İnsan yaşamı hem bir romana, bir şiire sığacak kadar kısa hem de yüzyıllar sürecek kadar uzun.
***
J. M. Coetzee (Nobel 2003), “Barbarları Beklerken” romanında bir zorbalığın öyküsünü anlatıyor: Geniş topraklara yayılmış hayali bir imparatorluğun en uç bölgelerinde yaşayan barbarlar, ayaklanmak, imparatorluğu tehdit etmek üzeredir. Barbarları güvenlik güçleri dışında kimse görmez. Ancak ara sıra köye getirilen tutsak “barbarlara” müthiş bir işkence ve kıyım uygulandığını herkes görse de korkudan sessiz kalır.
Bir gün korku salanlar ortadan birdenbire kaybolur, şehir sessizliğe bürünür; ama sonrasında barbarlar gelmez.
“Barbarları Beklerken” soğuk savaş döneminde ve sonrasında yıllardır sürüp giden siyasal oyunlardan esinlenmiş bir roman. Romanın konusu yakın dönemden esinlenmiş olmasına karşın, romanın adı iki yüzyıl önce başlayan ve Orta Doğu’da halen sürüp giden çarpıklaşma sürecinin başlangıcındaki çürümüşlüğü anlatan bir şiirden, “Barbarları Beklerken” şiirinden ödünç alınmış.
***
Şiir, İskenderiyeli Konstantionos Kavafis’in (1863 - 1933).
Kavafis, 1872`de İngiltere`ye gitmiş, sonra İskenderiye`ye dönmüş, bir ara İstanbul’a gelmiş (1882-1885) yeniden İskenderiye'ye dönmüş, bir bakanlıkta kâtiplik yapmış, İskenderiye Borsası'nda simsar olarak çalışmış ve 1933'te orada yalnızlık ve yoksulluk içinde ölmüş bir şair.
Kavafis’in bu çalkantılı yaşamının, küçük yaşta babasını kaybetmesi, kardeşlerinin baba mirasını tüketmesi gibi kişisel nedenleri olsa da aslında yaşamının Osmanlı’nın en uzun yüzyılına rastlaması, o yaşamı Levant’ın en çatışmalı şehrinde, İskenderiye’de Ortodoks-Rum (İngiliz mandası) bir Levanten olarak sürdürmüş olmasının da etkisi vardır.
Kavafis, o dönemdeki Levant şehirlerinde yaşanan çürümüşlüğü, çaresizliği, insanların çözümü dışardan beklemek zorunda kalışını ve çözümsüzlüğün getirdiği zavallılığı şiirine yansıtmış:
***
Barbarları Beklerken
Neyi bekliyoruz böyle toplanmış pazar yerine?
Bugün barbarlar geliyormuş buraya.
Neden hiç kıpırtı yok senatoda?
Senatörler neden yasa yapmadan oturuyorlar?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün.
Senatörler neden yasa yapsınlar?
Barbarlar geldi mi bir kez, yasaları onlar yapacaklar.
Neden öyle erken kalkmış imparatorumuz,
şehrin en büyük kapısında neden kurulmuş tahtına,
başında tacı, törene hazır?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onların başbuğunu karşılamaya çıkmış imparatorumuz.
Bir de koca ferman hazırlatmış
ona rütbeler, unvanlar bağışlayan.
İki konsülümüzle yargıçlarımız neden böyle
işlemeli, kırmızı kaftanlar giyinip gelmişler?
Neden böyle yakut bilezikler, parlak,
görkemli zümrüt yüzükler takınmışlar?
Ellerinde neden böyle altın,
gümüş kakmalı asalar var?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onların gözlerini kamaştırırmış böyle takılar.
Ünlü konuşmacılarımız nerde peki,
neden her zamanki gibi söylev çekmiyorlar?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onlar pek aldırmazlarmış güzel sözlere.
Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa?
(Nasıl da asıldı yüzü herkesin!)
Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?
Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
ve sınır boyundan dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.
Çeviri: Cevat Çapan
***
“Barbarları Beklerken” romanı, yöneticilerin toplumun birliğini sağlarken onu sindirmek için çaresizce umut diye barbarları kullanmasını, şiir ise yönetemez duruma geldiklerinde umut diye barbarlara teslim olmak isteseler bile artık teslim olamayacak ölçüdeki çaresizliğini anlatıyor.
Barbarların “balans ayarı” yaptığı zamanlarda, ülkemizde “Bu anayasa ile bu ülke yönetilmez” diye barbarlar beklenirdi. Onlar da "Birlik ve beraberlik içinde, terörizmle, anarşizmle mücadele” diye baskıyla ülkeyi yönetilebilir duruma getirir sonra giderdi.
Artık barbarlar yok.
Artık baskıyla “birlik ve beraberlik” sağlanamadığında barbarları beklemiyoruz; onun yerine savaşa hazırlanıyoruz.
Artık çözüm diye savaş var.
Ya sonrasında ?
Bir daha barbarlara gereksinim duymayan yeni bir toplum için, umut dolu eski kuşakların özlemlerinin yarım kaldığı yerden sürdürülecek bir yeniden doğuş var.