Bir gün kapatılıverdi. Aradan tam 43 yıl geçti. O günlerde Kıbrıs Rum kesiminin başında, Heybeliada Ruhban Okulu’ndan yetişen Başpiskopos Makarios var diye, kolay bir kararla Ortodoksların ilk Teoloji Akademisi, Kıbrıs Savaşı akabinde kapatıldı. Hepsi bu. Kimse ses çıkaramadı. Neme lazım, itiraz eden o günlerde vatan haini bile sayılabilirdi.
Biz zaten kapatıvermeye bayılırız. 3 - 4 komünist çıktı diye bir gün Köy Enstitüleri’ni kapatıvermiştik. Yakın geçmişimizde Rahmetli Erbakan “arka bahçemiz” dediği için İmam Hatip Okulları’nı, ardından tüm meslek liselerini kapatıverdik. Şimdiki dershaneleri kapatıverdiğimiz gibi.
Bir deli bir kuyuya taş atar, sonra kırk akıllı çıkaramazmış ya, bugün hâlâ aynı garip durum devam ediyor. Duyuyoruz ki Ruhban Okulu’nun açılması, Yunanistan’la ve Kıbrıs’la yapılan müzakerelerde pazarlık konusu yapılıyormuş. Herhalde bir diplomat olmadığım için bunu hiç anlamıyorum. Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın Türkiye’de Ruhban Okulu açılmasından yana olduklarını da sanmıyorum. Onlar, yüz milyonların üzerindeki Ortodoksların Teoloji Akademisi olan bu okulun kendi ülkelerinde olmasını ne kadar çok arzu ediyorlardır.
Osmanlı’nın tebaası olan Ortodoks Rumlarının Patrikleri de Ermeniler ve Süryaniler gibi ülkemizdedir. Osmanlı gitti, Türkiye geldi diye bizim vatandaşlarımıza olan görevimiz değişmedi ya. Benim dinimden olmasa da, eğitimli bir dindar, cahil bir dindardan çok daha makbul olsa gerektir.
Dergimizin bu ayki sayısında Ruhban Okulu’nun tarihçesini bulacaksınız. Bir TC vatandaşı olan Ruhban Okulu Metropoliti Sayın Prof. Dr. Elpidophoros’un röportajı ve Adalıların yazıları da olacak. Kezban Hatemi’nin hukuki açıklaması da bulunacak. Size etraflıca malumat vermek istedik.
Düşünüyorum da vatandaşlarımıza olan sorumluluğumuz gereği, eğitime olan inancımız sonucu, stratejik olarak ve tarihten kalan bir emanetin sahibi olarak bu okulun açık olması gerekmez mi? Yunanistan’da camiye izin verilmemesi Yunanistan’ın kocaman bir ayıbıdır. Hele o camilerin yüzyıllar önce orada yaşamış Müslümanların eseri olması bu ayıbı kabul edilemez boyuta taşıyacaktır. Ancak Ruhban Okulu’nun kapalı tutularak, Ortodoksların dini eğitimine engel olunması da her halde bizim dünya Ortodokslarına karşı affedilemez bir ayıbımızdır. Vatandaş olmanın hakkı karşılıklı olmamalıdır. Yunanistan, Türkleri haksız yere hapse atarsa, biz de Rumları mı hapse atmalıyız?
Mevcut Başbakanımız, Dışişleri Bakanlığı yapmış, tecrübeli bir diplomat ve kitapları bulunan kıymetli bir akademisyendir. Artık bu konuyu Ülkemize yakışır bir üslupla ele alıp çözmesini çok arzu ediyorum. Bu konu, “O benim camimi açmıyor, öyleyse ben de Onun Ruhban okulunu açmıyorum” misali çocukça bir politikaya kurban edilmemelidir. Kaldı ki Ortodoksluk Yunanistan’a ait bir inanç değil ki. Bütün dünyada var olan, uzantıları olan bir din. Türkiye’deki Ruhban Okulu, Yunanistan’daki caminin elma ile armut misali karşılığı olabilir mi? Bu karar, aslında Yunanistan’ı değil, dünyadaki tüm Ortodoksları karşınıza alabilir.
Ben, TC vatandaşı olsun, olmasın, Ortodoks Rumların bir din okulunun olmasının, en doğal hakları olduğuna inanıyorum. Bu okulun Ülkemizde olmasını ise Ülkemize olan bir güvenin, saygının karşılığıdır diye düşünüyorum.
Bakın bugün Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun mekânında neler yapıyoruz. Her türlü kültürel etkinlikleri yerine getiriyor, her kültürün konserlerine yer verebiliyoruz. Yeni Metropolitin geniş görüş açısı, bu mekânda her dinin, her kültürün etkinlik yapmasına imkân sağlıyor. 21. yüzyılda din adamları da yeni açılımlar içinde iken, Ülkemizin 19. ve 20. yüzyılın baskıcı politikalarının etkisinde kalmasına çok üzülüyorum.