Perşembe, 05 Ağustos 2021 06:37

Memleketimizde orman yangınları ve Adalar için çıkarılacak dersler

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Temmuz, Akdeniz orman kuşağındaki ülkemiz için en kritik ay olarak biliniyor. Ortalama sıcaklıklarının her yıl yükseldiği bir dönemdeyiz ve ne yazık ki yangınlar tüm dünya ile birlikte, Akdeniz coğrafyasını ve ülkemizi de olumsuz etkiliyor.

Her gün hiç farkında olmadığımız onlarca-yüzlerce yangının yaşandığını da biliyoruz. Kayıtlar gösteriyor. Yeni yeni gündemimize giren aplikasyonlar üzerinden bakıldığında da harita üzerinden günlük olarak da izlenebiliyor artık.

Yangınlarla yatıp kalkmamız, Antalya Manavgat’ta temmuz ayı sonlarında başlayan büyük yangınlarla oldu. O kadar hızla yayıldı ki, hektarlarca ormanlık alan bir iki günde küle döndü. Üzerinden 10 güne yakın süre geçmiş olmasına rağmen, Antalya ve Muğla gibi iki büyük ilimizdeki yangınlar kontrol altına alınabilmiş değil.

Manavgat’ın ardından, Marmaris, Bodrum, Milas ve Köyceğiz yangın haberleri düştü önümüze. Marmaris ve Bozburun Yarımadası arasında, cennet görünümlü ormanlık alanlardaki yangın da, tıpkı Manavgat gibi birkaç saat içinde çok geniş bir alana yayıldı ve yerleşim yerlerini de yaktı kavurdu. Bu yangınlar da sürüyor.

Yangınlar ile birlikte tartışmalar da başladı. Orman yangınlarına hızlı müdahale büyük önem taşıyor. İlk anda ya da kısa sürede kontrol altına alınabilirse ne iyi, ama kontrolden çıkan yangınların günlerce sürdüğü ortada. Mevzi kontrolü sağlamanın yolu ise, karadan ve havadan müdahaleyi gerektiriyor. Manavgat ve Marmaris bölgesini iyi bilenler, oldukça engebeli arazide, oldukça sık orman örtüsünün bulunduğu yerlerde havadan müdahale ile kontrolü sağlamaktan başka yol olmadığını da söylüyorlar.

Orman Bakanlığı ve bölgesel orman şeflikleri, orman yangınlarına müdahalenin tek sorumlusu. Ekipman ve insan kaynakları onlarda. Kentlerdeki itfaiye güçleriyle, emniyet güçleri, ordu gibi takviye güçlerinin de koordinasyonunu da yapacak olanlar onlar. Kendi imkanlarıyla yangına destek için gelen sivil vatandaşlar da öyle. Son dönemde her türlü afetlere karşı koordinasyon ile görevli bir başka kurum olan AFAD ile birlikte bu koordinasyonu gerçekleştirmekle mükellefler.

Sıkıntı da buradan çıkıyor. Tartışmalar, hem müdahale için gerekli araç-ekipman-teçhizatın yetersizliği ve hem koordinasyonsuzlukta kendisini gösteriyor. Yakınmalar, tartışmaların bu kadar büyük boyuta çıkması, daha önemlisi bu kadar geniş bir alanın, yangında yanıp kavrulması da bunun sonucu.

Zeynel Meriç: Araç-ekipman eksikliği kadar koordinasyonsuzluk da müdahaleyi zorlaştırıyor.

Marmaris

Adalarımızdaki Mahalle Afet Grubu (MAG) gönüllülerinin öncülerinden Zeynel Meriç, İstanbul MAG ekibiyle Marmaris yangınına koşan isimlerden.

Soluklanmak için kısa süreliğine adaya döndüğünde görüşme olanağı bulduk.

Halen sürmekte olan bu büyük boyutlu yangın sırasındaki gözlemlerini bizimle paylaştı. Adalar için de çokça ders barındıran bu notlar şöyle:

  • Marmaris Hisarönü bölgesinde halen sürmekte olan yangında görev aldım.
  • Hem ekipman ve hem de haberleşme (telsiz) kullanım imkanlarımızla etkili olarak çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz.
  • İBB itfaiye takımı da bizimle birlikteydi. Onlarla birlikte olduk. Özellikle yerleşim yerlerinin korunmasında bu ekibin büyük yararlılıklarını bizzat deneyimledim.
  • En büyük sorun, alanın bütününde bir kriz yönetiminin olmamasıydı. Eksikti diyemiyorum, böyle bir kriz yönetimi yoktu. Sahadaki ekipler arasında, özellikle de yangına birinci elden müdahale ile sorumlu Orman ekipleriyle diğerleri arasında iletişim yok denecek kadar azdı. Orman ekipleri, kendilerine has bir telsiz frekansı kullanıyor. Sahada görevli çalışanlarına bile ulaşmakta zorluk çekiyorlar, değil bizim gibi destek ekiplerine ulaşabilsinler.
  • Bu durum ciddi zaman kaybına neden oluyor, müdahalelerdeki etkinliği, verimliliği de azaltıyor.
  • Benzer durumu geçtiğimiz yıl ve yıllardaki Adalar yangınlarında da görmüştük.
  • Bulunduğumuz bölgede hava sıcaklığı çok yüksekti. Yangınların başlaması ve bu kadar hızla yayılmasının ardındaki en önemli etken bu. Toprak yanıyordu sanki. Üstelik büyük bir alev topuna dönerek. Dolayısıyla helikopterle atılan sular da fazla etkili olamıyordu. Uçaklar belki de bu nedenle daha etkili. Hatırlarsanız, geçtiğimiz yıl Heybeli Çam Limanı üzerindeki yangında da bunu somut olarak yaşamıştık. Önce tek helikopter vardı. Hatta, mezarlık yangını nedeniyle havadaydı ve yangının başladığı ilk yere müdahalesi de çok hızlı oldu. Ama buna rağmen etkili olamadı. Tek helikopterin, başetmesi mümkün değildi, bu yüzden de hızla büyüdü. Sonra başka helikopterler ve yangın uçakları devreye girdi de, ancak 3 saat sonra kontrol altına anılabildi.
  • Marmaris’teki gözlemimiz de bunu doğruluyor. O kadar farklı noktalarda ve yaygınlıkta yangınlar var ki, bulunduğumuz bölgeye düşen bir ya da iki helikopterle sonuç alınamıyor, dolayısıyla orman kaderine terkediliyor, deyim yerindeyse. Kurtarılabilen de yerleşim yerleri oluyor. O sınıra kadar fazla etkili bir şey yapılamıyor. Sınırın aşıldığı yerlerin, yanan evlerin, ahırların, kovanların da tanığıyız ayrıca.
  • Kanlıca Orman Yangınlarıyla Mücadele Şefi İkram Çelik ile geçtiğimiz yıl, canlı yayında birlikteydik biliyorsunuz. Ayrıca Adalar Kent Konseyi bahçesinde düzenlediğimiz toplantıda da konuşmuştuk. Marmaris yangınındaki gözlemlerim de, o zaman İkram Beyin söylediğini doğrular nitelikte. Nedir o?:
  • Allah korusun, sıcak-rüzgarlı bir günde başlayacak bir yangının adanın tamamını yakıp kül etmesi için sadece iki saat bile yetecektir. Bu durumda tahliyeler meselesini de gündemimize almalıyız. Bir tahliye planımız olmalı. Bunun için de ormana sınırı olan evleri ve orada yaşayanları tespit etmeli, envanterini oluşturmalı ve tehlike anında ne yapacakları, nasıl hareket edecekleri konusunda bilgilendirmeliyiz.
  • Tabii asıl önemlisi, yangının çıkmasını önlemek. Doğal yollardan çıkanlara yapacak bir şey yok. Ama ülkemizdeki yangınların çok büyük bölümünün nedeninin insan kaynaklı olduğu da bir gerçek. Adalarımız gibi, ormanla kent yaşamının içiçe olduğu yerlerde bu tamamıyla böyle.
  • Kritik aylarda ormana girişi kontrol altına alabilmeli ve mümkünse de engelleyebilmeliyiz. Bu son yangınlar sonrasında İstanbul başta farklı illerdeki ormanlık alanlara girişleri kısıtlayan kararlar bu açıdan önemli. Sonuçlarını da göreceğiz.
  • Ama kısıtlama ya da yasaklama kararlarını almak yetmiyor, uygulama daha da önemli. Bu yasaklara rağmen, hem Heybeli ve hem de Burgaz’daki arkadaşlarımız, ormana girişlerin devam ettiğini söylüyorlar. Oluşturduğumuz gönüllü ekipler, bu konuda da çaba gösteriyor. Deyim yerindeyse orman sınırında devriye geziyorlar.
  • Beni en çok mutlu eden ise, alandan günlerce ayrılmayan vatandaşlarımızın oluşturduğu dayanışma ağı. Zaman zaman kaotik anlar yaşansa da, yaratılan bu dayanışma ağlarının ne büyük işlev taşıdığının tanığıyım. Adalarımızda biliyordum zaten de, burada, Marmaris’te deneyimlemek bambaşka oldu. Bilinçle organize edilecek dayanışma ağlarının her türlü afet durumunda ne kadar işe yarayacağını bir kez daha anladık. Belki de en büyük kazanımımız bu olacak.

(Dergi baskıya girerken Zeynel ile tekrar konuştuk. Bir günlük soluklanmadan sonra tekrar Marmaris’e dönmüştü, çağrı üzerine. Bu son gidişinde, Orhaniye Martı Marina çevresi ve Turgut köyüne yangının erişimini engellemek için mücadele ediyorlardı. Sahadaki gözlemi, ilk gidişine göre biraz daha farklıydı. Lokal destek merkezlerinin daha düzenli hale geldiğini, bölgedeki belediyelerin ve sağlık merkezlerinin stantlar kurduklarını ve ihtiyaçları karşıladıklarını, Aydın-Muğla-Eskişehir ve İstanbul itfaiyelerinin birlikte çalıştıklarını, hava araçları ile yer unsurları arasında ilk günlere göre iyi iletişim kurulmuş olduğunu söyledi.)

Son değişiklik Cuma, 06 Ağustos 2021 07:05
Yorum yapmak için oturum açın