Cuma, 01 Mayıs 2015 13:46

Marmara Adası’nda bir şarap evi: Baba Zula

Ögeyi değerlendirin
(3 oy)

Marmara Adası’nda 1970’lerin başlarında ‘Zula’ adında salaş bir meyhane vardı. 1978 yılında ise Girit mübadili bir ailenin oğlu olan İsmail Mersin tarafından, ‘daha esaslısı’ manası yüklenerek ‘Baba Zula’ adında bir şarap evi açıldı. 1923 Lozan Antlaşması gereği Yunanistan ile Türkiye arasında nüfus mübadelesi yaşanmış, Marmara Adası’na da Girit’ten gelen Türkler yerleştirilmişlerdi. İsmail Mersin’in annesi ve ailesi bugün Doğrugöz marketin bulunduğu arsa üzerindeki dört katlı ahşap binaya yerleştirilmişlerdi. 4 Ocak 1935 yılında büyük bir deprem olmuş ve bu binanın iki katı yıkılmıştı. Ayakta kalan iki kat üzerine tekrar çatı yapılarak kullanılan bu evin alt katını İsmail Mersin, şarap evi olarak hizmete açmıştı. Bir sene süresince açık kalan bu meyhanenin girişi, önüne yol yapılınca iki basamak yukarıda kalmıştı. Zemini 10-15 cm. Marmara mermeriyle kaplı olan bu yapı yaz aylarında oldukça serin olurdu. Tahta fıçılar üzerinde oturulur, masalara toprak testi ile şarap servis edilirdi. Cem Yektay tarafından İspanyol gitar ile müzik dinletisi yapılırdı. Aba plajından dönen veya çarşıya alış-verişe inen adalı ve misafirler ayaküzeri mekâna uğrar, bir kadeh şarap ve az çerez ile mola verirlerdi. Çarşı içinde olduğu için girip-çıkan insan çoktu. Rahmi Saltuk, Cem Karaca ve Rum taverna şarkıları pikapla çalınırdı. Balıkçı ağları ve birbirinden güzel objeler ile süslenmiş bu salaş şarap evi Ada’da herkesin ilgisini çekiyordu.

Baba Zula’nın kurulduğu bu ev, Amerika’nın en büyük film şirketlerinden biri olan Twentieth Century Fox film şirketinin kurucusu Rum’un doğduğu evdir aynı zamanda...

“Ayvalık” gemisinden inen İtalyan uyruklu iki turist, Ada’da yaptıkları gezi sonrası yorgunluklarını atmak, bir-iki kadeh içki içmek için salaş görünüşlü Baba Zula’ya gelmişlerdi. İsmail Mersin çarşıya inen bir arkadaşına; “Deniz’i görürsen buraya beklediğimi söyle...” demişti. Rahmetli Deniz dayım çat-pat İtalyanca anlıyor, Almancayı ise konuşabilecek düzeyde biliyordu. Çok geçmemiş Deniz dayım mekâna gelmiş ve misafirler ile sohbet etmeye başlamıştı. Saatler ilerlemiş, muhabbetin tadı ile şaraplar tek tek yuvarlanmıştı. Baba Zula sabah saatlerinde müşterilere kapalı olurdu. Daha çok temizlik ve akşama hazırlıkla meşgul olan İsmail Mersin, mekânı çok beğenen bu iki turiste kapılarını gündüz de açmıştı. Ada’da kaldıkları her akşam burada vakit geçiren turistlerle İsmail Mersin dost olmuştu. Son akşam da muhabbetin derinliklerine inmiş, şarapları yudumlarken, misafirlerden biri cebinden çıkartmış olduğu 500 Liret kâğıt parayı masaya koymuştu. Bir kalem ile o günün anısına kâğıt paranın üzerine masada oturan herkes bir şeyler yazmıştı. Mekân sahibi İsmail Mersin bu parayı bir anı olarak cüzdanında tam 37 yıl sakladı...

Balıkçı bir ailenin beş çocuğundan biri olan İsmail Mersin emekli olduktan sonra aldığı küçük bir sandala, çocuk yaşta kaybettiği babasının lakabı olan “Bey Reis” ismini vermişti.

baba zula 2 840x

2002 yılı Eylül ayının 16’sında Deniz dayımı çok genç yaşta kaybetmiştik. Hayattaki en iyi dostum ve sırdaşım olduğu için zorunlu gidişi bende derin, tarif edilemez bir üzüntü yaratmıştı. İsmail ağabey ile yaptığımız bir sohbette bu anısını paylaşmıştı. Ve hiç ummadığım bir şey yapmış, 37 yıl cüzdanında kutsal bir emanet gibi sakladığı 500 liret kağıt parayı bana hediye etmişti. Üzerinde rahmetli Deniz dayımın imzası ve şu notu vardı;”Selam olsun dostum olana! İmza: A. Deniz İşseven.” Duygulanmış, ne söyleyeceğimi bilememiştim. Ne kadar teşekkür etsem azdır. O gün Baba Zula şarap evinin hikâyesini can kulağıyla dinlemiş ve tarihe bir not düşülmesi gerektiğine karar vermiştim.

1978 yazında bir isim daha ziyaret etmişti Marmara Adası’nı ve Baba Zula şarap evini... Hepimizin yakından tanıdığı Baba Zula müzik grubunun kurucularından ve grafik sanatçısı Mengü Ertel’in oğlu, Murat Ertel birkaç arkadaşı ile salaş görünümlü bu şarap evine gelmişti. Yapılan röportajlarda da grubun isminin nereden geldiğini anlatırken, Marmara Adası’nda yıkık dökük bir şarap evi gördüklerini ve “Baba Zula” ismini çok beğendiklerini söylemişti. Yıllar geçmiş ve bir grup kurmuşlardı. Bu grubun adı “Zen” idi. Arkadaşı Derviş Zaim çekmiş olduğu “Tabutta Röveşata” filmi için Murat Ertel’den bu filme müzik yapmalarını istemişti. Filmi izleyen grup üyelerinden birkaçı filmi beğenmemiş ve bu projede yer almak istememişlerdi. Zen grubundan üç arkadaş filmi beğenmiş ve müzik yapmaya karar vermişlerdi... Fakat aynı grup ismi ile yapmaları etik olmayacağı için yeni bir grup ismi düşünülmüştü. Murat Ertel anılarında yer tutan “Baba Zula” ismini önermiş ve diğer grup üyeleri de bu ismi benimsemişlerdi. “Baba Zula”,Levent Akman, Murat Ertel ve Emre Önel tarafından 1996 yılında kurulmuş olan müzik grubudur. Grup, parçalarını geleneksel Türk müzik aletlerini kullanarak ve Türk halk müziği usulleri ile elektronik müziğin olanaklarından yararlanarak, kendi melodi, ritim ve sözleri ile yaratmaktadır.

Grup müziklerini ‘Uzay yolu oryantal müziği’ olarak lanse etmektedir. Müzisyenler, konser sırasında rengârenk kostümler giymekte; çengi ve dansözler, ışın tabancaları gösterileri, projektörle duvara yansıtılan canlı çizimler, striptiz şovları konsere eşlik etmektedir. Anadolu fikir ve görüşlerinin başını çeken alevi inancından da etkilenen grup, bu bağlamda evrensel müzik iradesine Anadolu fikrini de katmaktadır.

Ve Efsane Geri Dönüyor! Baba Zula Yeniden...

İsmail Mersin emekli olduktan sonra, Baba Zula şarap evini 26 yılın ardından tekrar açmaya karar verdi. Seneler geçmiş, Marmara’nın birbirinden güzel yarı kâgir, yarı ahşap evleri tek tek yıkılmıştı. Annesinin oturduğu ev de yıkılmış, yerine yüksek bir apartman yapılmıştı. Yıllardır biriktirdiği birbirinden güzel objeleri ve 26 yıl evinin bodrum katında sakladığı malzemeleri ile yeni bir mekân açmak için kolları sıvamıştı. Emin Toksöz’ün evinin alt katı uzun zamandır boştu... Birkaç yıl önce de birahane olarak işletildiği için az bir masraf ve özenle yapılacak bir dekorasyondan sonra efsane yeniden hayat bulacaktı. Tahta fıçılar, çeşitli kabuk ve denizyıldızları, gemici fenerleri, kandiller, tavandan sarkan ağlar, asılı duran bir gitar, çalışmayan tarihi bir tüfek ve her gelen müşterinin ilgisini çeken mani, şiir ve özlü sözlerin yazılı olduğu duvarlar... Her gelen, duvarda boş bulduğu bir yere atmosfere uygun olarak birkaç satır yazmıştı. Neler yoktu ki; Can Baba’nın ve Nâzım Hikmet’in şiirleri, Ömer Hayyam’ın dörtlükleri, gelen müşterilere ait sayısız güzel anı... Bu güzel ortamda müziksiz olur muydu hiç! Rum taverna müzikleri, özgün müziğin birbirinden değerli sanatçılarına ait şarkılar çalınır, zaman zaman keyifle, şarkılara hep bir ağızdan eşlik edilirdi. Tabiî her zaman olduğu gibi yüksek sesten şikâyet eden mahalle sakinleri ile münakaşalar çıkmıştı. Kimi zaman canlı müzik icra eden bir müzisyen sahne almış, mekân dolup taşmıştı. Kimi zaman ise eş dost bir-iki müdavim dışında kimse gelmiyordu. Dükkân el değiştirince ister istemez Baba Zula da kapanmak zorunda kalmıştı. Tevellüdüm yetmediği için ilkini görememiştim ama yaklaşık beş yıl açık kalan ikinci Baba Zula’da İsmail ağabey ile sohbet ederek şarabın tadına varmıştım. Bugün, dükkânın dış kısmında İsmail Mersin’in yağlı boya ile yapmış olduğu resimler hâlâ durmaktadır. Avşa Adası’ndaki Bortaçina Şarap fabrikasında Baba Zula adında bir şarap çıkarılmak istenmişse de “Baba Zula” isminin telif haklarının Baba Zula müzik grubu adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Durumdan haberi olmayan İsmail ağabeyi telefonla arayan fabrika sahibi durumu anlatarak imalattan vazgeçmiştir. Daha sonra aynı marka altında “Baba Zuka” ve “Baba Bortaçina” etiketli şaraplar üretilmiştir. Yazık ki her geçen gün Ada’da bir şeyler yok oluyor. Sıkı sıkıya sahiplenilmesi gerekenlerden biri de tarihsel dokusu...1960’lardan beri turizm potansiyeli olan Ada’nın yegâne şarap evinin de kapanmış olması üzücü.

baba zula 3 280xbaba zula 4 280x

Bu yazı hazırlanırken: İsmail Mersin’in anılarından ve arşivinden, H.Can Yücel arşivinden, Wikipedia Özgür Ansiklopedi’den ve “benbugunbunuogrendim. blogspot.com.tr” adresindeki fotoğraflardan yararlanılmıştır, ilk kez Mart 2015 tarihinde “Kancabaş” adlı kültür ve sanat platformunda paylaşılmıştır.

Son değişiklik Perşembe, 10 Eylül 2015 04:22
Yorum yapmak için oturum açın