaşı yaptık. Manastır olarak faaliyete geçelim dedik. İşbaşı ile birlikte dünyanın her yerinden rahip adayları gelmeye başladı. Dördü rahip oldu, ekibimizden dört kişi de rahip adayı.
Adaylardan birisi de şu an kültür işlerimizi organize eden ve size okulu gezdiren Pandelis Zafiris’tir. Bu ekiple etkinliklere başladık. Sempozyum ve konserler yapılıyor. Kapılarımızı etkinliklere açmamızla birlikte Adalar kazanıyor, esnaf kazanıyor ve Türkiye kazanıyor aslında.
Şu an kütüphanede bulunan kitapların hepsi liste olarak elektronik ortama aktarıldı, kayda geçti. Daimi kütüphane personeli var. Kütüphane Pazar günleri hariç, her gün açık. Akademik araştırmalara, akademisyenlere açık. Sonrasında bütün kitaplar elektronik ortama aktarılacak. Ve önümüzdeki aylarda erasmus öğrencileri de buraya gelecek.
Kütüphane ile ilgili bir bağış aldık. Münih Devlet Kütüphanesi’nden. Patrik Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bavyera Başbakanı ile Ruhban Okulu Kütüphanesi için bir anlaşma yaptılar. Yıpranmış kitapların restorasyonunda bize destek verecekler.
Çevre konusunda Patrik çok duyarlı. Güneş enerjisinden yararlanıp elektrik enerjisi üreteceğiz. Buranın elektriğinin %10’unu üreteceğiz. Bir de güneş enerjisi kurulumu ile ilgili bize bağış yapanlara adadaki okula da aynı sistemi kurmalarını söyledik. Okulda da bu sistem yapılacak.
Bahçe önemli. Yeni bir düzenleme yapacağız. Bir tematik botanik bahçe projemiz var. Bu anlamda ilk adım olarak 50 ağaç türü ile 100 bitki türü ekildi. Bahçenin biri İncil bahçesi olacak. İncil’de hangi ayette o bitki ya da ağacın adı geçiyorsa yanında tabelası olacak.
10. yüzyıla ait bir elyazması (manuscript) bulundu, şu anda Londra’da. Bizans’tan bahsediyor orada. Bizans bahçe düzenlenmesinden söz ediyor. Bahçeyi ona uygun olarak düzenleyeceğiz.
Devletin bize iade ettiği (1950’de elimizden alınmıştı) 200 dönümlük bir orman arazimiz var. Sorumluluğunu biz aldık.
İstanbul’da, Türkiye’de yaşayan halka Ruhban Okulu sorununun ne olduğunu anlatabildik mi? Yani halk nasıl biliyor bu sorunu?
Bizce bu konu halkın sorunu değil. Siyasal bir sorun. Aşırı milliyetçiler dışında -ki dünyanın her yerinde var bu kesim- halk sorun olarak görmüyor.
Okul sanırım yurtiçi - yurtdışı gezilerine de açıldı... Bu geziler her gün mü, ne zamanlar yapılabiliyor?
Okul her zaman açık. Pazar günleri hariç her gün saat 08.30-16.00 arası açık. Yazın bu saat 17.00’ye çıkıyor.
Okulun zengin bir kütüphanesi var. Okulun kütüphanesinden herkes yararlanabiliyor mu şu anda?
Kütüphane turistik gezilere değil, akademisyenlere, araştırmacılara açık sadece.
Bugünden sonra okul ile ilgili hedefleriniz neler olacak? Asıl olarak neyi gündemde tutacaksınız? Yani açılsın açılmasın tartışması ile mi günler geçecek, etkinlik, faaliyetlerle, bu güzelliklerin paylaşılması ile mi?
En başta okul açılacak-açılmayacak konusu gündemimizde olmayacak. Bu konuda konuşmayacağız artık.
Öncelikle okulun restorasyona ihtiyacı var. Alt yapısı ve her şeyiyle binanın restorasyona ihtiyacı var ve bu konu ile ilgili proje yapıldı. Yeni bina yapma olarak anlaşılmasın. Tarihi doku ve mimari yapı olduğu gibi kalacak. Bizim en büyük iddiamız ve hedefimiz kongre salonu ve amfi-tiyatro yapmak. Okulun, manastırın mimari dokusuna zarar vermeden, bu halini koruyarak yeraltına kongre salonu yapılacak. Çevre düzenlemesi de bu yönde olacak. Projeler Patrikhane’de. Ruhsat alındıktan sonra işe başlayacağız. Okul açılsa da açılmasa da bu yapılacak. Çağdaş eğitime göre kongre salonu ve amfi-tiyatro şart.
Faaliyetlere başladık dediğim gibi. Tecrübeye ihtiyaç var. Kongre, konser vb. etkinlikler ile tecrübe biriktirme yolunda ilerliyoruz. Genç ve eğitilmiş çağdaş bir ekibe sahibiz. Yabancı dilleri var, Türkçe de öğreniyorlar. Bu anlattıklarım üç yılda oldu. Ada halkından çok büyük destek alıyoruz.
Okulun kapanmasından sonra ruhban ihtiyacı nasıl karşılanıyor? Bu okulu başka ülkeye taşımayı hiç düşündünüz mü?
Ben Yunanistan’da okudum. Bir TC vatandaşı olarak burada okuyup, kendi vatandaşlarıma burada ders vermek isterdim. Haftanın bir günü Selanik’e gidiyorum ve Selanik İlahiyat Fakültesi’nde ders veriyorum. Bu çok yönlü baktığınızda çok yorucu ve yıpratıcı. Belirli bir yaştan sonra bu seyahatlere ne kadar dayanabilir insan?
Kendi memleketimi bırakmak istemiyorum. Ben buralıyım. Niye taşıyayım okulu başka bir memlekete? Neden ev sahipliğini bırakayım, gurbetçi olayım. Tekrar ediyorum biz buralıyız ve bu memleketin vatandaşıyız.
Pandelis Zafiris, okulun müzik ve kültür direktörü. Kendisi de bir müzikolog olan Zafiris önümüzdeki dönemde Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’yle bir konferans hazırlığı içerisinde olduklarını söyledi. "Akdeniz’in İlahileri" başlığında planlanan konferansta müzikologlar bütün dinlerin müzikleri için Ruhban Okulu’nda ağırlanacak ve üç gün boyunca din müzikleri konuşulacak. Bunun yanında bir heykel ve resim sergisinin de planlanan etkinlikler arasında olduğunu ifade etti. Müziğin ortak dil olduğunu söyleyen Zafiris insanların müzik etrafında kaynaşmasının daha kolay olduğunu belirterek; bu kültür etkinliklerinde farklı kültürlerden insanların birbirlerine ne kadar benzediklerini, yabancı gelmediklerini anladıklarını söyledi.
Son üç yılda yapılan etkinlikler:
Konserler:
Yunan ve Türk Müziği konseri: "Yunanistan’dan Türkiye’ye Kültür Yolculuğu"
Vassiliki Papageorgiou konseri
"İnançlar Ve Müzikleri" konseri
Yunan Geleneksel Müzik Konseri
Geleneksel Alevi Müziği Gecesi
"Kurtarıcı" filminin ilk gösterimi.
Konferanslar:
Münih Ortodoks İlahiyat Bl. Konferansı
Felsefe Uluslararası Kongresi
Kiliseye ait değerli ve kutsal eşyaların bakımı ve incelenmesi toplantısı
Yunan-Türk Anayasa Hukuku Sempozyumu
Norveç Kilisesi Konferansı
Friburg Üniversitesi’nin Konferansı
Öğrenci Kongresi "K.P. Kavafis 150 yaşında"