Çarşamba, 02 Haziran 2021 10:28

Görünmez El, Görünmez Kanca

Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Korsanlar

Görünmez El, Görünmez Kanca [1]

Yasadışı yaşam öyküleri, “teşkilat”lar, o yaşamın içindeki ilişkiler, çoğu insana hemen her zaman gizemli gelir. Üzerine kim bilir kaç roman, hikaye, anı yazılmış, kaç film çekilmiş, nedeni ve nasılı üzerine kim bilir kaç bilimsel inceleme yapılmıştır. Hele yasadışı dünyanın en uç noktasında, hayal gücünün sınırlarını zorlayan denizin belirsizliği içinde yaşayan korsanlar[2] üzerine olanları... Omuzunda papağanı, tahta bacaklı, bir gözü bantlı, bir eli kılıçlı, öbürü kancalı, bazen kahraman, bazen “İnsanlık düşmanı” korsanlar nasıl yaşamış, onca devlete rağmen nasıl varlıklarını sürdürebilmiş?

***

Sorunun yanıtı korsan ekonomisinin gizeminde, “Görünmez El”in, “Görünmez Kanca” sürümünde saklı. Görünmez el “yasal”, görünmez kanca ise “yasa dışı” ekonomiyi eşgüdümleyen, aynı kurallara göre çalışan iki farklı ekonominin gizemli güçleridir. Bir girişimci ya da tüketici karar verirken ne kadar akılcıysa, takma bacaklı, omuzunda papağanıyla bir korsan da o kadar akılcıydı. Korsanlık da şirket işletmek gibi bir “iş”ti. Fark, korsanların üretmeden tüketmesi, yasal ekonomiyi yağmalayarak varlıklarını sürdürmesindeydi.

***

İnsanları korsanlaştıran neden, özgürlüklerine düşkün olmaları değil “para”ydı. Amaçları, en kısa zamanda bir ömür boyunca kazanılacak kadar serveti yağmalamak ve yaşamlarını bir çiftlikte emekli olarak sürdürmekti. Örneğin, korsanlığa çıkan yeniçeriler karada görev yapanlardan iki kat, denizciler korsanlığa çıkan yeniçerilerden dört, karadakilerden sekiz kat daha zengindi. Sefere çıkan Trablus Kapudan’ı Menefşeli Ali bütün mal varlığı ve parası ile Girit’in Heraklion limanında kalmış ve geri dönmemiştir. Onun gibi korsan örnekleri çoktur.

Korsanlar

Kötü yaşam koşullarına başkaldıramayan işsizler, topraksız köylüler ve devletlerin savaşmadığı zamanlarda işsiz kalan eski denizciler korsan gemilerine tayfa yazılıyordu. Barış zamanlarında ticaret gemilerinde çalışmak, kaptanların disiplin ve hiyerarşinin sıklıkla kötüye kullanması, ücretlerin azlığı ve kötü yaşam koşulları nedeniyle çekici değildi. Sefil bir denizci olmaktansa korsan olarak ölmeyi yeğleyenler vardı. Bir gün kaçakçı, ertesi gün balıkçı ya da korsan olunabilirdi. Bu tüccarlar için de böyleydi. Endülüs’ün en zengin esir tüccarı Julian Pérez gibi Mağrib’in büyük tüccarlarından Barbaros kardeşler gibi sonradan korsanlığa başlayanlar da vardı.

***

Korsanlar

Salt korsanlığın hakim olduğu dönem, İspanya’nın deniz hakimiyetini tümüyle İngiltere’ye kaptırdığı savaşlardan sonra, 1716-1726 yılları arasında yaşandı. Bu dönem dışında, korsanlar “yasal dünya” ile ilişiği olmayan, isyankar, romantik “halk düşmanları” değil, tersine mutlaka o devletlerden biri için çalışan görünmez kanca ekonomisinin girişimcileri ya da emekçileriydi.

Mağrib’i “Akdenizin vahşi Batısı” yapan korsanlar ya Osmanlı Devleti, ya da Avrupalı devletler için, okyanuslardaki korsanlar ise Avrupalı devletler için çalışırdı. O devletler arasındaki savaşın getirdiği koşullara, kapitülasyon vb. anlaşmalara göre rota tutar, taraf oldukları devlete “ücreti karşılığı” hizmet eder, ona karşı savaşan devletin ticari gemilerini ve limanlarını yağmalardı. Bir devlete bağlı olmadan korsanlık yapmak için yağma gelirinin “yasadışı” olmanın maliyetini karşılaması ve mallarını satılabileceği bir limana, devletlerin de düşmanı yıpratmak için taşeron savaşçılara gereksinimi vardı. Korsanlar, devletlerin “yasal” düzenlemelerle “riskli” duruma gelen “iş”lere girişmez, gemileri ve limanları yağmalamazdı. Yağma sırasında “akıllı”(!) olur, devlete verilecek payın az, yağmadan alınan payın çok olduğu seferlerde daha gayretli, daha saldırgan daha "imanlı" olurlardı.

Yağma ekonomisi ve korsanlık Avrupa ekonomisinin merkantalist dönemindeki evrimsel seçimi hızlandırırken, Akdeniz’de de fakir Mağrib limanlarını zengin kuzey limanlarına bağlayarak korsanlığı beslemiş, kuzeyin nüfus fazlasına bir çözüm olmuştu.

****

Korsanlar

Korsan yaşamını şekillendiren kararların, ilginç, çarpıcı ve tuhaf davranışları “Görünmez kanca” ekonomisinin akılcılığı ve politik dehası(!) ile çözülen “fayda-maliyet analizi”ne(!) dayanırdı.

Korsan gemilerinde ticaret gemilerine göre daha demokratik, daha katılımcı bir yaşam vardı. Kaptanlar tayfaların oyu ile seçilirdi. Seferden eli boş dönen kaptanın bir sonraki sefer için şansı azalırdı. Tayfaların yaşamı korsan yasalarının güvencesindeydi, kaptanlar keyfi karar alamazdı. Kaptan için “şöhret” çok önemliydi; şöhreti yağma “işi”ni kolaylaştıracak kadar kötü, tayfaları hoşnut edecek kadar adil, iş bilir ve merhametli olmalıydı. Tayfa kolay bulunuyordu ama nitelikli kaptan bulmak zordu, sayıları azdı.

Korsanlar

Okyanuslarda yağmalanan gemilerdeki köleler serbest bırakılırdı. Nedeni özgürlük ideali değil, kölelerin yüzer suç teşkilatında ucuz tayfa olarak çalışması, gemide işbirliği ve güvenliğin sağlanmasıydı.

En ağır cezalar isyan çıkaranlara verilirdi. “Bazen mücrim kafasına kadar kuma gömülüp uzaktan çakıl taşı ile öldürülürdü. Karada atlarla yapıldığı gibi, iplerle ayrı yönlere giden gemilere bağlanan mücrimin vücudu...” parçalanırdı. “Kırbaçlanmak ya da falakaya yatırılmak vukuat-ı adiyedendi”.

Üzerinde kurukafa - kılıç olan siyah bayrak, karşılaştıkları gemilere yaklaşırken “başınıza geleceklerden sakınmak istiyorsanız, direnmeden teslim olun” mesajı içindi. Böylece gereksiz kan dökülmüyor, yağmanın maliyeti düşüyordu. Teslim olur olmaz gemi yolcularına kötü davranmaları ya da birkaçını öldürmeleri, sadistlikten değil saklanan değerli eşyaların yerini öğrenmek içindi.

****

Korsanlar

“Olumsuz yerleşik imajlarının aksine denizcilerin ibadetlerini yerine getirmesine hem Hristiyan hem de Müslüman gemilerinde azami dikkat gösterilirdi. İman, savaş ve fırtına gibi zor zamanlarda gönül gücünü arttırıyordu. Sosyal disiplin için toplu ibadet edilirdi. Osmanlı gemilerindeki korsanlarının önemli bir bölümü Avrupa’dan göç etmiş mühtedilerdi. Fırtınalı havalarda “iş” şansa kaldığında Müslüman tayfalar dualar edip Allah’tan ve Evliyalardan yardım isterken, Hristiyan tayfalardan da kendi dinlerinde dua etmeleri, Meryem Ana, Ay’ Nikola ya da herhangi bir başka azize yakararak fırtınayı dindirmesi istenirdi.

Savaş, fırtına ya da gemilerin rüzgarsız kaldığı denizde belirsizliğin arttığı durumlarda dualar kadar, fal, tılsım, adak, mum yakmak, kurban kesmek gibi batıl yollara da başvurulurdu.

***

Korsanlar

Sonuç

Bu ay boylam çizgilerinin hesaplama yönteminin bulunuş öyküsünü yazacaktım; boylam aranırken ışık hızının hesaplanmasını, astronomik seyir yöntemlerine ilişkin başka buluşları yazacaktım.

Ama “Sedat Peker’di, devletti” o kadar konuşuldu ki, yazıyı denizde tutabilmiş olsam da rotasında tutamadım; boylamı hesaplayamayınca gemi rotadan saptı, Karayipler’deki Mağrib’deki korsanlara uzandı.

Rotadan sapmak da yaşamanın bir gerçeği.

 

[1]     The Invisible, Hook (P. T. Leeson, 2009) ve Sultan’ın Korsanları (E. S. Gürkan 2018), Kayıp Korsan Krallığı (Netflix, Dizi film 2021)

[2]     “Pirate” haydut” , “Levend” eşkiya anlamına geliyordu.

Son değişiklik Cuma, 04 Haziran 2021 11:48
Yorum yapmak için oturum açın