Eylül.
Adalar’ın en güzel ayı. Kalanların iple çektiği ay.
Kimileri için de hüzün.
Hüzün, önce leyleklerin göçüyle başlıyor. Hiç şaşmadan, ağustos sıcaklarının tam ortasında, her defasında “bu kadar mı erken” sözlerimiz arasında üzerimizden süzülerek güneye iniyorlar. Adaların üzerinde oluşan hava akımından da destek alarak, helezonik ve seremonik bir estetikle kah yükselip kah alçalmaları müthiş bir seyirlik oluşturuyor. Bu yolculuğa tanıklık eden milyonlarca fotoğraf olmalı cep telefonlarımızda. Paylaştığımız...
Deniz hala sıcak. Bu sıcaklık kasım ortasına kadar bitmeyecek. Arada göç kaçıran fırtınaları, yağmurları gelip geçecek. Göç kaçıran, bizim Adalar’a mahsus bir deyim olmalı. Ne de olsa, buralıların büyük bölümü kalıcı değil. Yazla gelip güzle giden binleriz...
“Bu yazdan da bir şey anlamadık”, dost karşılaşmalarının en sık kullanılan başlangıç cümlesi yine. Ada, sayfiye adası olduğundan beri böyle. İkili anlam taşıyor. O kadar keyifliydi ki, nasıl geçtiğini anlayamadık. Birincisi...
Öyle şeyler oldu ki, adada olduğumuzun farkına bile varamadık. İkincisi
Bu sene hangisi oldu dersiniz?
Eskiden şehir sakinleşir, ada renklenir, hareketlenirdi.
Bu yıl belki kalabalık yerindeydi ama renk o eski renk değildi. Solgun, tedirgin, ışığını ve sesini yitirmiş...
Ne çok etkinlik iptal oldu bu yıl.
Burgazlı bir arkadaşım, iskeleye hakim noktadaki evinde, her gece seslerin hiç kesilmemesinden şikayet ederdi eskiden. Bu yıl karşılaştığımda, şikayet ettiği o sesleri arar olduğunu söylüyor, eskiyi özlüyor, hüzünleniyordu.
Kafalardaki soru işareti ise, bu durumun kalıcı olup olmadığı.
Herkes gelecek yıllardan da kaygılı.
Çok daha ağırını yaşadığımız dönemler olmadı mı? Belki evet. Ama bu kadar umutsuzluk, moralsizlik, daha da kötüsü iyiye yönelik beklentisizlik yaşanmış mıydı? Galiba hayır.
Yaşlanıyoruz da ondan mı?
Ama bakıyorum, gençlerde de bir farklılık yok.
Hatta, gözlerini sınırlarımızın ötesine çevirmiş, geleceğini farklı ülkelerde arayanların sayısı bir hayli fazla. Daha yakın geçmişte, gidenlere dön denirdi. Eğitimini tamamla ama dön. Şimdi aman kal, ne yap et ama kal denilenlerin haddi hesabı yok.
Ne günlere kaldık. Leyleklere bu kadar mı özenir insan?