Gerçek sözlüklerle herhangi bir benzerliği yoktur. Bir kere alfabetik sıralamadan uzaktır, aklına estiği gibi maddeler kendi anlamlarını bulurlar. Ada gibidir, değişken, kafasına göre! Kim bilir belki siz de kendi karşılıklarınızı not düşersiniz bir yere...
Orta yaşa gelip de onca yıllık çalışmanın karşılığını alarak, rahat rahat yaşamak, gönlünce gezip tozmak, hobilerinin peşinden keyfince koşmak yerine, günlük geçimi için hâlâ çalışmak zorunda olan birçok insanın en çok özendiği şeylerden biri de ...
9 Ocak: Büyükadalı ressam, SOYUT resmin duayen isimlerinden, Paris ekolünün son temsilcileri arasında gösterilen Erdal Alantar, kalp yetmezliği nedeniyle 82 yaşında İstanbul’da vefat etti...
2014 yılına güle güle deyip, hoş geldin 2015 diyoruz. 2015 için umutlarımız ve beklentilerimiz elbette çok. Lakin öncelikle 2014’ten 2015’e devrettiklerimizi hatırlatmak istiyoruz: Kınalıada ve Burgazada deniz ambulanslarının yeni yılda kaldırıldığını, yazın yeniden hizmete gireceğini hatırlatmak istiyoruz...
Herkes üşüyordu. Ekim ayının ilk pazar gününün sabahında buz gibi bir hava vardı. Oysa bana göre yaz yeni bitiyordu zira birkaç gün öncesine kadar hırka giyecek kadar üşümüştüm. İyi ki kalın giyinmişim diye düşünerek kaldırımın güneşli tarafından yürümeye başladım...
Heyecanla yolunu gözlerdik. Mahalle esnafından sayılırdı. Herkesi tanır, herkes tarafından sevilirdi. Genelde ‘amca’ olurdu... Postacı Amca. En önemli iletişim aracımız olan mektupları o götürür getirirdi. Yolu gözlenirdi. Hele ‘bayram seyran’ durumu varsa... Ya da aşk meşk işi... Nasıl da yüreğimizi hoplatırdı; sokak kapısının önünden salıverdiği “Poostaaa!!” diye bağıran sesi...
Bugünlerde kendimizi yeni bir düzene zorluyoruz. Bir an evvel alışmamız gerekli buna.Yani 2014 yerine, 2015 yazmaya. Ne değişti ki 31 Aralık gecesinden 1 Ocak gününe? Aynaya baksak, yüzümüzde belirgin bir fark göremeyiz dün geceden bu sabaha! Fakat yaşımızı sorduklarında, ‘bir’ rakamını eklememiz gerekecek bundan sonra...
Doğum günüm için eşim Aynur’un yaptığı pastanın üzerindeki mumları eğilip üfleyince birden durakladım. Mumlar sönmüştü ama fitillerinden çıkan dumanlar her zamankinden daha bir hüzünlü esler çizerek göğe doğru yükseliyordu. Dumanı takip ederken başımı kaldırınca dışarıdaki Çınar ağacının yapraklarının teker teker dalından kopuşunu izledim. Pasta bıçağını ve pastayı alıp, dışarıya doğru yürüdüm.
Ada vapurları 20. yüzyıl başlarında yandan çarklı vapurlardan ibaretti. Cumhuriyet kurulduktan sonra bunlardan Basra ve Neveser adlı vapurlar 1960’lara kadar kullanıldı. Bir de yazlıkçıların eşyalarını taşıyan Sahilbent adlı yandan çarklı vapur vardı...
2 ay çok çabuk geçmişti. Bahar’ın adadan ayrılma vakti de yaklaşmıştı. Ada’da herkes yepyeni bir yıla girmek için telaşlıydı. Çarşıdaki asırlık dükkânın çırağı çarşıda rastladığı Bahar’a müjdeyi verdi. “Abla, çok güzel yılbaşı süsleri geldi, bayılırsın sen ayılılar, bebekliler, geyikliler..