Perşembe, 03 Ekim 2019 09:03

Marmara Adası ve çevre adaların kültürel mirası üzerine

Ögeyi değerlendirin
(2 oy)
Soldan sağa: Emre Kishali, H. Can Yücel, Mustafa Akçaöz, Başak Emir, İnci Türkoğlu, Erbil Aktuğ, Ulaş Töre Sivrioğlu, Gamze Özmertyurt. Yer; Ekinlik Adası - KMKD arşivi. Soldan sağa: Emre Kishali, H. Can Yücel, Mustafa Akçaöz, Başak Emir, İnci Türkoğlu, Erbil Aktuğ, Ulaş Töre Sivrioğlu, Gamze Özmertyurt. Yer; Ekinlik Adası - KMKD arşivi.

Yaklaşık 5 yıl kadar önce uzun bir yolculuğa çıktım. Ada’m hakkında sağda solda yazan bir iki satır haberin dışında bir şey okuyamamaktan muzdarip ada hakkında yerel tarih araştırmaları yapmaya ve kitap yazmaya karar vermiştim. Bu esnada tanıştığım Zafer Yalçınpınar ile ada üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiş ve bu söyleşiyi Adalı Dergisi takipçileri ile 114. sayıda paylaşmıştık. Tarihsel dokunun bozulmasından, betonlaşmadan göz göre göre değerleri yitirmekten, yozlaşmadan dem vurup tarihi ada evlerinin, çeşmelerin ve dini yapı kalıntılarının korunması gerektiğine dair görüş bildirmiş, yetkililere çağrı yapmıştım. Kim bilir belki de evrene gönderdiğim bu pozitif enerjinin geri dönüşü sizinle gerçekleşecekti...

CY: Merhaba, öncelikle Marmara Adası’na hoş geldiniz...

MA: Merhaba, hoşbulduk. Bu güzel sohbet imkânı için de çok teşekkür ederim.

CY: Sizi biraz tanıyalım, daha önce nerelerde proje çalışması gerçekleştirdiniz? Yaptığınız bu çalışmanın destekçisi hangi kurum veya hangi kuruluş adına gerçekleştiriyorsunuz?

MA: Kültürel Mirası Koruma Derneği (ΚΜΚD) olarak Anadolu'da yaşamış toplumların yaratmış oldukları kültürel varlıkların Türkiye'nin zenginliği ve bütün insanlığın ortak mirası olduğu, korunmasının da ortak sorumluluğumuz olduğu inancı ile özellikle ihmal edilmiş, sahipsiz ve yok olmakta olan kültürel varlıklarımızın belgelenmesi, araştırılması, sorunlarının tespiti ve risk analizlerinin yapılarak bilinirlik ve görünürlüklerine katkı sağlamak, korunarak gelecek kuşaklara aktarılması için 2014 yılından beri çalışıyoruz. Bu bağlamda çalışmalarını tamamladığımız/devam eden farklı projelerimiz var. ‘Anadolu’nun Mimari Mirası’ Projesi, ‘70TK: Tatavla’dan Kurtuluş’a’ Projesi, ‘Hatırlama Biçimleri’ Projesi, ‘Kültürel Mirasın Korunmasında Kapasite Geliştirilmesi (KORU)’ Projesi, ‘Mardin’deki Süryani Somut Olmayan Kültürel Mirasının Belgelenmesi ve Yaygınlaştırılması’ Projesi ve “Süryani Elyazmaları ve Basılı Eserler Mirası” Projesi bunlar arasında yer alıyor.

Tüm projelerimizde kültürel varlıklarımızın değerinin anlaşılması ve korunabilmesi için gereken bilgi, beceri ve uzmanlığın gelişmesi, paydaşların katılımı, eğitim, kültürel mirasın yorumlanması ve tarihi alanların yönetimi konularında çalışmalar yapan kişi, kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütüyoruz. Hali hazırda buluşmamıza vesile olan Güney Marmara Projesi’nin destekçisi de Alman Dışişleri Bakanlığı’dır. (Auswärtiges Amt)

CY: Adalarımızda yaptığınız bu çalışmanın tam olarak içeriği ve kapsamı nedir?

MA: Projemizin içeriğini Kapıdağı Yarımadası etrafında kümelenen ve Güney Marmara havzası olarak nitelendirebileceğimiz alandaki ada grupları oluşturuyor. Bu adalardan en önemlileri Marmara (Prokonnesos), Ekinlik Adası (Koutali), Avşa Adası (Aphouisa), Paşalimanı Adası (Halone), Fener Adası (Nisi) ve Yer Adası (Yera). Bunun haricinde Hayırsız Ada, Tavşan Adası, Koyun Adası gibi yerleşim izlerine rastlanmayan küçük ‘çıplak’ adalar da mevcut. Esas amacımız, tarihi boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış Güney Marmara Adaları’ndaki anıtsal ve sivil mimari unsurların yerinde belgelenmesini sağlayarak, güncel durumlarını raporlamak, risk altındaki yapılara acil müdahale gerekliliğini vurgulamak ve bölge halkının kültürel farkındalığına katkı sağlamak. Bunun için farklı disiplinlerden uzmanlarla üç saha araştırması yapacağız. İlk saha araştırmamızı Nisan ayı içinde yaptık ve şu anda ikinci saha araştırmamız için adada bulunuyoruz.

Proje kapsamında, yapıların tanıtılması ve tarihi mirasın korunması için alınacak önlemlerin yaygınlaştırılması adına bir seminer ve fotoğraf sergisi de yapmayı planlıyoruz. 2020 Nisan ayında da proje çıktılarını içeren bir kitap yayınlayacağız. Bu kitapta, risk altında olduğunu tespit ettiğimiz ve risk matris sonuçlarına göre acil müdahale ihtiyacı içeren tarihi ve mimari öneme sahip 20 yapının tarihçesi, mimarisi, güncel durumu ve risk analizini içeren ayrıntılı raporlar yer alacak.

CY: Keşif / arazi çalışmaları öncesinde arşiv taraması da yapıyor musunuz? Başvurduğunuz kaynaklar nelerdir? Süreç ne kadarlık bir saha çalışması gerektiriyor?

MA: Tabii ki. Bunu yapmak zorundayız. Saha çalışması araştırmanın en önemli noktası fakat o noktaya gelmeden önce yoğun bir araştırma gerekiyor çünkü tarih ve bibliyografya araştırması sahada gerçekleşecek çalışmanın altlığı niteliğini taşıyor. Size oldukça kapsamlı bir bibliyografya listesi verebilirim ama burada belki çok kısa adanın tarihinden ve kaynaklardan söz etmekte fayda var. Antik metinlerde Prokonnesos olarak geçen Marmara Adası’na tarihi metinlerde çok yoğun rastlıyoruz. M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan tarihi olduğundan eminiz. Antik yazarlardan Heredotos, Thukydides, Xenophon adalarla ilgili pasajlara rastladığımız en önemli yazarlar. Bunun haricinde coğrafyacı Strabon ve Roma’lı mimar Vitrivius’un da Prokonnesos öznelinde adalardan, konumlarından ve tarihi olaylardan kısıtlı da olsa bahsettiğini biliyoruz. Hatta 4-5. yy Roma yol haritası olan Tabula Peutingeriana'da Marmara Adası’nıjn ("Ins. Proconessus"), Konstantinopolis'in hemen güneyinde konumlandırılmakta olduğunu ve civarındaki diğer tüm adalardan oldukça büyük gösterildiğini görebiliyoruz. Yani aslında Adalar tarihi çok eskiye dayanıyor. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ise adalar önemini hiç kaybetmiyor. 1204-1224 ve 1307-1315 yılları arasındaki Latin işgalleri ve bilinen Arap akınları dışında Marmara Adası’nın bin yıl boyunca Doğu Roma (Bizans) denetiminde kaldığını söyleyebiliriz. Ada için Marmara isminin kullandığını bildiğimiz en erken kaynak ise Fransız Haçlı şövalyelerinden Geoffroi de Villehardouin’in (1160-1212) hatıralarıdır. 1224’te adalı Rumlardan olan Georgios Marmora’yı anımsarsak, bu ismin artık Yunanca konuşanlarca da benimsendiğini söyleyebiliriz. Ada ve çevresi dini açıdan da önemli bir merkez. Mesela 1324 yılındaki bir kayda göre Konstantinopolis Patriğine bağlı Küçük Asya’da sadece üç başpiskoposluk sayılıyor: Kyzikos (Erdek), Prokonnessos ve Lopaidon (Uluabat). Manuel Gedeon’un yayınladığı listelerden adaya İgnatius adlı bir başpiskopos atandığını da biliyoruz. Bu da aslında bize Marmara’nın ve çevresinin dini/politik bir merkez olarak da çok önemli olduğunu gösteren önemli bir kanıt.

Sadece, ne zaman Osmanlı himayesine geçtiğiyle ilgili soru işaretleri mevcut. İmparator Manuel III’ün 1422’de adayı ziyaret ettiğini düşünürsek genel olarak İstanbul’un fethi sonrasında Osmanlı egemenliğine geçtiği düşünülebilir.

Yakın tarihe ve araştırmalarımıza ışık tutan en önemli verilerse Osmanlı hakimiyeti ve bu döneme ait belgeler. Osmanlı döneminde Marmara Adası hakkındaki en erken ve ayrıntılı bilgileri veren ünlü denizci Pirî Reis. Pirî Reis, Kitabi fi’l Coğrafya’nın pek bilinmeyen bir versiyonunda, bugün de aynı adla anılan Marmara Köyü de dahil adanın 9 köyü olduğunu yazmış.

16. asır sonlarından itibaren adada Rum Ortodoks nüfus haricinde Müslümanlar ve Yahudilerin de bulunduğuna dair hem tarihsel veriye hem de mezar taşları gibi arkeolojik malzemeye sahibiz. Zaten ada kalabalık Rum nüfusuyla 1824 yılından itibaren artık bağımsız bir metropolitliğe sahip olmuş.

Günümüze ulaşmış yapılarla ilgili belgelere 18. – 19. yy gezginlerinden ve Osmanlı arşivinden de ulaşmak mümkün. Aynı zamanda mübadillerin araştırmaları, hatıraları, modern araştırmalar / adalar üzerinde yapılan çalışmalar ve yaşayanların tanıklıkları başvurduğumuz diğer kaynaklar. Tabii burada bahsettiklerim kocaman bir külliyatın bir bölümü sadece.

Tüm bu verilere ulaşmak yoğun bir araştırmayla mümkün fakat en önemlisi sahada tüm bu verileri deneyimlemek ve yaşayan mirası yarınlara ulaştırmak. Esasen yapmaya çalıştığımız da bu. Bunun için farklı projelerde gerçekleştirdiğimiz gibi Adalar projesinde de yaptığımız/yapacağımız 3 saha çalışması mevcut. Her bir çalışma 6 günlük alan ziyaretlerini ve gerekli belgelemeleri içeriyor.

 

kulturel miras 3 840x2. Saha çalışmasından bir görünüş. Ekinlik Adası; Eski rum okulundaki calisma sirasinda... KMKD arşivi.

 

CY: Saha çalışmalarına sizden başka kimler katılıyor? Uzmanlık alanları nelerdir?

MA: Farklı disiplinlerde uzmanlaşmış araştırmacılar eşliğinde günümüze ulaşmış yapıları yerinde ziyaret ederek belgeliyoruz. Örneğin Nisan ayı içinde gerçekleştirdiğimiz ilk saha araştırmamızda İstanbul Teknik Üniversitesi’nden inşaat mühendisi/koruma uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Umut Almaç, Kocaeli Üniversitesi’nde inşaat mühendisi/koruma uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emre Kishalı, Bandırma 17 Eylül Üniversitesi’nden arkeolog/tarihçi Öğr. Gör. Ulaş Töre Sivrioğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden koruma mimarı Arş. Gör. Gamze Özmertyurt ilk saha araştırmamızda bizlerle birlikteydiler. Aynı zamanda KMKD ekibi de sahadaydı. Koruma ve mimarlık tarihi uzmanımız Dr. Banu Pekol, koruma mimarımız Süreyya Topaloğlu ve kültürel miras iletişim uzmanımız Başak Emir de bizimleydi. İkinci saha programımızda ise Pamukkale Üniversitesi’nden Sanat Tarihçi Dr. Öğr. Üyesi İnci Türkoğlu ve yine Pamukkale Üniversitesi’nden Sanat Tarihçi Dr. Erbil Aktuğ ekibimize katıldılar. Tüm araştırmacılar kendi uzmanlık alanları dahilinde yapıların gerekli belgeleme işlemlerine katkıda bulunuyorlar.

 

kulturel miras 4 840xSaha Çalışmasında; Süreyya Topaloğlu ve Banu Pekol. KMKD arşivi.

 

CY: İlk etapta Adalarımızda nerelerde çalışma yaptınız? Ne kadar sürede bitmesini öngörüyorsunuz?

MA: İlk saha çalışmamızı tamamen Marmara Adası’na ayırmıştık. 21’i anıtsal 17’si sivil mimari toplam 38 yapıyı raporlayarak ilk saha araştırmamızı tamamladık. Belgelediğimiz yapıların neredeyse tamamı 19-20. yy örnekleriydi. Marmara Merkez, Çınarlı Köyü, Saraylar Köyü, Topağaç Köyü, Gündoğdu Köyü, Asmalı Köyü araştırma alanlarımızdı. Bizim için bu projede farklı olan, ilk defa sivil mimari örnekleri de içeren bir proje yapıyor olmamızdı. İç mekânları ile hafıza mekânı niteliği taşıdıklarından bu içeriği çok anlamlı buluyoruz. Araştırmamız neticesinde tescilsiz olduğunu fark ettiğimiz 8 yapının tescillenerek koruma altına alınması için de Balıkesir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvurumuzu gerçekleştirdik. İkinci saha araştırmamızda ise Marmara Adası, Ekinlik Adası ve Avşa Adası’nda araştırma ve belgelemelerimizi yaptık/yapıyoruz. 10 anıtsal 22 sivil mimari toplam 32 yapıyı da bu saha çalışmamız kapsamında inceliyoruz.

Ekim ayı içinde de son ziyaretlerimizi gerçekleştirip saha çalışmalarını sonlandırmayı planlıyoruz.

CY: Ada-adalar hakkında izlenimleriniz neler? Nasıl bir manzarayla karşılaştınız? Tarihsel açıdan Marmara Adası’nın / adalarının önemi nedir?

MA: Sondan başlamam gerekirse, Adalar Tarihi ve önemine tarihçe ve bibliyografya kısmında değinmiştim. Ne yazık ki üzücü olan bu tarihselliğin yanında gerekli değerin hiç verilmemiş/verilememiş olması.

Şöyle açıklamaya çalışayım. Araştırma / incelemesini gerçekleştirdiğimiz yapılar, Marmara Adası’nın 20. yy. mimari envanterine kıyasla oldukça az sayıdaydı. Özellikle 1935’teki depremin bunda temel etken olduğu aşikâr. Arşivlerden eriştiğimiz fotoğraflar da bunu çok iyi anlatıyor. Adanın neredeyse yarısını yıkan çok büyük bir deprem bu. Sonrasındaki 80 yıllık süreçse bambaşka bir hikâyeye dönüşüyor. Bugün tamamen çarpık ve kontrolsüz bir betonlaşma Marmara Merkez’de hâkim durumda. Adanın geleneksel konut mimarisini yansıtan ahşap evleri betonlar arasında bulmak zorlaşıyor. Ev maliklerinin gerekli özeni göstermemesi de bu yalnızlaşmayı ve yavaş bozulma etkilerini hızlandırıyor. Asmalı Köyü’ndeki ‘Yılanlı Ev’ bunun en güzel örneklerinden biri sayılabilir. İç mekân süslemeleri, duvar resimleri ve bu dekorasyonun niteliğiyle ayrı bir önemi hak ediyor. Bırakalım adayı belki sivil mimari örnekler arasında böylesi nitelikli fresklere sahip ahşap bir konut bulmak mümkün olmayabilir. Evin günümüzdeki durumuysa niteliğinden tamamen bağımsız. Dini mimarinin durumunun da iyi olmadığını söyleyebiliriz. Tespit ettiğimiz ve köy sırtlarında yer alan manastır kalıntılarının neredeyse tamamında defineci tahribine ait izler bulmak mümkün. Pek çok kilise arasından yalnızca Saraylar’daki St. Nicholas Kilisesi bütüncül halde (tabii tahrip ve modern onarım izleriyle birlikte) günümüze ulaşmış. Sinagog’un durumu çok daha kötü. Tescilli olmasına rağmen şu an ahşap-tahta türü malzemeler için atık alanı olarak kullanılıyor.

Bir örnek daha vermek istiyorum. Örneğin Saraylar Köyü’nde, belki de köye ‘Palatia’ adını veren, İmparator Iustinianus döneminden kalma bir saray kompleksinin olduğunu biliyoruz. Zamanla dönüşmüş devşirilmiş. 19.yy. gezginlerinden Charles Texier adayı ziyaret ederek kalıntının gravürünü çizmiş. Bugün o kalıntının duvarı bir köy evinin bahçe duvarının eklentisi halinde. Burada enteresan olan, bırakın köyü ada çoğunluğu böyle bir duvarın varlığından habersiz. İşte bu tip durumlara dair müdahale edici çalışmalar da yapmaya çalışıyoruz aslında. Kültürel Miras İletişimi anlamında sahada yapmaya çalıştığımız ve faydalı olacağını düşündüğümüz çalışma da böyle bir şey. Yani projemiz kapsamında sadece risk altındaki mimari mirası değil, bu mirasın risk altındaki değerlerini ve toplumsal hafızadaki yerini de araştırıyoruz ve belgeliyoruz.

Bununla birlikte günümüze düzgün ulaşmış çok kıymetli yapılar da var. Tabii bunu kısmi anlamda bütünlüğünü ve orijinal dokusunu koruduğunu kastederek belirtiyorum. Yoksa tüm yapılarda orijinal dokuya zarar veren modern ekleme ve düzenlemelerin bulunduğunu belirtmekte fayda var. Bu yapılardan biri olan ve 1910 yılında yapımı tamamlanan bina, Marmaralı armatör Kiryakides’in yaptırdığı Rum Erkek Okulu. Mimar Dimitrios Karagiannakis’in eseridir ve mübadele sonrasında, 1923’te ilkokul olmuştur. Bugün ise Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır. 1912-14 yılında Marmaralı armatör Pandelidis ailesinden Kaptan Cani tarafından eski Rum Mezarlığı olan yerde yaptırılan, Rum Kız Okulu da bugün ayakta olan diğer önemli bir binadır. Günümüzde boştur ve yerel kurumlarla yaptığımız görüşmeler neticesinde müze olmak üzere projesinin hazırlandığını öğrenmiş bulunuyoruz.

Ekinlik Adası’na (Koutali) bir parantez açmak istiyorum. Tarihi verilerden de bildiğimiz kadarıyla mübadele öncesinde bölgenin en zengin adası konumunda. Günümüze ulaşmış sivil yapıların iç dekorasyonları ve inşa tekniklerinden de adanın geçmişteki zenginliğini anlamak mümkün. Mübadele sonrasındaki durum ise vahim bir şekilde tam tersine seyrediyor. Nüfus ve üretim biçiminin değişimi adadaki üretkenliği ve kültürü tepetaklak etmiş. Mübadele öncesinde ada yaklaşık 350 haneye sahip. Bugün nüfus 110 kişi. Kışın ise 20’ye iniyor. Adanın hareketli ve coşkun tarihi zamanla eriyerek bugünlere geliyor. Tarihi bina olarak günümüze ulaşmış yapılar arasında 1 kilise, 1 eski rum okulu, 3 değirmen, 1 manastır ve 7 ahşap ev yer alıyor.

M.S. 9. yy başlarında ikonoklazm mağdurlarının sürgün yeri olarak bilinen Avşa (Aphouisa) ise günümüzün gözde tatil beldesi. Adada gezerken ‘otel’ ‘pansiyon’ tabelaları arasında kayboluyorsunuz. Tüm ekonomi turizme endekslenince sonuç da ne yazık ki böyle oluyor. Günümüze yalnızca Hagios Georgios Manastırı kalıntıları ile iki adet ahşap ev ulaşmış.

CY: 2014 yılında Asmalı Köyü’nde Papazın Evi olarak adlandırılan ve içinde duvar süslemeleri olan Kartallı (yılanlı) eve girmiş ve içini fotoğraflamıştım. Bu evden biraz bahsedebilir misiniz? Kurtarmak mümkün müdür? En son ön cephe duvarının çöktüğünü hatırlıyorum...

 

cift basli bizans kartali 840x06.09.2014 H. Can Yücel arşivi.

 

MA: Muhtemelen Papaz’ın Evi ismi doğaçlama. Tescil kayıtlarında da bu ad geçiyor ama Kartallı-yılanlı Ev adı da uygun. Anadolu’da ‘Papazın Evi’ ismini çok görüyoruz. Muhtemelen nitelikli evleri yerel din adamlarına atfetmekle ilgili bir gelenek fakat Asmalı Köyü’ndeki eve dair böyle bir veriye sahip değiliz. Bu adın kullanılmasının en önemli sebebi çift başlı kartal. Daha önemlisi evin inşa tarihini biliyoruz.

Evi kıymetli hale getiren iç mekân süslemeleri. Süslemeler evin üst katında sofa, kuzeybatıdaki baş oda ile cephelerdeki eliböğründelerde yoğunlaşmış. Sofa ve oda duvarları tamamen boyanmış. Boyanmayan veya sıvaları dökülen kısımlardan, duvarları boydan boya kaplayacak büyük boyutlu tasvirlere yer verildiği anlaşılabiliyor. Tüm dekorasyonlara burada ayrı ayrı değinmek istemiyorum. Proje sonunda çıkacak yayınımızda söz konusu ikonografik tasvirlere ait ayrıntılar bulmak mümkün olacaktır. Fakat bir tanesine küçük bir parantez açabiliriz.

Yılanlı Ev’in duvar resimlerinde çift başlı Bizans kartalı özellikle dikkat çekiyor. Çift başlı kartal Bizans İmparatorluğunda imparator ve patrikliğin, yani dünyevi ruhani idarenin birliğini simgeleştiriyordu. Tarihsel metinler köy halkının gemilerinde de bu simgeyi kullanabildiğini göstermekte. Hatta Asmalı Köyünün Rum halkına, denizcilikte ve Osmanlı donanmasında gösterdikleri başarı nedeniyle resmi günlerde ve bayramlarda, altın yaldızlı zemin üzerine elle işlenmiş iki başlı kartal resmi taşıyan bayrak çekme imtiyazı verildiğine dair veriye de sahibiz. Bu da, evin zengin bir denizciye ait olabileceğini düşündürüyor ama emin değiliz. Belki de hiç emin olamayacağız. Sadece verilerden yola çıkarak bazı çıkarımlarda bulunabiliriz.

Kurtarmak kısmına gelince, tarihi bir yapıyı kurtarmanın önceliği onun tarihsel ve mimari değerini açığa çıkarmaktan geçiyor. Mevcutta yaptığımız belgelemeler işin bu aşamasını içeriyor. Aynı zamanda acil ve gerekli müdahale ihtiyaçlarına dair de raporlamalarımızı yapıyoruz. İlgili kurum ve kuruluşları da bu konu hakkında bilgilendiriyoruz. Evet yapıyı kurtarmak istiyoruz. Bahsettiğiniz detay çok doğru. Özellikle nitelikli freskleri taşıyan sofanın batı duvarı tamamen yıkılmış durumda. Yağmur etkilerine tamamen açık. Çatı çökmüş durumda. En fazla iki kışı daha bu şekilde geçirebilir. Ve üzülerek söylüyorum, bu iyi niyetli bir tahmin. Fiziksel bozulmalara çok açık.

Fakat iş sadece istemekle bitmiyor. Biz kurtarmak istiyoruz ama sahiplerin de kurtarmak istemesi gerekiyor. Hangi evi ele alırsanız alın bunların hepsi çok malikli. Bu da tahmin edersiniz ki ciddi bir kriz. Projelendirip sonuçlandırmaya yönelik adımlar atsanız dahi kişisel ve özel krizleri de çözmek durumundasınız. Bu ne yazık ki bizi aşan bir durum.

 

kulturel miras 1 840xKartallı-Yılanlı Ev Marmara Adası/Asmalı Köyü KMKD arşivi.

 

CY: Hedeflenen iş kapsamında tescillenen bu tarihi varlıklar ve yaptığınız çalışmalar sonucunda bir yayın hazırlanacak demiştiniz. En önemlisi yetkili kurumlar haricinde ada halkı bu birikime ulaşabilecek mi? Farkındalık yaratmak adına soruyorum?

MA: Tabii ki. En başta da söylediğim gibi yerelde farkındalık yaratmak en büyük arzumuz. Bu hem kişisel hem de kurumsal anlamda çok önemli. Çünkü bu yapıları koruyabilecek birincil kişiler sizlersiniz. Proje sonunda yapmak istediğimiz seminer ve fotoğraf sergisi de bu farkındalığı arttırmayı amaçlıyor.

CY: Verdiğiniz bilgiler ve yaptığınız kıymetli çalışma için size ve ekipteki diğer arkadaşlara adamız ve kendi adıma tekrar teşekkür ederim.

MA: Biz teşekkür ederiz. Bugün, araştırmamızda bize katılmanız da çok anlamlı oldu. Çalışmamızı yerinde gözlemlemiş oldunuz. Hem araştırmamıza verdiğiniz önemden hem de bu sohbeti gerçekleştirme imkânı sağlamanızdan dolayı tekrar teşekkür ederiz.

 

Her ne kadar geç kalınmış olsa da böylesi bir çalışmayı adalar kültürünün korunması açısından çok kıymetli buluyorum. 2. Saha çalışmasının son gününe katılmak farklı bir tecrübeydi. Daveti için de Proje Koordinatörü Mustafa Akçaöz’e bir kez daha teşekkür etmeliyim. Amatör bir uğraş içinde sabır ve merakla emek harcayarak yapmaya çalıştığım yerel tarih araştırmacılığına profesyonelce yaklaşan KMKD ekibini, saha çalışması esnasında gözlemleme olanağı bulmuş, teknik bilginin yanında derin bir tarih birikimi olan konunun uzmanları ile sohbet etme fırsatı yakalamıştım. Adli bir vaka sonrasında olay yerini inceleyen olay yeri inceleme ekibi gibi her bir araştırmacı ciddiyetle, uzmanlık alanına göre incelemelerde bulunmuş notlarını almış, ölçekli mimari çizimlerini ve gerekli fotoğraflama işlemlerini yapmıştı. Adalarımız hakkında yeni şeyler öğrenmenin dışında bildiklerimi anlatmak ve kişisel koleksiyonumdan işlerine yarayacağını düşündüğüm bazı materyalleri paylaşmanın mutluluğunu yaşamıştım. Dilerim Marmara Adaları’nın geçmişten bu güne uzanan kültürel mirasını korumak adına herkes üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yapar ve gelecek nesillere elle tutulur güzellikte ada-adalar bırakılır...

 

Son değişiklik Cuma, 04 Ekim 2019 18:44
Yorum yapmak için oturum açın