Müsilaj konusuyla yeniden gündemimize düşen Marmara’daki kirlilik ve kirleticiler meselesi bugünün konusu değil aslında.
Marmara 1970’li yıllarda hızla kirlenmeye başladı ve imdat çığlıklarını rengi, netliği ve barındırdığı canlı türleriyle dile getirdi.
Arıtma sistemlerinin devreye girmesiyle son yıllarda, derinlerde olmasa da turizm açısından önem taşıyan ilk 5-10 metrelerde netlikte ve canlılıkta bir düzelme gözlense de, bilim insanları bunun aldatıcı olduğunu hep söyleyegeldiler.
Dediler ki, “bir denizin yaşayan deniz olabilmesi için en önemli kriter, en az 5 mg/l çözünmüş oksijen barındırmasıdır”. Bu seviye uzun süredir aşıldı. Marmara’nın kimi bölgelerinde sıfıra düştü.
Adalar Müzesi kurulduğu ilk günden bugüne konuyu gündemde tuttu.
2012 yılında açılan sergi ve yayınlanan sergi kataloğunun başlığı, “Marmara’da Hayat Var: Şimdilik” idi.
Yayımladığımız kitapta yer verdiğimiz yazarlar, konuya o günden dikkati çekmişlerdi.
Müsilaj dahil her şey tüm açıklığıyla ortaya konmuştu. Bir yanda Ateş Evirgen ve Serço Ekşiyan’ın Marmara’da sürmekte olan rengarenk çeşitliliğe yer veren fotoğrafları ve videoları, öte yandan çalmakta olan tehlike çanları.
Fazla zaman geçmedi, 5 yıl sonra aynı sergiyi yeni veri-bulgu ve fotoğraf-videolarla yeniden hazırladık.
Doğa olayları için bırakalım 5 yılı, 50-100 yıl bile çok kısa süreler olarak bilinir. Ama takip sergisini yaptığımız 2016 yılında bile, olağan üstü bir bozunma yaşanmıştı aynı sularda. Türler azalmış, dipte tutunarak yaşayan canlılar başta olmak üzere büyük bir tahribat gözlenmişti.
İzleme sergisinin üzerinden de 5 yıl geçti.
Bugün kurtarılanlar bile, bu defa müsilajın etkisi altında ve yarına ne kalacak bilinmiyor.
Bu sayımızda, 2012 yılında yayımladığımız ilk sergi yayınının, “Marmara’da Hayat Var: Şimdilik” kitabının girişinde yer verdiğimiz üç makaleyi paylaşmak istiyoruz.
Kitabın ikinci izleme baskısı halen piyasada. Ayrıntısını okumak, gelecek nesillere aktarmak üzere kütüphanesine koymak için hala fırsat var.