Cuma, 01 Mayıs 2015 13:43

‘Panik Atak’ sizden korksun

Ögeyi değerlendirin
(3 oy)

Panik atak, bastırılmış, söze dökülememiş, bazen farkında bile olmadığımız birikmiş korku ve kaygılarımızın sebep olduğu en yaygın psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Şimdilerde Türkiye’de her yüz kişiden birinin en az bir kere panik atak geçirdiği tespit edilmiştir.

Panik atak neredeyse bütün hastalıkları çok muazzam bir şekilde taklit eder. Kişi kalp krizi geçirdiğini, felç olduğunu, beyin kanaması geçirdiğini zannedebilir. Bayılacağı, göremeyeceği, her yerin bulanıklaştığı hatta öleceği hissine bile kapılır ancak bunlardan hiç biri doğru değildir. Bu hastalığın ileriki safhalarında kişi artık panik atak endişesi ile hiçbir şeyden zevk alamaz ve hayatından nefret eder duruma gelir...

Oysaki ufak ufak kendini hissettirmeye başlayan ataklar, 10 dakika içinde şiddetlenerek doruğa ulaşacak ve ne olursa olsun 15 ila 30 dakika içinde tekrar düşüşe geçecektir. Farkındalık ve sakin bir bekleyiş çok şeyi çözer. Bunu alt ettiğini görmekse müthiş keyiflidir.

Bunu anlamak için önce panik atağın nasıl işlediğini basitçe öğrenelim.

Vücudumuz aynı bir bilgisayar gibi aldığı komutlar doğrultusunda hareket eder. Kaygı, endişe ve korku halinde otonom sinir sistemi kişinin zor durumda olduğunu anlayarak ilgili organları uyarır. Örneğin vahşi bir hayvandan kaçarken, korkar ve panikleriz. Kaçabilmemiz için böbrek üstü bezlerimiz adrenalin salgılar, kalp atışlarımızı hızlandırır ve bizi daha atak hale getirir. Bu sayede hayvandan kaçma ve hayatta kalma olasılığımız yükselir. Ancak zaman zaman sinir sistemimize yolladığımız sinyaller yanıltıcı nitelikte olabilir. Buna genellikle birikmiş korku ve kaygılar sebep olur. Yanlış sinyaller ortada hiçbir şey yokken, aynı fonksiyonları harekete geçirir. Nedenini bilmediğimiz için doğal olarak korkar ve kendimizi tam donanımlı bir panik haline sokarız. Oysa komutu veren aynada gördüğünüz kişinin ta kendisidir! Bu anlamda farkındalığımız gelişti mi panik atak geldiği gibi gider.

Beynini ve vücudunu sadece ‘nefes’ alarak yönet.

Parasempatik sinir sistemi daha aktif işleyen insanlar da öfkelerini kontrol etmekte sıkıntı çekerler. Çok tez canlı ve evhamlı olurlar. Eğer dikkatlice bakarsanız bu kişilerin kızgın boğa misali göğüsten, bölük ve sık nefesler aldıklarını görürsünüz.

Otonom sinir sisteminin otomatik olarak yerine getirdiği bu fonksiyonları siz kendiniz de bilerek ve isteyerek çalışır hale getirebilir ya da devre dışı bırakabilirsiniz.

Size dayatılmış olan korku ve endişelerinizi, otonom sinir sisteminin iki alt fonksiyonu olan sempatik ve parasempatik sinir sistemlerini nefes ile dengeleyerek, düşüncelerinizin bedeniniz üzerindeki negatif etkilerine iyi anlamda etki edebilirsiniz. İşin en eğlenceli ve en rahatlatıcı kısmı da burada başlar.

Günlük en fazla bir kaç dakikanızı alacak nefes egzersizleri ile heyecanınızı dindirmek ve duygu durum kontrolünüzü sağlamak mümkün ve de çok keyiflidir.

Fotoğraf: Turgut Kuli - HeybeliadaFotoğraf: Turgut Kuli - HeybeliadaBazı Teknikler

Diyafram çok önemli. Solunumun mutlaka diyaframda yani karın bölgenizde meydana geldiğinden emin olmalısınız. Burada amaç rahatlamak olduğundan, amacımız parasempatik sistemi harekete geçirmektir. Alt solunum yani diyafram kullanarak adrenalin salgılanmasını engeller ve kendinizi olası öfke nöbetlerine karşı koruyabilirsiniz.

Göğüs bölgenizden nefes almadığınızdan emin olmak için bir elinizi göğsünüze, diğer elinizi ise karnınıza koyarak kendinizi kontrol edebilirisiniz. Eğer göğsünüzde bir hareket hissetmiyorsanız (yükselme gibi) ve nefes alışverişinizin tamamı karnınızdan yapıyorsanız doğru yoldasınız. Diyaframdan yapılan nefes egzersizlerine günde bir kaç dakika ayırmamız yeterli olacaktır.

Parasempatik sinir sisteminizi aktif hale getirebileceğiniz başka bir teknikte, sağ başparmakla sağ burun deliğinin kapatılıp, sol burun deliğinden orta şiddette 15 ila 30 nefes alıp yavaşça ağızdan verilmesidir. Beynin sol tarafı, sağ beyni aktif hale getirmektedir. Dolayısıyla sol beyinden aldığınız nefesler çapraz işlem görerek sağ beyni, yani parasempatik sinir sisteminin aktif hale getirerek bedeninizde rahatlama gerçekleştirecektir.

Sadece nefes alıp vererek, kişinin kendi bedenine hükmedebildiğini görmek hayatının en vazgeçilmez deneyimi olacaktır.

Not: Unutmayın, diyafram nefesine öyle bir anda geçemeyebilirsiniz. İlk denemelerde olmaz ise, yapamadığınızı düşünüp, lütfen pes etmeyin! Çünkü ilk başlarda karından nefes alamamanız gayet normaldir. Düşünsenize bu kadar zaman göğüsten nefes aldınız. Vücut doğduktan sonra edindiği bu yanlış nefes alma şekline alıştığı gibi, diyafram yani karından alınan nefeslere de alışacaktır. Sadece biraz sabır ve gündelik çalışma gerektirir.

Son değişiklik Çarşamba, 06 Mayıs 2015 12:27
Yorum yapmak için oturum açın