Hadi bakalım Pandemiye devam. Başlarken bu kadar süreceğini ummuş muydunuz? Vallahi benim aklımın ucundan bile geçmemişti. Bir iki ay sürer biter diyordum en başta, bir türlü bitemez oldu, bir seneyi geçti yahu, üstelik daha da biteceği yok görünüyor. Kimileri dünyanın sonu geliyor falan bile diyorlar ha. Eğer gerçekten de bu musibeti insanlığın başına birileri bile bile sardıysa, dilerim ömürlerinin sonuna kadar başları dertten, burunları boktan kurtulmaz. Geberene kadar sürüm sürüm sürünürler. Buyurun bakalım, bedduayla başladım.
Şimdi bu illet yüzünden, binde bir dışarı çıksam da genelde böyle sürekli evde oturuyorum ya, yazı çizi işleri gibi meşgalelerim olduğu için şükretsem de hem internete takılıyorum ister istemez ki zaten her an yanı başımızda olan telefon bipleyince göz atmamak mümkün olmuyor, hem de çokça televizyon izliyorum tabii normal olarak. Ben o boş kaldıkça, sıkıldıkça ev işlerine saran hatunlardan değilim. Eh öyle dizi miziye de pek meraklı olmadığımdan daha ziyade, belgesel yarışma falan gibi şeylere takılıyorum. Haberlere ise neredeyse hiç bakmıyorum, hatta başlayınca kanal değiştiriyorum, boşuna sinirimi bozmaktan başka bi şeye yaramıyor çünkü.
Yarışmalarda, o en basit kelimeleri, en bilmeyen olamaz dediğimiz şeyleri ve hatta Cumhuriyetin kuruluş tarihini bile bilemeyenleri gördükçe sık sık “Ah ben orada olacaktım ki...” diyorum önce, sonra da herkesin bahanesi olan o ‘evdeyken kolay, burası başka’ teranesinde haklı olabileceklerini düşünüyorum. Ha bir de eş dost bilir, büyük bir keyifle ve genç halimi düşleyerek Survivor izliyorum tabii ve de oradaki adalardan birinde olmayı düşleyerek iç geçiriyorum. Eh bir de her an sarmaş dolaş olmalarına özeniyorum.
Doğa belgeselleri acaip hayranlık veriyor, izledikçe bu kadar mükemmel işleyen bir düzeni bozan insanoğluna lanet okuyorum. Arkeoloji belgeselleri de hoşuma gidiyor. Bir ara arkeolog olmayı da pek istemiştim gençlikte... Ne yazık o da gerçekleşememişti. Neyse, yakınmayı kesip devam edeyim. Binbir eziyetle yapılan kazılardan sonra, keşfedildikçe hayret ettiğimiz, ısrarla araştırılan şeyleri gördükçe diyorum ki; yahu bu gidişle ileriki zamanlara günümüzle ilgili hiçbir iz bırakmayacak bu insanlık. Baksanıza doğayı sürekli katlettikleri yetmez gibi her şeyi bozup, yıkıp yok ediyorlar artık.
Ah geçenlerde geçmişteki salgınlar, özellikle de veba salgınıyla ilgili bir belgesel izledim. Hadi o zamanın ilkel koşullarında insanlık adeta telef olmuş, günümüzde bu kadar ilerlemiş teknolojiye rağmen, neredeyse o zamanki gibi dünyayı kasıp kavuruyor ya bu illet, ona bakın siz. Aaay daral geldi.
Güzel bir şey söylemek istiyorum bulamıyorum. İyi niyetle başladığım her cümlenin sonu kötü bitiyor. Bilgisayar denen merete ve akıllı telefonlara gün geçtikçe daha bağımlı hale geldik ya siz ona bakın. Elektrik kesilince perişan oluyoruz ha. Okullar yetmedi, bir dolu kuruluş internet yayını yapıyor artık. İnternet televizyonu, Zoom programı, Instagram yayını, hiç kafamın basmadığı şeylere ayak uydurmaya çalıştıkça şaşırıyorum kendime. Ben bile birkaç kez yeni kitabımla ilgili söyleşi yaptım zoom mum gibi yollardan. Luys Tv gibi yerel bir kanala da göz attığım oluyor, iyi çalışıyorlar doğrusu. Vallahi böyle şeylere alışıyoruz ya ona inanamıyorum aslında.
Neyse, bu kadar havadan sudan yeter. Geçen ay ilk aşımı olduğumu yazmıştım sanırım, pek yeniydi, fikrimi söyleyemedim, sonucunu artık bu ay yazarım diye düşünmüştüm. Vallahi herkese ne oluyor bilmem ama bana hiçbir şey olmadı. Yani iğnenin yeri bile ağrımadı. Yani vücudum ‘bana mısın’ demedi. Şimdi ikincisini bekliyorum ama sözde 28 gün sonra olması gerekirdi ya, bana 40 gün sonraya gün verdiler iyi mi? Başka gün yokmuş. Eh biraz telaşlandım tabii, sağa sola, tanıdık doktorlara filan sordum. Biri “Aa olmaaz, hemen bir daha ara ve gününü değiştirmeye çalış” dedi. Bir diğeri “Merak etme hiçbir şey fark etmez” dedi. Aile hekimi “Ah çok çok iyi, en ideal zaman zaten 40 gün sonradır” dedi. Başka bir doktor “Allahaşkına aşıyı bulduğuna şükret, bitiyor, yakında hiç bulamayacağız” dedi.
Hadi buyurun bakalım, siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız? Ben hiçbir şey yapmıyorum valla, olana razıyım. Zaten bir halta yarayacağına da pek inancım yok doğrusu. Bir tanıdıklarım da ilk aşıdan sonra ailece covid oldular. Diyorlar ki onlar aşıdan önce zaten kapmışlardı zahir, belki aşı sayesinde hafif geçirecekler. Biliyor musunuz? Her yazdığım paragrafı sonra okuyunca kendi kendime kızıyorum; aman gene sürekli şu hastalıktan söz etmişsin diyecekler diye. Cevap vereyim; bu aralar bundan önemli konu var da ben mi seçmiyorum?