Geçtiğimiz yaz, önce Büyükada, ardından Heybeliada ormanları yanmıştı. Büyükada Hristos Tepesi yakınlarındaki yangın fazla büyümeden hızlı müdahale ile kısa zamanda söndürülmüş, ama Heybeliada Çam limanı tepelerinde başlayan yangın öyle olmamıştı bilindiği gibi. Hızlı ve etkili müdahaleye rağmen yaklaşık 5 hektarlık kızılçam ormanı küle dönmüştü.
İstanbul Orman Yangınlarıyla Mücadele Şube Müdürü İkram Çelik, Adalar Kent Konseyi Acil Dayanışma Çalışma Grubu’nun 2020 Ekim ayı içinde organize ettiği “Afetler-Pandemi, Deprem ve Orman Yangınları” konulu toplantıya katılmış ve çok önemli bilgiler paylaşmıştı. Diyordu ki, “orman yangınlarında acil ve hızlı müdahale çok önemlidir.” İlk müdahalenin karadan ve hızlıca yapılması gerekliliğine işaret ediyordu bunu söylerken. Ama Adalar’da karadan müdahale ekipleri zayıftı. Orman söndürme ekiplerinin her adada sadece birer arazözü bulunmaktaydı. Ormanda olması gereken hidrant sistemlerinin çoğu eksikti. Orman topu İSKİ’ye, İBB ise Orman’a atıyordu. Ama son Heybeliada yangını sonrasında iki kurum arasında işbirliği ve koordinasyon adımlarının atılmakta olduğunu da bu toplantıda öğrenmiştik.
Sonrasında ne oldu bilmiyoruz. Marmaris ve Manavgat yangınlarında gözlediğimiz o ki, bu kopukluk, yaşanan bu koordinasyon eksikliği azalacağına artmış. Afetlerde bile bir araya gelemeyen, birlikte hareket edemeyen, birbirini suçlayan bir yönetim anlayışına teslim olmuş gidiyoruz.
Adalı’nın 2020 Kasım sayısının sunuş yazısında “Aslında devlet yönetimi ve bağlı yerel kurumlar ile yerel yönetim ve sivil toplum arasında olması gereken ilişki, iletişim ve işbirliğinin artık esamisinin bile okunmadığı günlerdeyiz. Partili cumhurbaşkanlığı sistemi, aynı partiden olmayan yerele hayat hakkı tanımamak üzere inşa ediliyor ne yazık ki. Dün hepimizi birleştiren afetler bile yetmiyor arada işbirliği ve dayanışma bağının kurulmasına. Sekizinci ayı doldurduğumuz pandemi günlerinde bunu yeterince deneyimledik. İstanbul’da da, Adalar’da da bu anlayışı kıramadık. Tüm iyiniyetli girişimler sonuçsuz kaldı ve kalıyor.” demişiz.
Yazdıklarımızın üzerinden 1 yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, durumun daha da kötüye gittiğine hep birlikte şahitlik etmiyor muyuz?