Cumartesi, 05 Eylül 2015 17:53

Dünya Barış Günü’nü, savaşın içinden kutluyoruz

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Her daim savaşın gerekçesi olanlar, savaşı çıkaranlar ölene, yok olana; yoksullaşanlara, yerinden yurdundan ettirilen ezici çoğunluğa barışı konuşturuyorlar. Bu paradoksu çözmeye başladığımızda ‘barış’ istemek ve barış içinde yaşamak daha anlamlı olacaktır.

Barış... II. Dünya Savaşı bitiminden bugüne yaşamımızda sürekli var olan bir kavram ve gündem konusu...

Dünyayı yeniden paylaşan büyük biraderlerin savaşının ve zorunlu entegrasyonunun sonucu halklara düşen hep ‘barış’ın peşinden koşmak oldu.

Savaştan sonra kazanacakları topraklar uğruna milyonlarca can almaları ve oluk oluk kan akıtmalarına; daha fazla kar uğruna her türlü kimyasal silahlarla saldırmalarına rağmen, paylaşılacak topraklar daha da küçülünce savaşı çıkaranlar halkların azmiyle barış masasına oturmak zorunda kaldı.

Bu zorunluluk; savaşlarını bölgesel düzeyde ve başka alanlarda devam ettirmelerinin önünde hiçbir zaman engel olmadı. Çünkü biraderler savaşla besleniyorlardı, savaşla kazanıyorlardı.

Bugün dünyanın birçok yerinde, Ortadoğu’da süren ve ülkemize de bulaşan savaşın en yalın ve en genel nedeni budur.

Bugün, Dünya Barış Günü’nü savaşın yangın yerine çevirdiği vatanımızda “Savaşa Hayır” diyerek barış mücadelesini büyütmek için direnişle kutluma hazırlığı içinde herkes.

Hangi barış?

02 ormanlar yakildi 280xBüyük biraderlerin temsil ettiği sermayenin dini, imanı, vatanı, milleti yoktur. Bunu belirtmek gerekiyor. Nerede daha çok kazanacaksa orası vatanıdır. Kazancı ve daha çok karı için vatan, millet, din, çevre, doğa hepsi onlar için birer argümandır.

Bugün, Dünya Barış Günü’nü kutlama arifesini yaşarken öncelikle biraderler ve diğerleri olarak ifade edilen dünyada ‘diğerleri’ni oluşturanların hangi barışı tartışması gerektiğinin netleştirilmesi önemli.

Bir bütün olarak yaşadığımız, nefes aldığımız, insana ait bir dünya için neleri korumamız gerektiğinin bilinciyle işe başlamamız gerekiyor.

Barışı tehdit eden alanlar nelerdir?

03 insanlar hayvanlar savas 280xDoğayı katleden, gezegenimizin her karış toprağında canlıdan bitkiye, topraktan suya, havadan atmosfere her şeyi adım adım yok eden bir sistem içinde yaşıyoruz.

Bugün yaşanan savaşlarda her gün yüzlerce insan ölüyor. Kullanılan silahlarla, bombalarla toprak ve atmosfer mahvoluyor. Kedisinden, köpeğine, börtüsünden böceğine, ormanından suyuna doğanın döngüsünü sağlayan her şey hızla tükeniyor, yok oluyor.

Çevre gittikçe yaşanmaz bir duruma geliyor; denizler kirletiliyor, denizde yaşam sonlanmaya doğru hızla yol alıyor. Ormanlar yok ediliyor, yerine anlamsız ve insan doğasına aykırı, insanlığı tüketen barınma(!) alanları beton ve cam kuleler dikiliyor.

Barışmamız gereken alanları sahiplenmeden barış sağlayamayız!

04 hatay patlama 280xÖncelikle kendimizle barışıp iç barışımızı oturtmak için savaş vermeliyiz ve kazanmalıyız. Bu savaşın en önemli muhatabı insanın kendisidir. İnsana yakışır yaşama hakkı için ‘ben’ ve ‘biz’ olgusunun iç içeliğini kavrayarak işe başlanmalı. Şairin “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür; bir orman gibi kardeşçesine...” dizelerinde ifade ettiği gibi.

İkincisi doğa ile barış için doğayı koruma savaşı vermeliyiz.

Üçüncüsü yaşamamız için bir çevre gerekir. Çevremizi sahiplenmeliyiz. Hoyratça tüketilmesine müsaade etmemeliyiz.

Dördüncüsü taraf tutar gibi, birileri adına savaşmak değil, daha iyi ve insana yaraşır bir sistemde yaşamak için mücadele etmeliyiz. Savaşı çıkaran taraflar ve biz halklar varız. Ve bu savaşın bizim savaşımız olmadığını; bizim savaşımızın eşit, adil, bağımsız ve özgür bir toplumda yaşama hakkımız olduğunu bilmeliyiz.

Sonuncu olarak da bu dünyanın kimsenin tekelinde olmadığını ve bugün yaşanan savaşların bizim yaşamımızı ilgilendirmeyen savaşlar olduğunu haykırmalıyız.

Bizler bir arada, kardeşçe ve insanca yaşayabiliyoruz.

İsteyeceğimiz barış, sermaye sahiplerinin yağma, talan, kar hırsı, çevre katliamı, insan-hayvan tüm canlıları öldüren vahşi politikalarına dur diyen bir içeriğe sahip olmalıdır. Öncelikle “diğerleri” olarak gördükleri büyük ve ezici çoğunluğa, halklara karşı ateşi ve katliamları koşulsuz olarak terk etmelerini dillendirmeliyiz. Barış için öncelikle, halklara karşı bir ateşkes yapmalılar. Çünkü bizler ölüyoruz, yok oluyoruz. Onlar değil!

Artvin’deki Havva Ana’nın dediği gibi: Ben yoksam, devlet yok!

Bize rağmen, bizim adımıza hareket edemeyeceklerini anlatmanın adı olmalı barış.

Barış için daha çok mücadele, örgütlenme, geleceğimiz için, yarınlarımız için kardeşlik, eşitlik ve özgürlük cephesini kurmalıyız. Ve savaşın müsebbibi olanlara şu şiarla haykırmalıyız: Koşulsuz, gerekçesiz halka karşı açtığınız savaşı bırakın! Halkla barışın!

Barış günü, demokrasi mücadelesini büyütme, doğayı, çevreyi, yeşili, canlıları yaşam haklarıyla savunma ve sahiplenme daha ileriye taşımanın adı olsun.

Son değişiklik Salı, 08 Eylül 2015 19:05
Yorum yapmak için oturum açın