Çarşamba, 02 Aralık 2020 00:43

Pandemi, Adalar’da turizme bağlı ekonomik yaşamı nasıl etkiledi?

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

Adalar ve Turizm

Adalar’ın hemen hemen tümüyle turizme bağlı ekonomisi, bu yıl büyük yara aldı. Büyük umutlarla başlayan 2020 yılının ilk darbesi, Adalar’ın atlarının ruam nedeniyle karantinaya alınmasıyla yaşanmıştı. Ruam insanları değil atları etkileyen bir hastalıktı ama, sadece hastalık şüphesi taşıyan atların değil tamamının, üstelik belirsiz bir süreyle karantinaya alınması ve faytonların da seferden çekilmesi, Adalar’a ziyareti de etkilemişti. Madem yaygın bir salgın vardı, her yer dezenfekte ediliyordu, o zaman ziyaretçiler de bu salgından etkilenebilirdi. Böyle düşünülmüş olmalıydı ki, İstanbullu günübirlikçiler değil ama Adalar otellerinde konaklama yapmayı planlayan ziyaretçiler bu olayın duyulması ve yaygınlaşmasıyla kimileri yapılmış rezervasyonlarını iptal ettiler, kimileri de ertelediler.

Ocak ve Şubat kaybedilmişti.

Mart ayı, asıl salgının, koronavirüs pandemisinin ayak sesleriyle birlikte geldi. Çin’de başlayan salgın, inanılmaz bir hızla yayılmış, önce Uzakdoğu’da, ardından eş zamanlı olarak Avrupa’da etkisini göstermeye başlamıştı. Başlangıçta kimsenin ciddiye almadığı, yerel kalmış Sars ya da domuz gribi gibi salgınlarla eş tutulmuş koronavirüs, kim bilebilirdi ki son yüzyılın en büyük salgınına dönüşsün ve yıl bitmeden yüz milyona yakın kişiyi hasta edip bir milyon 500 bine yakınının ölümüne sebep olsun?

Türkiye ilk vakayı Mart ortalarında kabul etti. Kayıtlara alınan ilk ölüm de 17 Mart’ta gerçekleşti. Önlemler de peşi sıra geldi. İlk önlemler arasında lokantalar ve otellerin kapatılması yoktu. Ama mart sonuna gelindiğinde vaka sayısı Türkiye’de de binlere çıkmıştı bile. Sınırlar yavaş yavaş kapanmaya başladı. Ardından kafelerin, lokantaların, eğlence yerlerinin kapıları kapatıldı. Oteller için bir önlem açıklanmamıştı ama otellere kim gidecek, kim konaklayacaktı ki bu ortamda? Bu nedenle bir iki otel dışında tüm oteller kendiliğinden kapatmıştı kapılarını.

Nisan sonundaysa, İstanbul’da bir istisna oluşturan Adalar’a giriş çıkışların kapatılması kararı geldi. İstanbul Valiliğinin tavsiyesiyle İlçe Hıfzıssıhha Kurulu bu kararı almış, kaydı Adalar’da olmayanlar için giriş çıkışlar durdurulmuştu. Adanın turizm işletmelerinin tamamı için Mart, Nisan ve Mayıs aylarının da kaybedildiği anlamına geliyordu bu. Karar alınmamış olsaydı da durum değişmeyecekti ya. Bu ortamda kim Adalar’ı ziyaret etmeyi, otellerde konaklamayı ya da lokantalarında bir şeyler yeme içmeyi düşünebilirdi ki? Kim cesaret edebilirdi buna?

Yazla gelen “normalleşme”

Yaza doğru pandeminin hızını kaybedeceği, Haziran’la birlikte her şeyin yavaş yavaş da olsa normalleşeceği gibi bir umut vardı. Ekonomik olarak zorlanan, bütçesi delinmiş, hazinesinden para kalmamış Türkiye’nin daha fazla kapanması da mümkün değildi ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere ilgili bakanlar açılmayı destekleyecek iyimser açıklamaları birbiri peşi sıra müjdeleyeceklerdi. Önce AVM’ler açıldı, ardından da Haziran’la birlikte oteller, lokantalar ve birkaç istisna dışında tüm diğer işletmeler.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Mayıs ayında güvenli turizm sertifikası üzerinde çalıştığını duyuruyor ve bu sertifikayı alan işletmelerin gönül rahatlığı ile açılıp, müşteri kabul edebileceklerini, böylelikle Türkiye’ye turist gönderen kaynak ülkeler Avrupa ve Rusya başta olmak üzere tüm pazarlarda elinin güçleneceğini savunuyordu. Güvenli turizm sertifikası, büyük kapasitesi olan oteller için cazipti daha çok. Adalar gibi, küçük ve butik otellerin ağırlıkta olduğu yerlerde ise, bu sertifika yerine Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı önlemleri almak yeterli olacaktı.

Adalar’da ilk güvenli turizm sertifikası sahibi olan otel Splendid Palas oldu. Zaten müşteri memnuniyeti yüksek olan oteller de bakanlığın koyduğu standartlara kısa bir hazırlık sonrasında erişmişlerdi.

Haziran’da bütün Türkiye ve İstanbul ile birlikte Adalar da açıldı. Seyahat kısıtlaması kalktı. Oteller müşteri kabul etmeye başladılar. Ama Haziran sonuna kadar bir kıpırdanma olmadı. Adalar’a günübirlikçi ziyaretçiler adım atıyorlar ancak otellerde konaklama söz konusu olduğunda çekingen davranıyorlardı. Aynı durum lokantalar için de geçerliydi.

Eski Adalılar dönüyor, Adalar canlanıyor

Bu dönemin en önemli artısı ise, Adalar’da yazlık konutları olup da son yıllarda şu ya da bu nedenle yazlık evlerini nadiren kullanan ya da hiç açmayan yazlıkçı Adalıların dönüşü oldu. Adalar İstanbul’un vaka sayısı açısından en iyi yeriydi. Korunmuştu. Vaka sayısı yok denecek kadar azdı. Dolayısıyla güvenliydi. Öte yandan faytonların seferden çekilmesi, ada yollarını da büyük ölçüde rahatlatmış, o eski sakin ve asude günler geri dönmüştü. Bu da kulaktan kulağa yayılıyor, yıllardır açılmayan evlerin kapısı açılıyordu. Pandemi Adaları yeniden hatırlatmıştı.

Temmuzla gelen canlanma, Eylül’de hız kaybediyor

Temmuzla birlikte adaların otelleri de canlanmaya başladı.

Fiyatlarda ve dolulukta geçen yıllara göre kayıp olsa da bu bile can suyu sayılabilirdi işletmeler için. Temmuz ve Ağustos fena olmayan bir dolulukla geçti. 15 Eylül’e kadar da bu durum devam etti. Eylülle birlikte Türkiye’de vaka sayıları yeniden tırmanışa geçmeye başlamıştı. Şehre dönüşle birlikte, bu defa vakalar da dönmeye, artmaya başladı. Önce Ankara ve Bursa gibi kentlerde, ardından da Ekim’le birlikte İstanbul yeniden pandeminin Türkiye merkezi oldu.

Adalar’da konaklama tesisleri ve lokantalar, bu kısa süren canlılık sonrası yeniden kapanmanın ayak sesleri ile yüzleşmek durumunda kaldılar.

Açılan tüm tesisler, bu yılın kayıp yıl olduğunu biliyorlardı. Ama zararlarını ne kadar minimize edebilseler o kadar kardı. Kiralarını ödeyebilecek, elemanlarının maaşlarını karşılayabilecek bir gelir elde etmeleri en büyük kazançları olacaktı.

Ama olmadı. En iyi durumda olan bile, kiralarını ödeyebilecek bir gelir elde edemediler.

Ekimde doluluklar düştü, Kasım ise kabusa dönüştü.

Bu satırlar yazıldığında, hafta sonu sokağa çıkma yasakları geri dönmüştü.

Bu aylarda Ada otellerinin tek müşterisi hafta sonu gelenler olmaktaydı. Sokağa çıkma yasağı bu olanağı da bitirdi.

Adalar’ın tek kazananı su sporları kulüpleri. İşletmeleri en az kayıpla yılı kapatan ada Burgaz.

Adalar’ın turizm işletmeleri arasında sayılır mı tartışma götürür ama, binlerce üyesi olan su sporları kulüpleri, pandemi döneminin kazananı oldu denebilir. Her şeyden önce üye kaybetmediler. Tam tersine üye kazanan kulüpler oldu. Buna Anadolu Kulübü’nü de eklemek gerek. Üye olup da Adalara gelemediği ya da gelmediği için üyeliğini donduran, ya da aidatını ödemeyen çok sayıda üye ise yeniden dönüş yaptı ve kulüpler son yılların en iyi aidat gelirini elde ettiler dense yeridir.

Kulüpler, Haziran’daki açılma kararından önce gerekli hijyen koşullarını, mesafelenmeyi sağlamak için gerekli hazırlıkları süratle yapmışlardı. Üyelerine güven verdiler. Ve yılın sonunda kazançlı çıkan işletmeler oldular. Aynı durum kulüp içindeki yeme içme tesisleri için de geçerli.

Kuşkusuz istisnalar da var, kaybedenler arasında kazançla çıkmayı bilen.

Burgazadası’nı kazananlar arasına katmak gerek. Burgaz, yıllardır diğer adalardan farklı olarak, daha butik, daha üst tabaka ziyaretçileri çekmeyi başarmıştı, sakinliği ve kalitesiyle. Kaşık Adası ile Burgaz arasına bağlanan teknelere verilen hizmet de Burgaz’ı diğer adalardan pozitif olarak ayırmıştı. Sonuçta Marmara’da hareket halinde yüzlerce tekne vardı ve bağlanacak, günü güzel geçirecek, keyif bulacak yerler arıyorlardı. Burgaz bu açıdan örnek oldu. Gastronomi adası olarak haklı bir üne kavuştu. Topu topu 15 işletmeyle gerçekleşti bu. Merkezde kıyıdaki işletmeler, ama en önemlisi yılların Kalpazankaya’sı. Bu işletme daha en baştan pandemi koşullarına iyi hazırlanmış, bunu da duyurmasını bilmişti. Faytonlar kaldırılmasına ve Burgaz’da ilk akülü toplu ulaşım araçları Ağustos’ta hizmete girmesine rağmen, Adanın ta öbür ucundaki bu işletme hiç boş kalmadı. Ağustosta araçların devreye girmesiyle de 15 Kasım’daki kapanmaya kadar son yılların en iyi sezonunu geçirdi denebilir. Diğer adalar, Burgaz’ın yanına bile yaklaşamadılar. Sedefteki tesisler ve Büyükada Maden’de birkaç yıl önce açılan L’ocada ile Büyük Tur yolu üzerindeki olağanüstü manzaraya-konuma sahip işletmeler hariç.

Pandemi, Adalar’da kaliteye yeniden dönüş için bir fırsat yaratır mı?

Belki yaşanan pandemi, Adalar’da kaliteye yönelik arayışları artırır. Çünkü düne kadar sürekli ve kontrolsüz akan kitleye gözünü dikmiş, ne olsa satarım havasında, kaliteye değil günlük kazanca bakan, günün ve yılın sonunu düşünmeyen işletmeler dönemi kapanır bu sayede. Ve tıpkı Adalara yeniden dönmüş eski Adalılar gibi, adanın o eski kaliteli güzel işletmeleri de yeniden hatırlanır.

Bir musibet, bin nasihatten yeğdir derler ya, o misal.

Son değişiklik Çarşamba, 02 Aralık 2020 13:36
Yorum yapmak için oturum açın