Çarşamba, 01 Mart 2017 05:23

Masalbaz’dan “Sinemaşk”

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

 afis 280x

19 Şubat 2017 tarihinde, Adalar Kent Konseyi’nin Şubat ayı etkinliklerinden biri, Masalbaz Konuralp Sunal’ın “Hayatımız Sinema” başlığını taşıyan ve bir sinema güzellemesi olan tek kişilik tiyatrosu “Sinemaşk”tı.

Masalbaz’ımızın ifadesi ile “Sinemaşk (sinema - aşk; sinemdeki sinema aşkı), daha önce tek kişilik oyun olarak tasarladığım ve Hayatımız Sinema başlığı altında yazdığım bir sinema güzellemesidir.

Hayran olduğum ve sevdiğim Fanny Ardant’a beş mektup, beş sesleniş biçiminde kurguladım. Hayranlık, Kader, Sinema, Oyunculuk, Fanilik (Geçicilik) temalı beş mektup. Yarı biyografik yarı otobiyografik bir gösteri bu. Esasen ben hikâye ve masal anlatımlarıma dinleti demeyi seviyorum. Sözcükleri, sesleri nakledenim ben. Fakat bazen Sinemaşk gibi anlatımlarımda, görselliği kullanıyorum. Konu aynı zamanda oyunculukla paralel olduğu için de bir tiyatro oyunu gibi kurguladım. Özetle, sinema büyüsünün, çocukluk anılarımın, tiyatronun, sinemanın, masalsılığın, düşlerimin, rüyalarımın bileşimidir Sinemaşk...”

Masalbaz’ı bizler de ilk “Vordonisi Masalı” ile tanıdık. Ve Büyükada’ya yerleşir yerleşmez adada etkinliklere başlayarak, çarçabuk adalıların yaşamının bir parçası oluverdi. O, artık adanın “Masalbaz”ı Konuralp Sunal idi.

Biz de adaların Masalbaz’ını daha yakından tanımak istedik. Ve Masalbaz’a birkaç soru sorup, cevap aldık...

Masalbaz adıyla sizi ilk Adalar Kent Konseyi etkinlik salonunda Vordonisi Destanı’nı dinleyerek izledik. Neden Masalbaz?

masalbaz a 280xMasallar, hikâyelerle, teatral olanın bileşimini yapabildiğim, tek kişilik dinleti veya gösterilerde kendimi son derece özgür ve yaratıcı hissettiğim için. Baz, Farsça oynayan anlamında bir ek. Tıpkı eski seyirlik kültürümüzdeki ateşbazlar, parendebazlar, hokkabazlar, curcunabazlar gibidir Masalbaz. O da masal ve hikâyeleriyle birlikte oynar. Bir tür postmodern meddahtır. Ama o, Konuralp Sunal’ın kişisel süzgecinden geçirdiği anonim veya belli bir yazara ait masal ya da hikâyeleri canlandırır. Söz ağırlıklı olsa da bu canlandırmalar; Masalbaz tek bir tekniğe bağlı kalmaz. Örneğin Sisli Gecenin Bilmecesi adlı hikâyeyi masklarla, fotoğraflar üzerine tutulan fenerle ve bir tür vantrolog gibi canlandırdım. Sinemaşk (Fanny Ardant’a Mektuplar) adlı kendi yazdığım ve kliplerle kurguladığım metni sinematografik bir gösteri olarak sundum.

Kimdir Masalbaz?

masalbaz c 280xBenim tarafımdan yaratılan ve el emeği göz nuru inkâr edilmez, değerli sanatçı Ava Turak tarafından bir giysiye kavuşturulan, Anadolu’nun ve dünyanın bütün hikâye anlatıcılarının uzantısı olan post-modern bir tipleme. Post-modern derken, bir üsluptan ve ekolden daha çok, içinde bulunduğumuz dönemi kastediyorum. Ama kuşkusuz her anlatıcı kendi çağının renklerini ister istemez ruhunda, teninde taşır. Ölümlü insanın zamandan ve mekândan sıyrılması olası değil. Bu ancak, masallarla, hikâyelerle olur. İşte ben de, masallarıma, Vordonisi nam, şimdi artık sadece suların dibinde bazı kalıntıları bulunan bir Bizans adasından başladım. 10 yüzyıl önce, muhtemelen, bir depremle çökmüş, Atlantis gibi sulara gömülmüş ve Patrikhane’de kaydı olan bu eski İstanbul (Marmara) adası ilgimi çekti. Zihnimde gizemli bir meltem estirip beni Vordonisi Masalları adını verdiğim bu masalları yazmaya sevk etti. Nevname Külliyatı genel başlığı altında topladığım dizide çocuklara şunları anlatıyorum: Uzay Masalları, Anadolu Ölmez Masalları, Karmahenk Masallar ve nicesi... Masallar hem anonimdir, zaman içinde üstüne her anlatıcı bir şeyler katar ya da eksiltir ve hem de bireyseldir, Hans Christian Andersen gibi modern masalcılar damgasını basmıştır. Türü, adı, ülkesi ve rengi ne olursa olsun, hikâyeler, masallar; anlatma ve dinleme ihtiyacında olan insanlığın ortak denizindeki kıpır kıpır balıklardır. Ve de onlar kuşlardır, alır uçurur bizi nice düşe, nice zamansızlığa...

Masalbaz, masalların, öykülerin kaleidoskobunda dolaşır; dolaştırır. Formun Üstü - Formun Altı...

Sizi Büyükada’ya yerleşmeye sevk eden etken Masalbaz ve tiyatro oyuncusu olmanız mı?

Hayır değil. İstanbul’dan, gürültüden, 50 yıl yaşadığım Cihangir’den o kadar bıkmıştım ki! Ada da çoktan eski kimliğini yitirmiş. Ama göreli olarak İstanbul “canavarından” daha iyidir.

Büyülü bir iş yaptığınızı düşünenlerin sayısı hayli kabarık. Bu büyü, dinleyicileri-izleyicileri masallarınızın içine çekmede saklı. Etkinliklerinizde size de bu hava geçiyor mu ya da “büyülü” masal anlattığınız fikrine katılıyor musunuz?

O büyüyü yarattığıma inanıyorum. Bunda iki şeyin etkisi var: Seçilen metin ve yaptığınız işe olan sevgi, saygı. Ben bana dikte edilen, sipariş edilen değil, severek oynayabileceğim veya canlandırabileceğim; öncelikle beni büyüleyen metinleri seçtiğim için, o enerji izleyene de akıyor. Bazen de “açık biçim” diye tanımladığım, özdeşleşmeye dayanmayan interaktif, komedi tarzı hikâyeler canlandırıyorum.

Özdemir Asaf’ın şu dizelerini severim:

“Beni öyle bir yalana inandır ki,
Ömrümce sürsün doğruluğu.”

Malum tiyatronun hali ahvali ortada. Bu ay sonunda da Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutlamaya çalışacağız. Dünya Tiyatrolar Günü, ada ve tiyatro ile ilgili düşüncelerinizi almak isteriz...

seyirci 280xBaş döndürücü bir hız ve tüketim çağında, tiyatronun elindeki tek silah “canlılığıdır.” Bir düşünceye göre; tiyatronun olmazsa olmazı: Oyuncu ve seyircidir. Yani yönetmen, ışık, dekor, efekt vb. olmasa da olur. Kuşkusuz tarihsel evrimi içinde söz konusu ögelerle donanmış bir tiyatro değersiz değildir. Ama burada vurgulanmak istenen, o anda orada olan seyirci ve oyuncunun canlılığıdır; tiyatroyu var eden temel olmasıdır.

İnsanlık tarihinin tüm görsel, işitsel, yazınsal birikimi internete toplanmış olsa da, insanlar hâlâ konserlere, sinema salonlarına, sergilere gitmektedirler. İnsanlık yeryüzü evriminde tamamen sanallaşmazsa, birbirinden tamamen uzaklaşmazsa, tiyatro ve diğer gösteri sanatları da devam edecektir.

Dünya Tiyatrolar Günü sadece simgesel bir kutlama vesilesidir. Birkaç spot yerleştirilmiş hantal ve her amaca yönelik kullanılan salonların tiyatro salonu sayıldığı, nikâh ve sünnet gibi etkinliklerin yapıldığı binaların kültür merkezi adını aldığı bir ülkedeyiz. Turne tiyatrosu yaparken çok gördüm. Tecrübeyle sabittir. Sadece Ankara’da ve biraz da İstanbul’da -ödenekli tiyatroların bünyesinde- tam teşekküllü salonlar var. Yetmez. Türkiye’nin “teatral ahval ve şeraiti” budur. Kendi parasıyla idealistçe salon açıp çabalayan insanları bunun dışında tutarım. Çünkü kahramanca ve idealistçe bir çaba. Bütün bunları söylerken modern anlamdaki kentli tiyatroyu dile getiriyorum. Yoksa, tiyatro yapmak için fuaye, İtalyan sahne, gerekmeyebilir. Fransız tiyatro adamı Jean Vilar’ın bir zamanlar dediği gibi: “Her yer tiyatrodur.”

Ada ve tiyatro için yalnızca şunu söyleyebilirim: Ada merkezli Tiyatro Vordonisi’yi kurmak isterim.

Ada olgusunu sorduysanız eğer, suların ortasında bir kaya ve toprak parçasında yaşamak bana heyecan veriyor. Mutluyum. Ama adalar daha temiz, daha güzel, daha yeşil olmalı. Mirasyedi toplumuz. Elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz.

Vurgulamak istediğiniz başka bir şey varsa, buyurun...

İnsanın-hayvanın-bitkinin, yeryüzü döngüsünde BİR olduğu bilinci yaygınlaşsın isterim. Hele adalı olanlar bu konuda en önde gitmeliler. Tabiata, hayvana hoyrat davranan hiçbir insandan hazzetmiyorum. Adalı olmak, kent merkezinde herhangi bir apartmanın içinde yaşamaktan farklı olmalı. Deniz ve denizcilik sevgisi, tabiat sevgisi, mimari sevgisi, bu adalarda yaşamış bütün “eskilere, kadimlere” ait bir bilinç var edilmeli.

 

Konuralp Sunal’ı tanıyalım:

Tiyatro oyuncusu, yazar.

1966 yılında doğdu. Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo-TV Bölümü’nden mezundur. Kısa bir dönem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü’ne devam etmiştir. Üniversite yıllarıyla birlikte tiyatro oyunculuğuna başlamıştır. Taner Barlas Mim Tiyatro’da başlayan kariyerini, üniversiteden sonra piyasada serbest olarak sürdürmüş; çocuk tiyatrosu, seslendirme, pandomim, palyaço ve tiyatro eğitmenliği, doğaçlama alanlarının hepsinde çalışmıştır. Sinema filmlerinde ve bazı dizilerde de rol almıştır. 1992-94 yılları arasında Turkish Daily News gazetesinde kültür sanat yazıları ve söyleşileri yayınlanmıştır.

Scala Yayıncılık bünyesindeki Scala Kitap Kulübü’nde 2009-2011 arasında Scripta 3000 adlı edebiyat atölyesini yönetmiş ve yine burada Fonodram başlığı altında okuma tiyatrosu etkinlikleri düzenlemiştir. Halen kendi yarattığı Masalbaz tiplemesiyle, bir tür post-modern meddahlık yapmakta, kendi yazdığı veya derlediği masal ve hikâyeleri yetişkinlere yönelik olarak canlandırmaktadır. Masalbaz’ın yazdığı ve yeniden kurguladığı masal ve hikâye dinletileri Nevname genel başlığı altında toplanmaktadır ve 2014 Ocak ayından bu yana sırasıyla şöyledir: Vordonisi Masalları, Uzay Masalları, Halk Hikâyeleri, Ölmez Masallar (Anadolu Masalları), Şerefe (Yılbaşı Hikâyeleri), Aşkname, Kadername, Mutlanbul Masalları, Vordonisi Destanı: Eterna’nın Katakombları.

 

Son değişiklik Perşembe, 02 Mart 2017 18:07
Yorum yapmak için oturum açın