Gençlerin dünyanın öbür ucuyla iletişime girebildikleri halde, bire bir karşılıklı ilişkilerde son derece zor iletişim kurmaları size garip gelmiyor mu?
Alman Hugendubel, Amerikan Barnes & Noble, Ankara'da Arkadaş, İzmir'de YAKIN Kitapevi, Üsküdar Kuzguncuk'ta Nail Kitapevi, İstiklal'de Robinson
Bazen bir arkadaşımdan bir tecrübe, bir hayat hikayesi dinliyorum. İçimden keşke diyorum hocam bunları yazıya dökse, anlattıkları böyle sözlü anlatımda kalmasa
Sonbaharı Adalarda yaşamanın keyfi bir başka olur. Eylül bir başkadır Sonbaharda. Adaları terk edip şehrin merkezine dönmek hep zor olmuştur.
Sunuş niyetine Günlük: 26 Ağustos – 9 Eylül... Adalı’nın sunuş yazısını “günlük” formatında yazabileceğim hiç aklıma gelmemişti. Ama son 15 günün gündemi öylesine yoğun, birbirinden önemli ve son derece karmaşık duygular, izler bırakarak geçti ki, bunları günlük formatında kısa kısa aktarmak, aynı zamanda bugüne kayıt düşmek açısından önemliydi benim için.
Bugün sahilde biraz güneşlenip dinlendikten sonra yavaş yavaş evimin yolunu tutacağım. Yürüyüşü sevdiğim için yolumu uzatanlardanım. Kim bilir kaç kişi ile selâmlaşacağım...
Ekonomik sıkıntı içindeki eşim, her şeye rağmen hayatta kalmaya da o hayatı atları ile canlandırmaya da devam ederken dışarıdan bakıldığında atlara eziyet edilen, zavallı, çaresizlikler içindeki bir sistemin parçası gibi görünen bir fotoğrafa can veriyor.
Dikkat ettiniz mi son yıllarda İstanbul’da evsizler nasıl da çoğaldı... Oraya buraya konuşlanan Suriyelileri saymıyorum, gerçek anlamda evsiz olup belki de yıllardır sokaklarda yaşayanlardan söz ediyorum.
“İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar” sözüyle büyüdük sayılır fakat yaş ilerledikçe insan daha etraflıca düşünüyor. Bu güzel sözü tek bir mısra olarak okuduğumda diyorum ki nefes almak kolay ama yaşamak ayrı bir şey.
Yaşlıların huzurevinde hayatları kolay değil, unutulmuş olanların durumu daha zor. Hayat başlıyor bitiyor, öyle böyle zaman akıp gidiyor, geriye dönüş yok. Yaratanın verdiği bu güzel hediyeyi sağlıklı mutlu en iyi şekilde geçirmek lazım.