Kalpazankaya’da güneşi batırmayı çok seviyordu Şahin ve Bahar. Nedense en çok Burgaz’da kendilerini özgür hissediyorlardı. Liseli sevgililer gibi adanın gizli köşelerinde, ağaçların altında öpüşmekten, son vapurları kaçırmaktan ve ilginç yerlerde sabahlamaktan çok hoşlanırlardı...
Siyah önlüklerinle okul koridorlarında keşfettin belki. Ya da mahallede o bitmez tükenmez oyunların arasından özenle çektin aldın. İlk gençliğinin o sancılı mı sancılı içe dönüşlerine sakladın. Bir kendine söyledin yüksek sesle, bir de en yakın arkadaşına - ki o arkadaşın da söylemiştir en yakın arkadaşına - ‘Ben âşık oldum!’...
Yıllarca çalışıp didindim, maaşımdan şakır şakır kesilen vergileri, primleri ödedim. Emekliliğimde yapacaklarımın hayalini kurdum. Ve nihayet hepsi gerçekleşti. Oh, emeklilik tazminatımla, sevdiğim Burgaz’ımda küçük bir ev aldım, yavaş yavaş, zevkli zevkli dayadım döşedim. Güzel bir bahçem var, çiçekler sebzeler dikiyor, gönlümce ekip biçiyorum. Maaşım bana bol bol yetiyor. Seyahat etmediğim zamanlarda, keyfim için kitap yazıyorum, resim yapıyorum.
Adada seneler önce duyduğumuz sesleri de arar olduk dersem bana kızar mısınız? Kimi adalının seyyar olarak yaptığı işlerden dolayı duyuru amaçlı seslerini arar oldum. Hiçbir satıcı sesini fazla yükseltip, rahatsızlık vermeden, sanki bir opera sanatçısı gibi kulağa hoş gelen sesleriyle mesleklerini haykırırlardı...
Haziran ayıyla deniz mevsimini açtım. Bu sabah havuzu sanki benim için doldurmuşlar. Tek başıma yüzdüm. Neyse ki kendimle dalga geçmeyi severim de bu kez “Ester Williams mısın mübarek” deyip kendimle şenlendim. Hamdolsun başka ruhsal hastalığım yok zira güneşlenirken öyle bir vaaz dinledim ki...
Bahar’ın maceraları: ‘Üç vakte kadar biriyle sarmaş dolaş oluyorsun’ dedi Songül Abla. Matematik ve fen dersleri verdiği küçük Ahmet’in annesi Songül Abla ile yoğun bir ders ve ardından da yemek faslı sonrası kahve içmeye bayılırlardı. Aynı sokakta oturdukları Songül Abla, Bahar’ın en yakın komşularından olmuştu...
Paramhansa Yogananda, insanlar arasındaki ilişkilerin temelinde yer alan değerleri, ‘ahlaki’ bakımdan ele almıyor, onları ‘iyi’ ya da ‘kötü’, ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ olarak nitelemiyor. Bu özgün bakış açısıyla Hintli bilge, ‘etik felsefe’nin ötesine geçiyor, ‘reel ahlaki değerler’in dışında kendine özgü bir ‘etik olmayan etik’ geliştiriyor. Yogananda, ‘dinsel’ ve ‘sivil’ ahlaki normlar arasında ayrım yapmıyor; çünkü o her iki ahlaki normun da ötesinde yer almaktadır.
“Siz Ada’yı uykuda yakaladınız mı hiç? Dinlenirken deniz, birbirine fısıldayan kayıkları, ağaçların aşk hışırtılarını işittiniz mi hiç? Ya da sessiz esen rüzgarın geçmiş yazlardan kalan kalp kırıklarını süpürdüğünü farkettiniz mi hiç? Ne zaman gerçekten baktık Burgaz’a, ne zaman gerçekten dinledik?
‘Sosyal medya+teşhircilik’, ‘Sosyalleşme manisi’, ‘paylaşım çılgınlığı’ gibi birkaç başlığım daha vardı bu yazıya. Ben rastgele birini seçtim ama siz hangisini yakıştırırsanız onu tercih edebilirsiniz. Bu konuya sık sık eleştirel bir yaklaşım sergilediğimden, beni sosyal medya karşıtı sanıyorlarmış. Sosyal medya dediğim; en popülerleri, Facebook ve Twitter olan adlarını bellemeye yetişemediğim biiir dolu sosyal paylaşım sitesi. Hiç de karşı değilim ama endişeliyim. Zaman içinde, iyice sindirilirse düzelir herhalde de şimdiki hal gerçekten endişe verici. Resmen her şeyin önüne geçti. Tüm dünyayı, bir cep telefonuyla avucumuzda tutmaya başladığımızda hepten şaşırdık. Abarttıkça abartıyoruz. Büyük şehir insanları olarak, tam ‘buldumcuk’ durumundayız yani.
Kardeş Adalar dizimize, Yunanistan’ın 3. büyük adası olan ve hemen yanı başındaki Kuzey Ege kasabalarımıza geceleri davetkâr ışıkları ile göz kırpan Midilli (Lesbos - Lesvos) ile devam ediyoruz. Sakız ve Limni adaları arasında yer alan 1630 kilometrekare genişliğindeki Midilli, hem zıtlıkları, hem de sürprizleri ile insanı şaşırtan, heyecanlandıran bir ada. Batı cephesi milyonlarca yıl öncesinin volkanik püskürmeleri ile çoraklaşmış, Anadolu’ya bakan cephesinden ise çam, meşe, kestane ağaçları ve zeytinliklerle adeta yeşil fışkırıyor...