Adalar, özellikle Büyükada her zaman tatil günlerinin gözde mekânıdır. Ancak bu son bayramda ayrıksı bir şey yaşadık. Alışkın olduğumuz kalabalığın ötesinde bir izdihamla karşı karşıya kaldık. Aşina olduğumuz ziyaretçilerden çok farklı bir ziyaretçi kitlesi Adalara akın etti. Türkçe konuşmayan, aynı yaş grubunda, çoğunluğu erkek, yüzlerce genç Büyükada çarşısını, sokaklarını, tur yollarını kelimenin gerçek anlamıyla istila etti. Büyük askeri birliklerin yakınındaki yerleşim yerleri hafta sonu ve tatil günlerinde çarşı iznine çıkan askerlerin bir aşağı, bir yukarı dolanmasına fazlasıyla alışıktır. Bayram günlerinde Ada sokakları bu yerleşim yerlerini hatırlatan manzaralarla doldu. Sanırsınız ki ileri hatlarda görev yapan, ya da ileri hatlara sevk edilecek personele bir moral gezisi düzenlenmiş. Gerçekten merak ediyorum, bu Türkçe konuşmayan ziyaretçi güruh kimdi? İstanbul’a gezmeye gelmiş turistler olamayacağına göre, bu şehre bir şekilde gelmiş ve geniş komüniteler kurmuş Afgan, Özbek, Türkmen, Kırgız gençler miydi? Özel görevler için buralara getirilmiş gençler miydi? Cevabı elbet bir gün öğreneceğiz.
Adalar’da Bir Yönetim Var mı?
Her bayram Adalar’da bir başıbozukluk yaşanır. Kaldırabileceği ziyaretçi sayısının çok üstünde bir kalabalığın akın etmesiyle ortalık çöpten geçilmez. Umumi tuvaletler tabii ki böyle bir akın düşünülerek yapılmadığından bütün Ada açık tuvalete dönüşür, marketler çekirge istilasına uğramış gibi olur, vb. Ama son bayram bir de bir salgın yaşadığımız günlere denk gelince tam anlamıyla bir kâbusa dönüştü. Mesafe kavramı anlamını yitirdi. Maske kullanımı birkaç kişi dışında terk edildi. Çınar Caddesi ve Çarşı’da adım atılacak yer kalmadı. Şimdi geriye bakıyorum ve sormadan edemiyorum: Adaları salgından korumak maksadıyla 31 Mayıs’a kadar Adalara giriş yasaklandı. Peki virüsün bayramda tatile girdiği mi düşünüldü? Adaların kapıları böylesi bir kalabalığa ardına kadar açıldığına göre, faaliyetini geçici olarak durdurması için Covid-19 virüsüyle herhalde özel bir mukavele imzalandı. Virüsün bu mukaveleye ne kadar sadık kaldığını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Yollar adam almaz iken, elektrik motorlu araçlarla insan ve mal taşıyanlar, araçlarını insanların üstüne sürüp tavuk gibi kovalamaktan neredeyse keyif aldılar. Belediye’nin akülü araçlarını trafik tescil belgeleri olmadığı için (ve belki de haklı olarak) durduran Kaymakamlığın bu araçların trafik tescil belgelerini ve sürücülerin sürücü belgelerini kontrol ettiğini, başıboş trafiği denetleyen bir zabıta ekibini hiç görmedim.
Çocukluğumda şehirde bisiklet sürebilmek için sürücü belgesi aldığımı hatırlıyorum. Adalarda cirit atan elektrikli araçların kaçının tescil belgesi var? Bu araçları sürenlerin kaçının sürücü belgesi var? Bunu denetleyecek merci kimdir? Horoz Reis’e mi başvurmalıyız?
Belediye Hizmetleri Bayramda Tatil mi Ediliyor?
Belediye çalışanları da her çalışan gibi bayram tatillerinden yararlanıyor. Ancak temizlik hizmetleri, zabıta görevleri gibi hizmetlerin bir devamlılığı olmalı. Bu görevlileri ortalıkta gören oldu mu? Ben göremedim doğrusu. Zaten Adayı bir türlü mekân edinemeyen Belediye Başkanı da bayramı Ankara’da geçirmeyi tercih etmiş.
Adalar Belediyesi’nin sorunları artık herkesçe biliniyor. Kendi kaynakları yaz aylarındaki ziyaretçi akınının yarattığı sorunların üstesinden gelmeye yeterli olamıyor. Hele bir de bayram günleri yaz aylarına denk geliyorsa, belediye hizmetleri ambale oluyor. Lakin bu gerçek hiçbir çaba göstermemenin gerekçesi olabilir mi? Yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçti, böyle bir çabaya tanık olabiliyor musunuz?
Adalara Yapılabilecek En Büyük Kötülük: Bedava Ulaşım
Bu bayramın görünür değişikliği Büyükşehir Belediyesi’nin, büyük pazarlıklar sonucu devreye soktuğu akülü araçlar oldu. Devamlı sefer yapan bu araçlar hem Adalıların hem de bayram ziyaretçilerinin en büyük eğlencesi oldu diyebiliriz. Yapılan paylaşımlardan araca binip hiç inmeden dolananların olduğu da anlaşılıyor. Eh bedava tur bulununca böylesi arsızlıklar neden yapılmasın?
Bayramlarda belediye araçlarının sağladığı bedava ulaşım hizmeti Adaların istilasına davetiye çıkarıyor. Salgın sürecinde karantina uygulamalarının başlıca nedeninin hasta sayısında bir patlama olmasını, dolayısıyla da sağlık sisteminin felç olmasını önlemek olduğu söylendi. Gayet rasyonel bir açıklama. Peki bayramlarda adaya ulaşımı bedava yaparak, kaldırabileceği sayının üzerinde bir ziyaretçi sayısını Adaya boşaltmanın ve bütün düzeni felç etmenin nasıl bir rasyonel izahı olabilir? Benim aklıma, neredeyse 600 yıldır bu şehre hakim olsak da bir türlü fethedemediğimiz ve her fırsatta yeniden fethetmeye kalkıştığımız İstanbul gibi, Adalar’ın fethedilmesi geliyor. Ne demek kültürel ve tarihi farklılık! İstila et, dümdüz et, velhasıl fethet ki ayrı gayrı kalmasın! Benim belediyeye önerim bir sonraki bayramda ada vapurunun üzerine şu pankartı asması:
Akın var akın, adalara akın
Adaları zapt edeceğiz, adaların zaptı yakın