Rotterdam’da hukukçu Boijmans ile Van Beuningen’in kişisel koleksiyonlarının bir araya gelmesi ile oluşan Boijmans van Beuningen Müzesi erken ortaçağ ikonlarından Hollanda Altın Çağ klasiklerine, Sürrealizmden günümüz post modernlerine uzanan geniş bir yelpazede eserleri bir araya getirmiş bir müzedir.
Sürrealizmle bağları 60’lı yıllara uzanan müzenin 1967’de Rene Magritte, 1970’de Salvador Dali ve 1971’de Man Ray özel sergileri açtığı bilinmektedir.
Bünyesinde bu sanatçılara ait 125 eser barındıran müze, geçtiğimiz günlerde “Gek van Surrealisme” adı altında bu akımın ortaya çıkışı ve geçmişi; ayrıca Sürrealizmin doğuşu ve gelişmesinde maddi ve manevi katkılarıyla önemli rol oynamış dört koleksiyoncunun şimdiye dek gün ışığına çıkmamış eserlerini kapsayan bir sergi açtı.
Gerçeküstü sanatın çılgınlığının yanı sıra, bu dört koleksiyoncunun bu akıma duyduğu tutkuyu da çağrıştıran ismiyle sergi Sürrealizm’e uyan bir tasarımla sunuluyor.
Resim, heykel ve enstalasyonlarından oluşan 200 eser ve 150 kadar belgenin ilk kez bir araya geldiği ve bunlardan büyük bölümünün ilk kez gösterime çıktığı özel parçalar elips şeklinde bir alanda sergileniyor.
Orta alanda yan yana sıralanan 60 resim ve 7 obje arasındaki Magritte’in çıplak bir kadın bedeninin alt kısmı tablosu duvara asılmak yerine ortada bir vitrinde yer alıyor. Resmin arka panelinde 80 yıl boyunca dolaştığı Londra, Paris, Brüksel ve New York müzelerinin etiketleri görülüyor.
Üç Büyük Britanyalı ve bir Alman ailenin on yıllarca biriktirdiği eserler, her biri için ayrılmış dört bölümde bulunuyor.
Bunlardan ilki bir İngiliz soylusu olan Edward James (1907-1984).
“Ben bir sürrealist olarak doğdum. Bazı insanlar bilincinde olmadan sürrealisttir” diyen James aileden kalan malvarlığının büyük bölümünü sanat eserlerine yatırdı. Paris’in aristokrat çevrelerinde sürrealistleri tanıdı. 1935’te tanıştığı Salvador Dali ve sevgilisi Gala ile yakınlık kurup Dali’nin bir yıl boyunca yapacağı tüm eserleri almak için anlaştı. Dünyanın en büyük Dali koleksiyoncusu oldu, aynı şekilde Rene Magritte ile dostluk kurup sanatının en önemli döneminde maddi destek verdi. Magritte’in resimlerinde aynaya bakan adam James’dir. (Sergi afişlerindeki kişi de odur.) Evi bir kısmını kendinin yaptığı fantastik objelerle doludur.
Dali’nin Amerikalı oyuncu Mae West’in dudaklarından esinlenerek yaptığı kırmızı kanepe onundur.
Sergide Magritte’in James için yaptığı üçlü tablo da ilk kez bir araya getirildi. Solda bir duvar kıyısındaki ayak/ayakkabı; ortada her biri ayrı bir motifle resmedilmiş 8 panonun bulunduğu odadaki top arabası; sağda da mavi bir gökyüzü altında dizilmiş mermer bir kadın heykeli, aslan, bilardo masası ve benzeri objelerin sıralandığı tablo bu akımın önemli parçalarındandır.
James, Sürrealist kadın ressamları destekleyip onların eserlerini de koleksiyonuna kattı.
Sergiye katkısı daha mütevazı olan, ancak Sürrealizm ve Dadaizm ile ilgili belgeler ve İskoç Ulusal Galerisi’ne topladığı eserlerle bu akıma büyük hizmetler vermiş olan Gabriellle Keiller (1908-1995) aslında başarılı bir golf oyuncusuydu. Ancak 1960’da Venedik Bienali’nde tanıştığı Sürrealistlerden çok etkilenip British Museum ve Tate Gallery’de bu akımlar adına önemli katkılar sağladı.
1936’da Londra’da ilk sürrealist sergiyi düzenleyen Roland Penrose (1900-1984) aslında kendisi de ressamdı. Ancak Picasso, Dali, Ernst ve Miro ile arkadaş olup onların eserlerini görünce resim yapmak yerine onların eserlerini toplayıp isimlerini duyurmanın daha anlamlı olacağına karar verdi.
Barış, özgürlük ve adaleti temel alan Quaker inancına sahip Penrose, Sürrealizmle kısa dönemde kaynaştı ve tüm servetini bu akımın hizmetine sundu. 1960’da Tate Gallery’de Picasso sergisi açtı ve ilk Picasso biyografisini yazdı.
1984’de ölümüne dek genç sanatçılara destek oldu.
Naziler modern sanat eserlerini sanat-dışı, yoz ilan edip gülünç propagandalarla aşağılayan sergiler düzenledi ve müzelerden attı.
Ancak savaş sonrası sanatsever ve koleksiyoncu Pietzsch’ler
Freud’un da etkisiyle ilgi duydukları bu eserleri toplamaya başladılar.
Alman koleksiyoncu çift Ulla (1934-) ve Heiner (1930-) Pietzsch
60 ile yıllarda başladıkları koleksiyonlarıyla bugün dünyanın sayılı Sürrealist eser birikimine sahipler.
Aralarında Miro, Ernst, Picasso, Rothko gibi sanatçıların eserleri bulunan Pietzsch Koleksiyonu bu eserleri ilk kez bu sergi dolayısıyla gösterime sundu.
Scottish National Gallery of Modern Art, Hamburger Kunsthalle ile Boijmans van Beuningen Müzelerinin ortak girişimiyle gerçekleşip daha önce Edinburgh ve Hamburg’da sergilenen bu etkinliği son izleme şansı 28 Mayıs 2017 tarihine kadar Rotterdam Boijmans van Beuningen Müzesi’nde.
Sürrealizm
Sürrealizm sözcüğü ilk kez Fransız şair ve eleştirmen Guillaume Appolinaire tarafından Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı maddi ve manevi yıkım koşullarında 1917’de kullanılmıştır. 1924’te şair Andre Breton ‘Sürrealist Manifesto’yu yayınlamıştır.
Sürrealizm savaşın getirdiği yıkım ve dehşetle topluma ve kurumlarına inancını yitiren bir grup sanatçının, yaşadıkları dünyanın altüst oluşuna, toplu kabullenişlere, ikiyüzlü ahlak ve geleneklere duydukları hınç ve tepkiyle ortaya çıkmıştır.
Sigmund Freud’un bilinçaltı tezlerinin de etkisiyle aklın denetimi dışında, töre, ahlak ve estetik baskısı olmadan bilinçaltı yorumlarla eserler vermişlerdir.
Başlangıçta edebiyat alanında ortaya çıkan Sürrealizm’de Breton’un yanı sıra Luis Aragon, Benjamin Peret, Paul Eluard, Garcia Lorca bu akımın önde gelen edebiyatçılarıdır.
Sürrealist Manifestonun yayınlandığı dönemde görsel sanatlarda da bu akım geniş bir kabul görmüş, Salvador Dali, Max Ernst, Rene Magritte, Joan Miro gibi sanatçılar resim ve heykel sanatının bilinen bütün kalıplarını altüst eden gerçeküstü eserler vermeye başlamıştır.