Doğup büyüdüğüm Büyükada’da, çocukluk ve gençliğimde duymuştum, yukarıdaki cümleyi. Ve hemen sözlüğe baş vurup, fenomen kelimesinin ne anlama geldiğini öğrenmiştim: şaşırtıcı olay. Evet Adalar 1950-60 ve hatta 1970’li yıllarda, İstanbul’da ve Türkiye’mizin değişik illerinde yaşayan insanlar tarafından şaşılacak derecede imrenilen bir ilçeydi. Düşünebiliyor musunuz, Boğaziçi’nden bile yazlığa Adalar’a geliniyordu. Ahşap köşkleri, düzenli bahçeleri, egzotik ağaç ve bitkileri, tertemiz faytonları, faytoncuları, atları, koli basilsiz plajları, oksijen deposu çamlıkları, nezih sahil lokantaları, kaldırıma taşmayan esnafı, saygıda kusur etmeyen sakinleri, defilede gibi giyinen insanları, çam, mimoza, yasemin kokulu havası ile hakikaten fenomen bir ilçeydik.
Peki, ne oldu da bu özelliğini kaybetti ilçemiz? O kadar çok etken var ki. Bir defa Adalar’ın demografik yapısı, yani insan yapısı siyasi erkin birkaç müdahalesi ile sarsıldı, fakat yıkılmadı. Türk vatandaşı Yahudileri hedef alan 1934 Trakya olayları (bir başka yazımda bahsedeceğim), azınlıkları hedef alan 1942 Varlık Vergisi, Rum vatandaşları hedef alan 1955 6/7 Eylül vandalizmi, Adalar’daki kozmopolit halkın huzurunu kaçırmış fakat kendilerini Ada’dan kaçırmamıştı. Ne var ki 1964 yılında Ada’nın yerleşik halkının büyük bir kısmını oluşturan Yunan tebaalı Rumların sınır dışı edilmeleri, Adalar’ın insan bazında kırılma noktasını teşkil etti. Sonrasında Türk tebaalı Rum vatandaşların bir kısmının tehditlerle peyderpey ülkeyi terke zorlanmaları ve bir kısmının da gelecek garantisi görmeyip terk edişleri takip etti.
Bu siyasi kararların dışında, ülkede turizmin Ege ve Akdeniz şehirlerine doğru kayması, anakentte site hayatının başlaması, çevre ilçelerin imara açılması, anakara ile ulaşımın zaman açısından bir türlü kısaltılmaması ve çağın gerisinde kalması, sosyal etkinliklerden uzak kalınması, huzur ortamının bozulması gibi nedenlerle yıldızı giderek sönen bir ilçe olduk. Düşünebiliyor muzunuz? Ben Heybeliada’da liseye giderken, Kartal, Pendik ve Yalova’da lise olmadığından okulumuza bu ilçelerden öğrenci geliyordu. Şimdi bahsettiğim yerlerin yükselen durumunu hep beraber izliyoruz.
Dünyanın her yanında yöre sakinleri, yaşadıkları yerin tarihini bilmezlerse, yöreyi tanıyamazlar. Yaşadıkları yörenin tarihini bilen ise önce korumacı olur. Ne yazık ki Adalar’ın yeni sakinleri korumacılıktan yana değil, yıkıcılıktan yana bir duruş sergilediler. Ahşap konakların çoğunun beton apartmanlara dönüştüğünü hep beraber seyretmedik mi? Bahçeli evlerin bitişik nizam binalar olduğunu görmedik mi? Adamızın pastoral görünüşüyle adeta bir arboretum (ağaç parkı) olan Ada’nın özünü kavrayamadığımızdan koruyamadık.
Tabii bu arada Ada kültürü ile yetişmemiş yöneticilerin de bu kötü gidişte günahı büyük.
Adalar’ın zengin ve renkli envanterini oluşturan yukarıda saydıklarıma ilaveten; sanatsal, sosyal, kültürel topografyasının sahibi olan insanlarıyla da koruyamadık. Eğlence hayatının en güzel örnekleri olan gece kulüpleri, yazlık sinemalar ve cambazhane yok artık. Anadolu Kulübü’nün 30 Ağustos baloları, çiçek bayramları unutuldu. Buralara giden nezih insanlar da kalmadı. Yerli kalitenin Ada’yı terk edişine ne yazık ki seyirci kaldık. Yeni çoğunluğun ise kendi değerleri ile gelip, Ada değerlerini hiçe saymasına ses çıkaramadık. Kaos böylece başladı, devam etti ve devam ediyor.
Şairin dediği gibi: “İnsan aklının yetersizliğini ne bilirdim.” demeyip, 2014 yılını geride bıraktığımızda kaybettiklerimizi, 2015 yılına kazanmaya odaklanalım.
Önce insan diyerek başlayalım. Eğitilmiş insan için çalışalım. Bu konuda önemli lokomotif, Adalar Kent Konseyi olmalıdır. İnsana yapılacak birinci yatırım kanaatime göre ilk yardım kurslarının açılıp, Ada halkının bundan istifadesi sağlanmalıdır. Bana göre en hayati atılım bu olmalıdır. Belediye, Sağlık Ocağı ve hastane işbirliği ile hayata geçirilecek bu çalışmanın karşısında kimsenin durmayacağına inanıyorum. Medeni ülkelerde olumlu eyleme geçmenin adına “medeni cesaret” denir. Olumlu eyleme geçme zamanı geldi, geçiyor. Zamana bırakılan şeyler, muşmula gibidir. Olgunlaşırken çürüyebilir. Yeni yılda üzerimizdeki ölü toprağının silkelenmesi ümidiyle size sağlıklı, başarılı ve etrafınızdaki sevgi halenizin genişlemesi umuduyla saygılar sunuyorum.