Cuma, 02 Kasım 2018 20:36

90 Yıl Dolu Dolu Yaşamak... Ara Güler

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
Arto Berberyan'ı anma Arto Berberyan'ı anma

02 ani yakalamak 280xAn'ı yakalamak...

İtiraf etmeliyim ki geçtiğimiz iki ayki sayıda sevilen iki dostun ölümüyle ilgili yazılar yazdıktan sonra, bu ay ne olursa olsun ölümden söz etmemeye kesin karar vermiştim. Hatta sevgili Ara Güler’in acı haberi geldiğinde bile bu karardan dönmeye niyetim yoktu. Ve de hiç ilgisiz bir yazı hazırlayıp gönderdim. Sonra hem onun ağzından çıkan bir söze takıldım, hem de iki ayrı arkadaştan gelen iki fotoğrafa. Fotoğraflardan biri; yıllardır eşim Arto Berberyan’ı anmak için alışkanlık haline getirdiğimiz meyhane gecelerimizden birine katılmış olduğu anı zapt eden kare, diğeri de; bu işe gönül veren dostum Mıgırdiç Ardzivyan’ın zapt ettiği, bana bakarken görüntülendiği kare. İlkinde “Arto da pek erken gitti beee...” diyordu. İkincisinde de “Kız fotoğraf gibi duroorsun orda...” Öyle deyince sevgili Mgo hop diye basıvermişti elindeki makinenin deklanşörüne “Hadi bakalım, fotoğraf oldu işte” diyerek.

Takıldığım sözü ise kendi fotoğrafçılığını tarif ettiği; “İnsanı, insana, insanla anlatmak” Bu söz aynı zamanda tiyatronun tarifidir. Tiyatro sanatının tarifi... Ara Güler’e göre, aynı sözlerle tarif edilse bile, tiyatro bir sanattır fotoğrafçılık ise yalnızca ‘an’ı yakalamaktan ibaret. O, ısrarla, resim yapanın hayal gücünü estetik olarak aksettirerek, kimi zaman süsleyerek sanat yaptığını ama fotoğrafçının gördüğünü doğru zamanda olduğu gibi zapt ederek yalnızca olayı kaydettiğini söylerdi. Bir de; “Resim hayaldır,(a şapkasız okunmalı) fotograf hakikattır” derdi. “Ben o hakikatları kaydedoorum işte.”

Ah be güzel insan, bu kadar tevazu da fazla... Bir parmak veletler bile ellerindeki telefonlarla yapıyorlar o dediğini. Niye seninkiler yere göğe sığmıyor böyle? Ben senin en doğru ışığı, en doğru açıyı yakalayabilmek için saatlerce, bazen günlerce beklediğini bilmiyor muyum? İşte o en doğru ışık, en doğru açı, en doğru kadraj ve sıkça tekrarladığın “falan filan” lar var ya? İşte onlar sanattır.

Ara Güler eşimle epey kankaydı ikisinin de gençliğinde. Birlikte tiyatro falan da yapmışlar vaktinde. Hatta Ara’nın bir oyundaki teksti bizdeydi. Kardeşime verdim sanırım, ben dağınıkım biraz o her şeyi düzenlice arşivler. Birçok etkinlikte sıkça bir araya gelsek de benimle ilişkisi “Sen Arto’nun son karısısın he?” kadardı. Anılarımın çoğu Arto’nun anlattıklarıdır. Mesela; bir gün ocakbaşı havasında bir meyhanede içiyorlarmış. Ara birden durup, büyülenmiş gibi bir noktaya bakakalmış. Birkaç basamakla çıkılan ocağın başından kalkıp, aşağı bakan kan ter içindeki adamı işaret ederek; “Bak Arto bak” demiş “şunu göroorsun? İşte bu harika bir fotograf karesidir” demiş. Adam arkadan vuran kızıl alevlerin önünde tablo gibi görünüyormuş. İşte bu kadar.

Mesela; 1962’de çok az fotoğrafçıya verilen ‘Master of Leica’ ödülünü kazandığında –ki 2016’da da ‘Leica Onur Ödülü’nü aldı- fotoğraflarını nasıl çektiğini sorduklarında, mikrofonu eline almış, boynundaki makineyi göstererek “Bunuyulan çekoorum işte” demiş. İşte bu kadar.

Güzel insandı, zekiydi, espriliydi, televizyonda bir tek onun ağzından çıkan “bok”lu “puşt”lu sözler ‘bip’lenmezdi. Yakışırdı çünkü. Samimiydi çünkü. Unutulmayacak. 90 yıl dolu dolu yaşamak tüm sevdiklerimiz ve kendimiz için dilenecek en güzel şey. Dolu dolu yaşamak, unutulmamak ve yeri doldurulamaz olmak. İşte bu kadar.

Güle güle Ara Güler. O bilmediğimiz, var olduğunu umduğumuz diyarda, Arto’ya ve Aram Abi’ye sevgilerimi götür.

 

Son değişiklik Cumartesi, 03 Kasım 2018 21:52
Yorum yapmak için oturum açın