Salı, 29 Aralık 2015 09:24

Bir yaştan sonra

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Sayın ve Sevgili Adalı Okuyucularım,

Yaşam şeklimiz değişti. Yakın zamana kadar insanlarımız, aileleriyle birlikte belirli bir mahallede, toplu bir halde yaşadıklarında, aile bireylerinin birbirlerini görme, kollama, yoklama imkânları vardı ve hasret giderilirdi. Nineler ve dedeler, torunun eğitmeni idi. Bu yakın ilişkiden son derece faydalanan çocuk, büyüğünü sever, sayar ve en mühimi: Önemserdi. Bu durum, iki taraf için de yararlı idi.

Bugün, şehir merkezi diye bir kavram yok artık. Genç nesil, yeni bir mahalleye, İstanbul’umuzun adalarına dahi, tanıdık bir ortam aramadan, kolaylıkla yerleşebiliyor. İş yeri, çok kere ikamet yerinin zıt yönünde olduğundan, gerektiği kadar büyüklerine ziyarete gidemeyen gençlerin en geçerli özür bahanesi: Trafik sıkışıklığı! 

Yaşlılar, evlatlarını, sanki bu memleketten ayrılmışçasına, uzun bir müddet göremiyor ve “terk edildim, artık hiç bir şeye yaramıyorum” karamsar düşüncesi ile evhama, üzüntüye, ümitsizliğe kapıldıklarında, önemsiz bir rahatsızlıkları dahi, ciddi bir hastalığa dönüşebiliyor.

Çağ, o denli süratli ilerliyor ki, iki farklı neslin insanı, birbirini anlamakta zorluk çekiyor. Kuzen veya kardeşler dahi, büyüdüklerinde, ana gövdesinden uzaklaşan aynı ağacın iki dalı misali, değişik yönlerden nefes aldıklarından olsa gerek, hayata bakış açıları da farklı oluşuyor. Çoğu kez, anlaşamadıklarından, fikren ve fiilen biri birlerinden uzaklaşıyor. Dolayısıyla, yaşlılık dönemine erişen yakın akrabaların dahi, aynı çatı altında yaşamaları imkânsızlaşıyor.

Son zamanlarda genç bekârların baba evinden taşınmaları veya uzaklarda, dış ülkelerde çalışmak mecburiyetinde kalmaları da büyüklerini yalnızlığa terk ediyor. Dullar, emekliler, üçüncü yaşlarını yaşayanlar, günlerini vücut ağrılarını dinlemekle mi geçirmeliler?

Ezelden beri ‘altın yaş’takilerin, uzun süren çalkantılı hayatlarında geçirmiş oldukları tecrübelerinden dolayı, yoğun bir genel kültür birikimine vakıf oldukları iddia edilse de, yarım asır evvel öğretilenler, son yıllarda, ilerleyen teknolojinin imkânlarıyla donatılan bugünkü gençlere verilen yüksek bilgi seviyesiyle kıyaslanamaz. Sonuçta, zaten yan yanayken dahi görüşmeye pek vakti olmadığını belirten yeni neslin insanı, bir evvelki neslin insanı ile konuşacak ortak konu bulmakta zorlanıyor, görüşmeler kısıtlı kalıyor, kısalıyor ve gitgide azalıyor. Bu sebepten dolayı gücenen “Eski Çınar”, kendi durumunu “yalnızlığa terk edilmiş” olarak algıladığında, evhama kapılıyor. Moraline, sıhhatine, menfi tesir ediyor.

Altın Çağ’ını yaşadığını addettiğimiz o tarihi kişimiz, potaya atılıp eritilmek üzere, bir hurdacının gelip onu almasını bekleyen paslı bir demir parçası gibi hisseder kendini o anda!

Yıllarca aş, iş peşindeki fırtınalarla geçmiş, iş hayatlarında sıkı çalışmış erkekler için evde kalmak ise, çok daha zor bir durum arz etmekte.

Yalınız yaşayan ve bilhassa bir gelecek için plan yapamayanlar, gün boyu vücutlarını dinleyerek bir hastalık ararlar, hatta yakınlarının ilgisini çekmek için olmayan bir hastalık uyduranlara dahi rastlanmakta… Maalesef böylelerine “ihtiyarlamış yaşlı” denmektedir. Bunların, her gece yatağa girerken, ertesi sabah için, bir uğraş planlamaları için teşvik etmemiz gerek, aksi halde uykusuz veya kâbuslu geceler gündüzlerini de berbat eder. 

Geçen gün akşamüstü Çınar Meydanı’ndan geçerken Adalar Kent Konseyi’nin kütüphane odasından içeriye baktım. Altın Çağındaki kişiler, yağlı boya resim çalışmalarıyla ciddi eserler yaratmak için yarışıyordu. Çok sevindim ve teşvik edenlerle bu sahada çalışanları hararetle kutlarım. 

Bahçe bakımı ile uğraşmak, geçmişi kaleme almak da, dinç kalmanın bir çaresidir.

Bir müddetten beri kafamı kurcalayan bu düşüncelerime ilaveten, geçen yılbaşındaki Adalı Dergisi için naçizane yazdığım “Yaş Almak” başlıklı, beş kıtadan ibaret kısa şiirimi, bu yıl “Bir Yaştan Sonra” başlığı altında on iki kıtaya çıkararak beğeninize sunuyorum:

02 bir yastan sonra 280xBir yaştan sonra

Yaşlanmayan bilemez, bir zamanlar, yaşlının,
Allahın bahşettiği gönül, geçim derdinden
Dikenli gül yolunda, gülerken ağladığı
Ve şimdi hayranlıkla, Yaradan’a taptığı.

Yaş almış ‘akil insan’ evreni büyük bilir,
Görecek, öğrenecek, çok mevzua kapılır.
Gördüğüyle yetinen, ‘ihtiyar doğmuş’ ise,
Ömrü henüz bitmeden, yatağa düşüp erir.

Yaşlı ‘Genç Emekliler’, yarına plan yaparken,
Bilgisayar başında, zevkle hayal kurarken,
İhtiyar kıskanarak sıhhatini kemirir,
Yaşanmış geçmişinin bitmesine yakınır.

Yaşlı delikanlıysan, çalış! Uğraş! Bocala!
Eğer ki bugün için, bir işin kalmamışsa
Kır, boz, dağıt, parçala; sonra düzelt ve onar!
Boş durup uyuklama, durmadan bir şey yarat!

Yaşlı olup da, en çok, gençlerle görüşenler,
Siyasi olayları, çözmeye yeltenenler
İhtiyarlık görmeden, gününü gün edenler,
Yeni bir yıl kutlarken, Tanrı’ya şükrederler.

03 bir yastan sonra 280xYaş almış ‘Eski Çınar’, ‘Adam’ olduysa eğer,
Anne baba sözünde, bulur daha da değer;
Genç kuşağı tenkitle etmez ömrünü heder,
Görüp duyduğunu da, anlayışla kabuller.

Yaş aldıkça bellekte yığılan bunca bilgi
Tecrübeyle yoğrulup olgunluk gösterirken,
Yaşlı ‘Bilge’ sayılır, fikrini açıklarken,
Sözü değerli olur, mantıkla konuşurken.

Yaş alan böylesine ‘Ermiş Kişi’ dense de,
‘Öteki İnsanı’ da sevmektir esas hüner.
Farklıysa din örf millet, birlikte yaşam sürer
Hasmını dahi bilse, kendi gibi, eşdeğer.

Yaş bindikçe omuza, çap büyür, boy küçülür.
Meziyetler erirken, kötü huylar belirir.
‘Aksi Baba’ yerine ‘Tatlı Dede’ olabilsen
Çevren seni terk etmez; aksine, sayar, sever.

04 bir yastan sonra 280xYaş almaktan kemikler, ağrı sızı verirse
Kapılma sakın ha kara düşüncelere;
Her sabah kalktığında, yak yeni bir meşale
Ve nur’unda ara bul, sevecen bir meşgale!

Yaş yükünden dolayı beden yorgun düşmüşse,
Gönlünde kalan ateş, zamanla küllenmişse,
Üfle, dağıt tozları, alevlensin korların,
Neşrettiği ışıktan, feyiz alsın dostların!

Yaş artarken, gün boyu, rehavetten dalsan da,
Saatin dakikası, gün be gün daralsa da,
Uyan, sarıl hayata, örnek ol, herkes bilsin
Yarın doğacak günü, her haliyle sevmeyi!

Sevgili okurlarım, yeni doğan 2016 yılının da her haliyle sevmemiz için her birimizi mesut edeceğini ümit ve temenni eder, sağlık ve esenlikler dilerim.

 

Son değişiklik Çarşamba, 30 Aralık 2015 15:12
Yorum yapmak için oturum açın