Kasım ayında Adalar muhteşem bir sakinini ebedi aleme yolcu etti. Nikiforos Metaxas Zimbabwe’de yetişmiş, Yunan asıllı bir Türk dostu idi. 71 yaşında kaybettiğimiz bu filozof, hayatının ikinci yarısını İstanbul’da, makam musikisinin peşinde koşarak geçirmiştir.
Önce Niyazi Sayın ve dostlarına yakın olmak için Çengelköy civarında, daha sonra Heybeliada’da yaşamıştır. Müzik O’nun meziyetlerinden sadece biridir. Çevreci yapısı, eski eserlere olan saygısı, barışsever olması, eğitime olan ilgisi ve daha sayamayacağımız kadar çok güzelliğine ben bizzat şahit oldum. Bilmediklerimizi Murat Bardakçı ve Güneri İçoğlu’nun yazılarından öğreniyoruz.
Heybeliada’da 40 yıldır kullanılmayan bir Rum İlkokulu’nun restorasyonu ile ilgilenmek istiyordum. Meğerse O da aynı binada uluslararası bir müzik okulu kurmak istiyormuş. Halim Bulutoğlu bizi bir araya getirdi, tanıştırdı.
Projenin o kadar mükemmel tarafları vardı ki, hiç tartışılmadan kabul edildi ve Yunanistan’ın Avrupa Birliği fonları ile Ydas tarafından yönettiği bir kurumun programına alındı. Hazırlanan mükemmel restorasyon projesiyle, her türlü yasal müsaadelerin alınmasından sonra Heybeliada’daki Rum Vakfı ile anlaşma yaparak çalışmalara başladık. Yunanistan’daki ekonomik kriz nedeniyle projenin fonlanması yarım kaldı. Restorasyon tamamlanamadığı gibi borçlarımız da kaldı. Rum Vakfı’na kiramızı da ödeyemedik. Bunun üzerine Rum vakfı tarafından, bu proje ile görevlenen ve benim de başkanı olduğum Heybeliada İlm-i Musiki Derneği’nin binadan tahliyesi istendi. Bu görevi bana sevgili Niko vermişti. Derneğinin adını da, müziği Osmanlı gibi bir bilim dalı olarak düşünen Niko koymuştu.
Derneğin faaliyeti ile Türk ve Yunan halkı arasındaki dostluk ilişkilerinin güzel sonuçları Rum Vakfı’nı hiç heyecanlandırmadı. Bunun üzerine 2,5 asırlık bir geçmişi olan İstanbul Teknik Üniversitesi projeye ortak olmaya karar verdi. Gereken fonu da buldu. Ancak bu itibarlı katılım da Rum Vakfı’nı ikna etmeye yetmedi. Tahliye için mahkemeye müracaat ettiler.
Niko bu gelişmelere kahroldu. Ömrünün sonbaharına geldiğini hissediyor ve yalvarıyordu. Ne olur, bu projeyi bitirin, bu müziği dünyaya yayalım, diyordu.
Olmadı da olmadı. Kanser oldu, uzun süre tedavi oldu, iyileşti ama akciğerinin yarısını kaybetti. Şartlar yine düzelmeyince bütün düzeni alt üst oldu, depresyona girdi ve sonunda tekrar yakalandığı kanserle göçtü gitti. Giderken bu büyük projesini bize görev bıraktı.
Niko anlatmakla bitmez. O’nu son 22 yılında hiç yalnız bırakmayan eşi Vassiliki’ye bir Türk vatandaşı olarak şükran borçluyum. Patrik Hazretleri Bartholemeos’un manevi desteğini hep arkasında hissetti. Ona da çok şey borçluyuz. Avukatı Hülya Benlisoy’a, doktoru Müge Özdemir’e, dostu Yorgo Benlisoy’a, projenin mimarı Mustafa Pehlivanoğlu’na, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya, birlikte müzik yaptığı Bosphorus Topluluğu müzisyenlerine ve daha ismini sayamayacağım tüm dostlarına teşekkür ediyorum.
Biz Nikiforos’tan çok onurlu ve yüksek bir görev niteliğinde emanet aldık, hep birlikte bunu gerçekleştirmek için elimizden geleni yapacağız. Sevgili Niko Sen rahat uyu.