...“Bak Arto bak” demiş “şunu göroorsun? İşte bu harika bir fotograf karesidir” demiş. Adam arkadan vuran kızıl alevlerin önünde tablo gibi görünüyormuş. İşte bu kadar...
Geçen ay sevgili Yorguli’nin gidişiyle ilgili duygularımı yazarken, zaman zaman gözlerim dolduğunda, kendi kendime “Başka böyle yazı yazmak, bir daha ölümden söz etmek istemiyoruuum” diye söyleniyordum kâh içimden, kâh yüksek sesle.
Ülke olarak, her şeyi abartmayı pek severiz. Bu ‘her şey’in içine gerçekten her şey girebilir. Olay, duygu, davranış, kavram, moda, fanatizm... Ne isterseniz ekleyebilirsiniz.
Hiç düşünür müsünüz, insanoğlu hayvan yemeyi nasıl öğrendi acaba? Dünyada ilk var olduğu zamandan başlayarak, açlığı ilk hissettiğinde, ağzına neyi götürüp çiğneyeceğine ve yutacağına nasıl karar verdi?
Yıllar önce ülkeyi terk etmiş olan bir çocukluk arkadaşımla, bir süredir yazışıyoruz. İlkokulda, aynı sırayı paylaştığım iki arkadaştan biri. Adresimi diğer sıra arkadaşımızdan almış. Ki o arkadaşım sık sık İstanbul’a gelebildiğinden, hem onunla hem benimle görüşebilme şansı var.