Perşembe, 01 Şubat 2018 12:59

Ulaşım hakkı

Ögeyi değerlendirin
(3 oy)

Sosyal devletin kalkınma politikalarında taşıma hakkı birincil derecede önemlidir, çünkü ülkemizin ekonomik ve siyasi yapısından ayrı düşünülemez. Ne yazık ki anayasada belirtilen sosyal devlet anlayışımıza ters düşüp, rantsal bir gelişime yönelen yatırımlar ve alınan kararlar sebebiyle toplum olumsuz etkilenmekte ve bireyler arasındaki eşitsizliklerin önüne geçilememektedir. En kalabalık ilimiz olan İstanbul olmak üzere, İstanbul adaları da özellikle deniz ulaşımına bağlı olması sebebiyle alınan kararlardan olumsuz etkilenen yerler arasındadır.

Toplumların yaşam kalitesi ve mutluluğunu belirleyen bazı etkenler vardır. Bu etkenler öncelikle insanların yaşama, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması ve anayasal olarak korunması ile başlar. Ardından eğitim, sağlık, ulaşım gibi yaşamsal faaliyetlerin sağlanması gelir. Bu noktada devletin rolü oldukça önemlidir. Dolayısıyla sosyal politikalar ve sosyal devlet kavramı karşımıza çıkar. Sosyal devletin kalkınma politikalarında taşıma hakkı birincil derecede önemlidir, çünkü ülkemizin ekonomik ve siyasi yapısından ayrı düşünülemez. Ne yazık ki anayasada belirtilen sosyal devlet anlayışımıza ters düşüp, rantsal bir gelişime yönelen yatırımlar ve alınan kararlar sebebiyle toplum olumsuz etkilenmekte ve bireyler arasındaki eşitsizliklerin önüne geçilememektedir. En kalabalık ilimiz olan İstanbul olmak üzere, İstanbul adaları da özellikle deniz ulaşımına bağlı olması sebebiyle alınan kararlardan olumsuz etkilenen yerler arasındadır.

Ulaşım ile ilgili politikalar kalkınma planları ile düzenlenir. Kalkınma planları ülkelerin gelişimini sağlarken, toplumların öncelikli meselelerini ön plana çıkararak yaşam kalitesini belirler ve gelir adaletsizliğinin doğurduğu olumsuz sonuçları kamusal politikalar ile gidermeye çalışır. Kapitalist sistemin yarattığı gelir adaletsizliğini tamamen yok etmek mümkün değildir, ancak şehir planlaması doğru olursa insanlarda eşitlik duygusu yaratılabilir. Zengin ve yoksulu bir araya getirebilecek kamusal alanların sağlanması sınıflar arasındaki bağların kopmamasını sağlar. Bu noktada devlete ve yerel yönetime görevler düşer.

Günlük yaşantımızda bazı olumsuzlukları o kadar normalleştiriyoruz ki! Mesela diyoruz ki “İşe 2 saatte gidiyorum, bu İstanbul için normal bir süre”. Hayır, normal değil! Bu trafik normal değil! Toplu taşımalarda hep aynı kesimin olması ve insanların kapılardan sarkarak gitmesi normal değil! Gece geç vakitte eve dönecek taşıt olmaması normal değil! Enrique Penalosa’nın dediği gibi ; “Eşitsizliğe o kadar alışkınız ki, bazen burnumuzun önünde olmasına rağmen göremeyiz. 100 yıldan daha az bir süre önce, kadınlar oy kullanamıyordu ve bu normal görünüyordu.” Normal olmayan ve bunun bilincinde olduğumuz durumlara karşı ses çıkartmamız gerekiyor.
 

2 840x

 

Türkiye’de 80’li yıllarla birlikte içe dönük ekonomiden, dışa dönük ekonomiye geçilmiştir. Dışa dönük ekonomi modeli ile ülkede yabancı kaynaklı yatırımlar hızla artmıştır. Hizmet sektörü fazlasıyla önem kazanmıştır. Yatırımlar genel olarak ulaşım hizmetlerine yapılmıştır ve daha çok karayolu ulaşım ağı içindir. Uygulanan neoliberal politikalar eşitsizlikleri daha da arttırmıştır, çünkü toplum odaklı değil kar odaklı politikalardır. Mesela toplu taşıma odaklı uygulamalar değil, özel taşıtları kullanmaya teşvik edecek uygulamalar yapmışlardır; yeni köprülerin yapılması, yalnızca özel taşıtların geçtiği tünellerin yapılması gibi. Yeni yollar ve yeni köprüler yapıldığı bölgede yeni bir yaşam alanı oluşmasını sağlar ve orada kurulacak olan yeni kentsel yaşam, trafik problemini tekrar gün yüzüne çıkararak hep aynı kısır döngüyü doğurur. İş merkezleri, yeni AVM’ler kurulur ve yatırımlar o bölgeye yönlenerek yeni rant merkezi haline gelir. Bu yeniliklerden faydalanabilen kesim ise yine yüksek gelirli kişilerden oluşur. Kentsel planlama ve ulaşım arasındaki bağ da ne yazık ki kar üzerine kuruludur.

Tek bir ulaşım ağı üzerine şehri planlamak adil ve demokratik bir durum değildir. Tüm ulaşım ağları birbiri ile bağlantılı olacak şekilde olmak üzere toplu taşımaya yönlendirici ve herkesin faydalanabileceği bir fiyatta olmalıdır. Günlük yaşantımızda bazı olumsuzlukları o kadar normalleştiriyoruz ki! Mesela diyoruz ki “İşe 2 saatte gidiyorum, bu İstanbul için normal bir süre”. Hayır, normal değil! Bu trafik normal değil! Toplu taşımalarda hep aynı kesimin olması ve insanların kapılardan sarkarak gitmesi normal değil! Gece geç vakitte eve dönecek taşıt olmaması normal değil! Enrique Penalosa’nın dediği gibi ; “Eşitsizliğe o kadar alışkınız ki, bazen burnumuzun önünde olmasına rağmen göremeyiz. 100 yıldan daha az bir süre önce, kadınlar oy kullanamıyordu ve bu normal görünüyordu.” Normal olmayan ve bunun bilincinde olduğumuz durumlara karşı ses çıkartmamız gerekiyor. Bir şehir eğer o toplumun değerleriyle ilgili bir fikir sağlıyorsa insanlara, bu şehir kesinlikle bizim değerlerimizi yansıtmıyor.

Hani sosyal devlet politikaları? Mademki sosyal devlet, bireyin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yapının oluşturabileceği her türlü riske ve hak ihlallerine engel olmak amacıyla devletin müdahale etmesini meşrulaştıran bireylere fırsat eşitliği sağlayan barışçıl bir anlayış, fırsat eşitliği nerede? Örnek olarak; Japonya’nın en kuzeyinde bulunan Hokkaido adasındaki Kami-Şirataki tren istasyonu yalnızca bir kişi tarafından kullanılıyor. Lise öğrencisi bir kız için bu istasyon açık tutuluyor. Sefer saatlerini okulun başlangıç ve bitiş saatlerine göre düzenlemişler. İstasyonu kapatmak için kızın mezun olması bekleniyormuş. İstanbul’da ise adaları baz alalım.

Bu ocak ayının başında yeterli yolcu olmadığından dolayı zarar edilir gerekçesi ile Beşiktaş-Adalar vapur seferleri kaldırıldı. Bu duruma boyun eğmeyen adalılar kampanya başlattı ve ulaşım haklarını geri istediler. Yapılan açıklamaya göre en kısa sürede seferler tekrar başlayacak. Yine de adalıların en büyük sorunu ulaşım. Bu sorunun sebepleri ise, düzensiz ve yetersiz sefer saatleri, keyfi sefer iptalleri, şehir hatları seferlerinin günde üç kez olması ve özel hatlara binmeye mecbur bırakılmak, ücretlerin her gün işe, okula gitmek için İstanbul’a geçmek zorunda kalan adalılar için oldukça fazla olmasıdır.

Gördüğümüz üzere Adalar ile İstanbul arasındaki ulaşım hattı da ranta dayalıdır. Yazın çok fazla turist geldiği için ek sefer bile koyan yetkililer, kışın adada yaşayan insanların ulaşım haklarını ihlal ediyorlar. Hâlbuki Japonya’da tek bir kişi için kapatılmayan bir istasyon örneği var. Bizde ise iskelede bekleyen onlarca insan ve kalkmayan motorlar var. İşte bu da insana verilen değerin bir ölçütüdür.

Öncelikle1840’larda başlayan adalar seferleri, kayıklar ve mavnalar ardından sırasıyla özel gemiler, yandan çarklı buharlı gemiler ile Şirket-i Hayriye’den Şehir Hatları’na dönüşen İstanbul’da seyrüsefer masalı, ne yazık ki şu anda bu noktadadır. Yatırımların nereye gittiği ve nereye gideceği aşikârdır. Adalılar sadece hava durumundan dolayı yani lodos gibi sebeplerden ötürü dezavantaja sahiptirler. Onun dışında ulaşım hakları erişilebilir olması açısından diğer bölgelerde yaşayan insanlarla eşit olmalıdır.

Ulaşım hakkı insanların en temel haklarından biridir, engellenemez. Günlük yaşam rutininde kentsel planlama ve kalabalık nüfus sebebiyle ulaşım oldukça zor iken, hele ki adalarda yaşıyorsanız, ulaşımınız tek bir yola bağlıysa ve ulaşım hakkınız ihlal ediliyorsa bu normalleştirilecek bir durum değil. Eşitsizlikleri gidermesi gereken aktör, günümüzde eşitsizlikleri yaratanın ta kendisidir. Adil bir yaşam için gözümüzün önünde olanları normalleştirmemeli, çözüm üretebilmeli ve değişime olan umudumuzu yitirmemeliyiz.

 

3 840x

 

 

Kaynakça:

http://sendika62.org/2018/01/adalar-besiktas-hatti-az-gelir-gerekcesiyle-kaldirildi-adalar-halki-tepkili-465446/

İstanbul’da Seyrüsefer, Akillas Millas, Adalı Yayınları

http://www.hurriyet.com.tr/japonyada-bir-tren-hatti-tek-bir-ogrenci-icin-acik-tutuluyor-40038214

http://www.anayasa.gen.tr/sosyaldevlet.htm

 

Son değişiklik Cumartesi, 03 Şubat 2018 23:42
Yorum yapmak için oturum açın