Perşembe, 03 Aralık 2020 13:39

Bir başkadır

Ögeyi değerlendirin
(4 oy)

Bir başkadır

O kadar konuşuluyordu ki merakımız ağır bastı izledik. İzledikten sonra, belki on yıldan uzun bir zaman önce Fıstık Ahmet’te “şarap parmesanla içilmeli” diye masamıza katılan gencin Berkun Oya olduğunu resmini görünce hatırladım. Dizinin etkileyiciliği kadar, belki de o parmesanın hatırına olmalı, sanıyorum hayatımda ilk kez bir film (dizi) üzerine yazıyorum.

Dizi iki gecede bitti. Sonraki gece seyredecek bir şeyler ararken aklımız hala “Bir Başkadır”daydı: Acaba ikinci sezon ne zaman?..

**********

Türkiye’de kültürler arası ilişkiler daha güzel, daha yalın anlatılamazdı.

“Kültürler arası ilişkiler” derken, hem kültürel yapıları farklı insanlar arasındaki ilişkileri ve çatışmayı, hem de bir insanın kendi kültürel gelişim sürecinin farklı dönemlerinde etkilendiği kültürlerle olan ilişkilerini ve çatışmasını kastediyorum.

Dizi her iki çatışmayı da içiçe ve yalın bir anlatımla seyirciye aktarıyor. İzleyici, kahramanların İstanbul’da ya da önceki yaşamlarında etkilendiği kültürlerle arasındaki bocalamayı onlarla birlikte yaşıyor.

Meryem’in (Öykü Karayel) varoşlardaki dünyasıyla arasında uçurumlar bulunan temizliğine gittiği evin sahibi Sinan’a (Alican Yücesoy) tutulması, onun uçarı yaşam tarzı karşısındaki şaşkınlığı, bunalıma girmesi, Psiyatrist (Peri, Defne Kayalar) bir “ablanın sohbet”iyle derdine çare araması... Ya da Meryem’i tedavi eden psikiyatristin kendi sorunlarına çare diye farklı kökenden bir başka psikiyatriste (Gülbin, Tülin Özen) tedavi olması... Tedavi eden psikiyatristin kendi hastası olan diğerini yargılaması...

Meryem’i tedavi eden psikiyatrist Peri, İstanbul’un varlıklı ve eski ailelerinin birinden, onu tedavi eden diğeri Gülbin, onu zorlukla okutmuş bir aileden. Biri dertsiz, tasasız kendi dünyasında yaşayan bir aileden, diğeri yaşamın değişik yüklerinin altında zorlukla ayakta kalmaya çalışan bir aileden... Biri kolej ve sonrasında yurt dışı eğitiminden, diğeri Türkiye’de devlet okullarından yetişmiş, aynı işi yapan iki farklı kültürün etkisinde iki “doktor hanım”...

Dizi’de İstanbul ve köy var... Bu nedenle kahramanların kültürel çatışma süreçlerindeki “aynı”lığın kökeninde de özellikle 1950’lerden sonra köyden şehire yaşanan göç var. Dizide, göçün İstanbul’a gelen önceki kuşakların henüz şehrin kültüründen etkilenip, değişip, benimsediği yeni bir kültür oluşumuna izin vermeyecek ölçüde hızlanmasıyla, yarım yamalak yaşanan bir çok kültürel ortamın aynı anda, birbiriyle belki de hiç karşılaşmadan, karşılaştıklarında da şaşkınlık yaratacak kadar, zeytin yağı ve su gibi birbirine uzak birbirine karışmadan bir arada bulunduğu bir kültür dünyasını izliyoruz.

Meryem-psikiyatrist ilişkisinde olduğu gibi dizideki diğer kahramanların da kültürel durumları, yaşamlarının başlangıcındaki kültürel ortama bağlı olarak işlenmiş. Çok iyi eğitim almış olanından olmayanına kadar yaşanan kültürel çatışmaların hepsi başlangıçtaki kültürel ortamların etkisinde. Sonrasında karşılaştıkları kültürlere karşı tutumları ve etkilenmeleri hep ona bağlı olarak şekilleniyor.

******

Bir Başkadır

Dizi kahramanları günlük yaşantımızın değişik ortamlarında hemen her zaman karşılaşabileceğimiz insanlar. Birbirinden farklı her yaşam, aslında içinde birbirinin aynısı olan bir başka kültürel çatışmayı barındırıyor. Her yaşamın kendi içindeki çatışma ve o yaşamı içinde barındıran, o yaşamı var eden ortamlardaki çatışmaların hepsinde bir benzerinin yaşandığı, başka bir yaşam. Her bir yaşam birbirinin içinden çıkan, birbirini bütünleyen, kendi içinde bir benzerini barındıran, odaklanılan her bir noktasında büyük resmin aynısına dönüşen kaotik fraktallara benziyor.

Kültür, toplu yaşayan canlılar arasında sadece insanlarda var. Nasıl hayatta kalacağımızı, nasıl sürdüreceğimizi ve bunların yolunu yordamını bir sonraki kuşaklara nasıl aktaracağımızı kültürel ortam belirliyor. İnsanın kültürel dünyası, kendisiyle ve kültürel ortamıyla olan çatışmasının gücüne ve yönüne göre şekilleniyor, o dünyada kendini gerçekleştiriyor, insan kendi “aidiyet”ini buluyor.

Dizide “Aidiyet”ler bazen toplumsal (sınıf, kesim) bazen de “yaşam tarzı” ve “din” üzerinden tanımlanmış. Aidiyetlerin kültürlerle olan ilişkisi ise “getiri”lerden bağımsız ve soyutlanarak ele alınmış. Oysa gerçek yaşamda aidiyetler, toplumsal ya da değil, hemen her zaman belirli bir getiriye bağlı olarak ortaya çıkıyor. Dizide bu soyutlamayla ortaya çıkan davranışlar da o nedenle hemen hiç bir zaman “sıcak kültürel çatışma”ya dönüşmüyor, dönüşse de iyi niyet, iç hesaplaşma, psikolojik yardım, sosyal sorumluluk gibi unsurlarla çözülüyor. Oysa gerçek yaşamda çözümler ne kadar akılcılaştırılırsa akılcılaştırılsın, getirilerden bağımsız olamıyor.

********

Dizinin kurgusu ve dizideki yaşamlar gerçeğe çok yakın. Çekimler vurgulanmak istenen duyguları çok etkili bir şekilde yansıtıyor. Örneğin izleyici kolaylıkla, Meryem’in Sinan’a giderken geçtiği yol çekimleriyle Meryem’le Sinan “...arasında uçurumlar”ın bulunduğu izlenimini edinebiliyor. Oyuncular çok başarılı. Hele Yasin (Fatih Artman) ve Peri (Defne Kayalar), sanki ekrandan çıkacak gibi. Hem yaşamla kurduğu bağ, hem çekimler hem de içinde sözü az olan uzun (!) diyaloglar diziyi bir solukta izletiyor, “sonrası ne zaman?” dedirtiyor.

Son değişiklik Perşembe, 03 Aralık 2020 14:42
Yorum yapmak için oturum açın