Pazartesi, 04 Mayıs 2020 07:31

Atina’dan Kaliopi Exarchidou’ya sordum: Sizin adalarda neler oluyor?

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

İlla hepimizin yıllar önce ayrı düştüğü Yunanistan’da yaşamını sürdüren bir dostu, akrabası, arkadaşı vardır. Adalı olmanın hem kaderi hem kederidir bu durum. Kafamızı, hayatımızı, ruhumuzu bu kadar karıştıran, farklı coğrafyaları bu kadar yaklaştıran şey keşke salgın, afet, felaket olmasaydı. Her şey daha anlamlı eğlenceli günlerimizdeki gibi kalsaydı.

Kaliopi, hem iki ülkede de olan bitenin farkında hem de yıllardır turizm sektöründe koşturuyor. Bir de özlemişim ki, sormayın. Sohbetin tadını aktarmayı başaramasam da öğrendiklerimi sizinle paylaşabilirim. Önce dünyanın, hayatın canına okuyanların, hükümetlerin, sistemin, kurumların, kararların, görünenin altındaki görünmeyenin dedikodusunu yaptık. İyilikten kötülükten bahsettik. Sonrasını aşağıda özetlemeye çalışacağım.

Yunanistan’da kayıtlı ilk vaka, 27 Şubat’ta Milano’da bir fuara katılan bir anne. Anneden önce oğluna sonra da oğlunun öğretmenine bulaşmış. Sonrasında Mart ayı başlarında Kudüs’ten gelen yerli turist grubun da hemen hepsi hastalanmış. Bu gruptan beş kişi Zakinthos Adası’nda oturuyormuş. Üç Zakinthos Adası sakinini kaybetmişler.

Bizdeki gibi, hükümet tarafından bilim kurulu ve pandemi kurulu kurulmuş elbette. 10 Mart’ta hasta sayısı 89’a yükselince okullar, kütüphaneler, özel dershaneler kapanmış. 13 Mart’ta bütün kamu kurumları, özel şirketler, restoran ve kafeler kapatılmış. Sadece yerinde veya evlere paket servis sipariş alan yiyecek şirketleri açık kalmış. Ayrıca, süpermarket, bakkal, manav, kasap, eczane, laboratuvarlar çalışmaya devam etmiş.

Yunan asıllı, İngiltere'de yaşayan bir genç, gemi ile seyahat edince, Syros Adası (1), Mykonos Adası (2), Ikaria Adası (1), Limnos Adası (1), Samos Adası (1), Sakız Adası (1), Midilli Adası (1) sakinlerinin hastalanmasına neden olmuş. Bu durumda adaların belediye başkanları, adalarına yabancıların gelmemelerini istemiş.

Önce kararlar ve uygulamalar merkezi olarak belirlenmiş ve kamuoyuna duyurulmuş. Adalar için özel bir uygulama yapılmamış. Adaların yerel yönetimleri harekete geçerek merkezi otoriteye durumun aciliyetini, sağlık hizmetlerinin kapasitesini ve organize olma durumlarını anlatana kadar. Hatta bazı adalarda belediye başkanları kendi imkanları ve inisiyatifleri ile 14 gün karantina uygulamış. Bu durumda hükümet 21 Mart’ta ada seferlerini azaltmış. Mesela Pire Limanı’na bir saat mesafede olan Eagina Adası’na yalnız iki sefer yapılıyormuş. Sadece ada ikametli olanlara seyahat hakkı verilmiş ve bu kişilerin ikametini bilet alırken ve gemiye binerken resmi evrakla ispat etmesi gerekiyormuş. Hatta ikametini değiştirenler iki sene başka yere taşıyamayacaklarmış. ‘Salgın hafifledi, ben şehirdeki evime dönüyorum, ikametimi yeniden değiştireyim’ demek için iki yıl bekleyecekler yani. Bununla kalmayıp Paskalya Bayramı dönemi dolayısıyla 21 Mart-23 Nisan için özel yatlara da limandan çıkma yasağı konulmuş.

Yaş ayrımı yapılmamış ama sağlık riski olanlar -umulanın çok üstünde- kurallara ve tavsiyelere uymuşlar. Haftada bir gün marketlere gidiyorlarmış. Süpermarketler müşterilerini 15 m2’ye bir kişi düşecek şekilde ve numara vererek sırayla içeri alıyormuş. Küçük dükkanlar ise tek tek içeri alıyormuş.

Her gün saat 18.00’de kurul güncel durumu özetliyor, halk sağlığı ile ilgili uyulması gereken kuralları duyuruyormuş. Mülteciler ve dezavantajlı gruplara tam karantina uygulanıyormuş. Hükümet tarafından ülkeye getirilen bütün yunan vatandaşları önce Atina'da otelde 14 gün karantinada kalıyor, testleri negatif çıkarsa adalara ve/veya genelde evlerine gidebiliyorlarmış. Oteller belki 15 Haziran’da açılacakmış. Üç dört büyük otel karantina alanı olarak kullanılıyormuş ama eşler bile ayrı odalarda kalıyormuş.

Alışveriş, sağlık ve bankacılık işlemlerinin yanı sıra yardıma ihtiyaç duyan kişileri ziyaret etmek, ev hayvanlarının ihtiyacını karşılamak gibi aktiviteler 23 Mart ile 4 Mayıs’ı tarihleri arasında özel izinle ve sadece yaşadıkları evlerin çevresindeki belirli sokakları kapsayan bir alan içinde gerçekleştiriliyormuş. Kimse mahallesinin dışına çıkamıyormuş. Tüm ülkede inşaat yasağı varmış, tabii adalarda da. Salgın nedeniyle işini kaybeden veya çalıştığı yerin faaliyetleri durdurulan bireylere devlet 45 gün için 800 Euro ödüyormuş. İnşaat firmalarının vergileri 3 ay ertelenmiş. Kiralar yüzde 40 indirimli ödeniyor, mal sahipleri bu farkı vergiden indirebiliyormuş. Vergi ve borç hafifletmeleri bütün şirketler için geçerliymiş. Buna küçük şirketler ve sanatçılar da dahilmiş. Faaliyetlerini sürdürebilen süpermarket, eczane gibi işletmeler bu desteklerden faydalanamıyormuş ve vergi/fatura ödemelerini zamanında yapmak zorundaymış.

27 Nisan’da küçük davalara bakan mahkemeler çalışmaya başlamış. Yeni normale aşama aşama dönülecekmiş. 4 Mayıs'ta küçük şirketler, kuaförler, estetik, spor malzemesi satan dükkanlar ve benzeri açılmaya başlayacakmış. Sayılarının az olması ve çoğunun sosyal mesafe, hijyen kurallar ve yeni standartlara uyma konusunda hevesli olmamaları dikkate alınmış. İstatistiklere göre az sayıda işletmenin açılabileceği öngörülüyormuş.

11 Mayıs'ta lise son sınıf öğrencileri okula başlayacak, sınıflar 15 kişilik olacakmış. Çocuklar geçen 45 günlük sürede internet üzerinden eğitim almışlar. Kiliseler yalnız bireysel ihtiyaçlar için açılacakmış. 18 Mayıs'ta ortaokul ve diğer lise sınıfları açılacak, kiliselerde ayinler sayılı kişi ile başlayacakmış. 1 Haziran'da mahkemeleri ve müzeleri açmayı düşünüyorlar. 15 Haziran'da ise küçük otelleri açmayı düşünüyorlar. Aynı zamanda açık hava restoranları ve kafeleri de kurallara uygun mesafeli masa düzeniyle hizmet vermeye başlayacakmış. 29 Haziran'da oteller ve eğlence yerleri ziyaretçileri metrekareye göre kabul edecekmiş.

Hiç kimse bu uygulamaların hayata nasıl geçirileceğini henüz tam anlamış değil. Açıkçası ben de anlamadım. ‘Sen gelme, sen gel’ diye nasıl bir ölçü belirlenecek acaba... Seyahat zinciri (biletleme, rezervasyon, konaklama, yeme içme vb) ile uyum konusunda bir algoritma ve model oluşturulmuş olması gerek.

Bütün bunlar teklif ve tasarım aşamasındaymış henüz. Haftalık gidişata göre durum değerlendirmesi yapılarak ilerlenecekmiş. Yani değişiklikler ve karantina günlerine geri dönüşler olabilirmiş sürece göre.

Konunun biz adalıları en fazla ilgilendiren kısmı, sanırım adalarda sürecin uygulama ve özgün koşullara göre çözüm üretme tarafı. Komşuda ana kararlar merkezi hükümet tarafından alınıyor ve kriz yönetimi uygulanıyor. Ancak adaların yerel dinamikleri ve yerel yönetim, merkezi karar sistemi ile iletişim içinde ve olabildiğince hızlı hareket etmesine olanak veriliyor. En azından uzaktan öyle görünüyor ve gönlümüz katılımcı ve demokratik olandan yana.

Sevgili arkadaşım Kaliopi Exarchidou’ya teşekkür ederim. Sohbetimizden edindiğim bilgileri umarım doğru aktarmışımdır.

Daha formel bilgilere ulaşmak istersek ve bazı konularda ayrıntıları merak edersek araştırmak için bir engelimiz yok. Mesela, ben yakın ve benzer başka ülkelerin adalarında neler oluyor, benzerliklerimiz, farklılıklarımız nerelerde, bunları nasıl öğrenir ve zenginleşebiliriz diye düşünüyorum. Bakarsınız hiç aklımıza gelmeyen bir makul çözüm, yaşam modeli, gelecek tasarımı üretmişlerdir. Bizde de uygulansın isteriz, öneririz de uygulanması için elimizden çok fazla bir şey gelmezse, en azından öğreniriz, paylaşırız, ısrar ederiz, yazarız konuşuruz tartışırız.

 

Son değişiklik Pazartesi, 04 Mayıs 2020 17:59
Yorum yapmak için oturum açın