Perşembe, 03 Ekim 2019 08:53

İstanbul’da Bir Fotoğraf Stüdyosunun Hikayesi

Fabrizio Casaretto
Ögeyi değerlendirin
(4 oy)
Prinkipo/Büyükada ve arka planda Halki/Heybeliada, Sébah & Joaillier Stüdyosu, 1890'lar Prinkipo/Büyükada ve arka planda Halki/Heybeliada, Sébah & Joaillier Stüdyosu, 1890'lar

polycarpe joaillier tombe 280xPolycarpe Joaillier portreli kabristanı. Aile arşivimizdeki fotoğrafı haricinde bilinen tek portresi budur, boynundaki Osmanlı Nişanı dikkat çekicidir.

Her ne kadar ortaklarından biri anne tarafımdan ailemin üyesi olsa da bu çok önemli Osmanlı tarihine adını yazdırmış Sebah&Joaillier fotoğraf stüdyosu ile tanışmam 30’lu yaşlarıma denk geliyor. Daha çok babam tarafındaki makarnacılık ve sigortacılık ile ilgilendiğimden geç de olsa “ailemin bu müthiş diye sıfatlandıracağım özelliğine keşke çocuk yaşlarımda dikkat etseydim" demiyor değilim içimden. Ama her şeyin bir vakti vardır, muhtemelen bu şekilde daha olgun, yapıcı, aydınlatıcı ve tarihe ışık tutacak çalışmalar yapmak için kollarımı sıvadım, risk yönetimi ve ticaret işlerimin yanında ciddi bir hobi olarak.

Casaretto kabristanımızın bulunduğu Pangaltı’daki Latin Katolik mezarlığında bulunduğumuz bir gün yürürken annem “bak işte bu da dedemizin fotoğrafçı ortağı” diye bir cümle kurdu. Tam o sırada Pascal Sébah’ın mezarının önünden geçiyorduk. “Nasıl yani, dedemiz kim?” diye sormam üzerine meşhur Foto Sabah ile ilgili olduğunu fakat çok detay bilmediğini aktardı. Joaillier soyadlı dedemizin ise aynı mezarlıkta biraz ötede olduğunu söyleyince yerini görevlilerden öğrendim ve ilk tanışmam o gün oldu. O günlerde cep telefonuyla fotoğraf çekmek gibi bir teknoloji henüz yoktu. Birkaç gün sonra elimde ilk dijital fotoğraf makinemle tekrar gidip Polycarpe Joaillier’nin portre fotoğrafı olan kabristanın ilk karesini çekebildim. Sonraki yıllar hep araştırmak ile geçti ve bugün bile halen yeni bilgiler edinebiliyorum.

İlk yıllarda çok üzerinde durmadım, kendiliğinden zamana bıraktım, bu önemli konuyu bir hobi olarak görmedim. Aile arşivlerinde Sebah&Joaillier’nin çekmiş olduğu çok fazla fotoğraf yoktu. Mevcutları toparladım bir kenara koydum. İleride bunların ciddi bir koleksiyonun parçası olacağını henüz daha algılayamamıştım. İnternetin gelişmesi ile birlikte araştırmalarım derinleşmeye başladı. Merakım ve ilgim her geçen gün artmaya başladı. Özellikle Türkiye dışındaki bazı web sitelerinde dijital fotoğraflara rastlamaya başladım. Bazılarını satın aldım, bazıları ise açık ortamda idi. Bulduklarımı biriktirip depolamaya başladım.

Stüdyonun tarihine baktığımızda 1857 ile 1952 yılları arasında faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak beni ilgilendiren çok özel bir kişiydi, o da büyük büyük dedem Polycarpe Joaillier idi. Ortaklığın başından Joaillier’nin vefatına kadar olan dönemin benim özellikle ilgileneceğim dönem olacağına karar verdim. Dolayısıyla 1885-1904 arasında P.Sébah veya J.P.Sébah imzalı fotoğraflar değil, çift soyadı bulunan Sébah&Joaillier imzalı fotoğraflar ilgi alanıma girecekti.

İnternette Joaillier ile hiç bilgi yoktu, ancak ortağı Pascal Sébah ile ilgili bazı bilgiler mevcuttu. Rahatsızlığından dolayı yatalak olan Sébah ortaklığın henüz ilk senesinde vefat etmişti. Oğlu Jean Pascal Sébah henüz çocuktu. Bu yüzden Sébah&Joaillier imzalı fotoğrafların çoğunluğunun arkasında Joaillier mevcuttur. Bu sebeple Polycarpe Joaillier’nin yakından tanınması gerekiyordu. Tarihin bu karanlık sayfasını aydınlatmaya karar verdim.

Aile ağacımızı oluştururken baba tarafımın geniş olması dikkatimi çekti. Bazı kuşaklarda 10’dan fazla çocuk yapmış büyük bireylerim vardı. Anne tarafı daha küçüktü. Soyağacı web siteleri, kilise ve mezarlık arşivleri, konsolosluk kayıtları derken Joaillier tarafının detaylarına ulaşmaya başladım. Tanımadığım yurtdışındaki aile bireyleri ve bazı araştırmacılar ile irtibata geçtim. Enteresan evraklara ve bilgilere ulaştım.

Mesela kim bilebilirdi ki Polycarpe Joaillier’nin 28 Ağustos 1879’da Büyükdere Nativité kilisesindeki nikâh şahitlerinden biri Pascal Sébah olabilir? Joaillier ailesinin Osmanlı’ya tam geliş tarihi belgelenememesine rağmen kuyumculuk ile ilgilenen ailenin ilk geleni Polycarpe’ın büyük babası Joseph olduğu ve muhtemelen Fransız ihtilali akabinde ülkeden ayrılıp Halep’e yerleşmiş bir aile olduğu kanaati yer almaktadır. Daha fazla detaya www.sebahjoaillier.com web sitemde ulaşılabilir ve yazmakta olduğum kitapta başka bilgiler de olacaktır.

sebah joaillier correspondances 280xParis’te zamanın meşhur Albert Hautecoeur stüdyosunun göndermiş olduğu 25 Aralık 1891 tarihli kartta sipariş içindeki negatif numaraları görülebilir. Muhtemelen Polycarpe Joaillier veya stüdyodaki başkası zarfa eklediği her fotoğraf sonrası negatif numarasının üzerini çizmiş.

Genel olarak 120-130 senelik albümin baskı dış mekân fotoğrafları ile ilgilenmekteyim. Koleksiyonuma ilk senelerde Türkiye dışındaki mezatlar ve koleksiyonerlerden temin ettiğim fotoğraflar eklendi. Stüdyo zamanında farklı ülkelere ciddi miktarda fotoğraf gönderilmişti. Bundan dolayı oryantalizmi yurtdışına tanıtan en önemli stüdyo olarak tanımlanmaktadır. Bazı ülkelerdeki stüdyolar ile yapılan yazışma ve sipariş kartları da bu bilgiyi desteklemektedir. Bugün arşivimde yurtdışında 15 farklı noktadan temin ettiğim fotoğraflar mevcut. Türkiye’de satın almalarım son birkaç seneye dayanmaktadır. Genelde aynı fotoğraflar dolaştığı için çok fazla parçaya ulaşılamıyor. Ancak yurtdışında daha ender karelere rastlamak mümkün. Malum o zamanlar bugünkü gibi saniyede binlerce fotoğraf çekilmiyordu. Cam negatiflere, kimyasallara, karanlık odalara ihtiyaç vardı. Bahsettiğimiz dönemde stüdyonun dış mekan çekim sayısını 1200 ila 1500 adet arasında tahmin ediyorum. Bunların büyük çoğunluğu dijital koleksiyonumda mevcuttur. Albümin baskı organiktir. Yumurta beyazı bazındadır. Bu yüzden iyi korunmaması durumunda fiziki fotoğraflar zamanla yıpranıp kaybolabilir. Bazıları ise belki dünyada tek kalmış olabilir. Bu durumda fiziki koleksiyonumun kıymeti kişilerin takdirine kalmıştır.

Kabin portre fotoğrafları stüdyodaki günlük işlerindendi. Bu yüzden sayısı tahmin edilemez. Mezatlarda her gün farklı bir tanesi ortaya çıkabilir. Bunların bazıları teatral pozlar şeklinde çekilmiştir. İçlerinde çok ilgi duyduklarım olabiliyor.

Stüdyonun farklı çalışmaları da olmuştur. Bilinen iki farklı panorama çekimi vardır. En meşhuru 1889 tarihli Galata kulesinden çekilmiş birkaç kareli panoramadır. Günümüzde ender olarak mezatlarda çıkıyor. Diğeri ise daha az bilinen Robert Kolej tepesinden çekilmiş panoramadır. Bunu bulmak çok kolay değil.

Stüdyoya ait içine fotoğraflar konulan farklı zarflar da bulunmaktadır. Stüdyonun antetli faturaları da ender olarak bulunabilmektedir. Bunlar benim için yan ürün olduğu için astronomik bulduklarıma hiç el sürmüyorum.

Kartpostallara gelince. Bunlardan da bir miktar koleksiyonuma eklenmiştir. Hala beklentilerimi karşılayanı görürsem almaya çalışıyorum. Bu kartlar albümin fotoğraflar kullanılarak farklı matbaalarda küçük boyda ve farklı kalitelerde basılıyordu. Bazıları renklendiriliyordu. Bunları seçerken özen göstermeye gayret ediyorum. Stüdyonun çekmiş olduğu kesin olan renksiz, pullu ve tarih damgası en eskisi olabilecek şekilde olanları tercih ediyorum. Fotoğraflı kartpostalların tahmini 1895 yılında piyasaya sürüldüğü göz önüne alınırsa, 1895-1900 tarih damgalı kartpostalların önemi artmaktadır. Bu kartpostallarda genellikle Fransızca yazılar vardır.

Büyükada’da açılan sergi benim attığım ilk adımdır. Özel bir konuda 25 adet fotoğraf yer almaktadır. Joaillier ailesinin Büyükada’lı olması sergiye farklı bir anlam katmaktadır. Bu fotoğrafların arkasında Polycarpe’ın olması kuvvetle muhtemeldir. İstanbul’da çok daha geniş bir sergi açmayı amaçlıyorum. Bu sergide sadece fotoğraf değil diğer ürünlerin de yer almasını arzuluyorum. İkinci amacım ise bu serginin dünyayı dolaşmasıdır.

Koleksiyonumun büyüme hızı ekleyebileceğim fotoğraf sayısı azaldıkça yıllar içinde yavaşlamıştır. Her bulduğum “yeni” ürün benim için manevi bir hazine değerindedir. İsmim pek tanınmadığı için rahat davranabildim ama koleksiyonum tanındıkça, bundan faydalanmaya çalışan satıcılar olunca kesinlikle alım yapmıyorum.

Ailemin her iki kanadının öyküsünü kapsayacak, gerçek hikayeler ve kurgusal anlatımlara dayalı bir kitap hazırlıyorum. Bu kitabın içine bazı aile fotoğrafları eklemeyi düşünüyorum. Özellikle koleksiyonumun en değerli parçası olan bu fotoğrafı ailem hariç kimse görmedi. Dünyada tek olduğu inancındayım. Poycarpe Joaillier’nin oturarak verdiği bir poz. Dünyadaki diğer aile bireylerimde kendisine ait hiçbir fotoğraf bulunamamıştır. Bu da bu fotoğrafa çok ciddi bir önem katmaktadır.

Aile mirasımızı taşımak bana hiç bir zaman yük olarak görünmedi. Tozlu raflarda veya unutulmuş kutuların içinden her an çıkabilecek bilmediğim bir Sébah&Joaillier fotoğrafı rüyası ile yaşamak, işte bu çok farklı bir duygu...

 

Son değişiklik Perşembe, 03 Ekim 2019 19:25
Yorum yapmak için oturum açın