Müzik, içimin derinliklerine inmişken, kederimi, hüznümü, sevgimi, aşkımı, yüreğimin bir köşesinden çağlayanlar gibi hayatıma akacak neşemi, sevincimi şarkılara dökeyim. Bugün ben şarkı söyleyeyim.
Nihayet açıldık... Hem de ne açılma, resmen fışkırma. Sanki millet yıllardır kafeslere kilitlenmişti de açılır açılmaz herkes ok gibi fırladı.
Mutlu eden, mutluluğu hissettirebilen kişi, güzelliklerin en âlâsını yaşayıp yaşatırken “Hayat ne güzel” dedirtebilen, gerçek güzelliği bulabilen mutlu insandır.
Bu aralar rahmetli annemin çok kullandığı bir sözü ben de sık sık kullanır oldum: “Allah fukaranın eşeğini önce kaybettirir, sonra buldurur sevindirirmiş.”
Pandemi sona erdiğinde Adalar yeni misafirlerini elinde tutabilecek mi, sürekli yaşanılır hale gelebilecek mi?
Hadi bakalım Pandemiye devam. Başlarken bu kadar süreceğini ummuş muydunuz? Vallahi benim aklımın ucundan bile geçmemişti. Bir iki ay sürer biter diyordum en başta, bir türlü bitemez oldu, bir seneyi geçti yahu, üstelik daha da biteceği yok görünüyor.
Yüreğim yine ada dostluklarına kabardı. Yüreğimin en derinine sakladığım, birlikte kulaç attığım, çocukluğunu, aşklarını, acısını, mutluluğunu bildiğim, karşılıklı oturup bir demli çay yudumlamayı arzu ettiğim, o güzel insanları özledim yine.
Her ay, hele bunu bir atlatayım da belki gelecek ay kurtulmuş oluruz bu meretten de bir güzel, keyifli şeyler yazarım umuduyla oturuyorum masamın başına.
Her kötülükten sonra iyilik doğar derdi annem. Şu Covid-19 canisi virüsten ne iyilik doğar ki diyebiliriz: ömür aldı, ömür çürüttü, hayatımı ıskaladı, ekonomi çöktü, ümitsizliğe kapıldık. Yaşadığımız zor ve kötü günlere rağmen biraz da iyimse düşündüğümüzde, pandemi günlerinin bize hayatı yaşanır hale getirmemiz için gerekli olan şeyleri hatırlattığını görüyoruz.
‘Sosyal medya ve teşhircilik’, ‘Sosyalleşme manisi’, ‘Paylaşım çılgınlığı’ gibi birkaç başlığım daha vardı bu yazıya. Ben kendimce rastgele seçtim ama siz ne yakıştırırsanız onu tercih edebilirsiniz.