19 yaşlarımda hayata bir yön vermek için evden ayrılmış, ailemle arama mesafe koymuş, her işimi kendim yapmaya, tüm sorumluluğumu üstlenmeye karar vermiştim. Çünkü bana bir şey verilirken karşılığında bir şey de alınıyordu ve vermek zorunda olduklarım hiç de vermek istemediğim tavizlerdi.
Bir kafede çalışmaya başladım. Yaklaşık on elemandık. Ben patronların çok sevdiği ama elemanların yaka silktiği, kraldan çok kralcı, samimiyetsiz, sert ve güven duygusunu tanımayan garip bir kişiliktim. Bu durumda olmamın nedenlerinin derinine başka bir hikayede gireyim.
O zamanlar iş arkadaşlarım arasında hümanist ve birey olarak yaşamayı başarabilmiş bir delikanlı bana daha fazla dayanamayıp, hakkımdaki tüm gözlemlerini yüzüme söylemişti. Bir tavsiye olarak da bana psikiyatrist Nusret Kaya'dan randevu ayarlamıştı.
Nusret Kaya psikanaliz mantığıyla rüyalarıma, özellikle çocukluk rüyalarıma yönelmiş, derin bir bakışa gerek bile duymadan sorunun kaynağını o seansta bulmuş bana da sadece söylemişti. Sorun kafamdaki "Kadın" kavramıydı. Kavram kooooocaman bir bilmece. "Kadın" kavramı zihnimde dedikodu, cehalet, sevgisizlik, eleştiri, yıpratma ve örtünmeden başka namusun bekçisi konumundaydı. "Kadın" benim için maneviyatın canavar görünümüydü. Bana döndü ve "Kadın senin için zayıflık ve cahillik demek, içindeki kadını bulunca bütün sorunların hallolacak" dedi.
İlk işim kuaföre gitmek ve saçımı sarıya boyatmak oldu, sonra mini etek de giyip çarşıda dolaştım. O kadar sakil ve kendimden uzaktım ki etrafımdaki insanlar bile bu durumu rahatlıkla fark edebiliyorlardı. Pekiiii ben içimdeki kadını nasıl bulacaktım. Nasıl, nasıl, nasıl?....
Yıllarca aradım ama çıkmadı. Taaa ki bir kadınla tanışana kadar.
"Kadın" dünyadaki bütün kötü ruhların korkacağı bir varlık. Nasıl ki tüm insanlık onun vesilesiyle ancak bu dünyaya gelebiliyor yine ancak onun vesilesiyle dünyanın geleceğini şekillendirebilir. Toprak ana, Tabiat ana, Bereket Tanrıçası, mitolojideki tanrıçalar...
Kadın Yaratıcının gölgesi gibidir. Var edebilen, var ettiklerini besleyen, geliştiren, yaşatan, eğiten ve şekillendiren bir güç. Üstelik bunu büyük bir zarafetle yapabiliyor. Sevgisi, var etme enerjisi muazzam bir güçte. Yorulmuyor, çıkar aramıyor, vericiliği sınırlanamıyor, yaratıcı fikirleri dudak uçuklatıyor, pratik zekası da esnek çalışma kabiliyeti de tartışılamayacak kadar net.
"Kadın" kavramını ancak bir kadını yakından tanısanız anlayabilirsiniz.
Benim gördüğüm kadın duygudan çok daha fazlasıydı. Akıldı. Ne yapma bilinciydi. Cesaretti. Toplumu ayakta tutacak kimseye zarar verilmemesi için gerekli ölçülerdeki ahlaktı, samimiyetti, karşılık beklemeden yapılması gerekeni yapıp arkasına bakmamaktı. Sağlam bir karakterdi. Neşeydi, sanatın birçok dalında rahatlıkla başarı gösterebilen bir yetenekti.
Bizim bu yazıdaki hikayemiz bir köpekle ilgili olmakla birlikte o köpeğin etrafındaki kadınların hikayesi aslında. Adamızın belalı sakinlerinden Efe'nin kadınlarının hikayesi
Efe, Burgazada'da dünyaya geldi. Birkaç yıl tek başına sokakta dolaşınca etrafa zarar vermeye başladığı söylendi ve halkın isyanıyla barınağa yollandı. Ancak Adanın hayvanlarına sahip çıkan bir kaç kadın bu duruma razı gelmedi. Köpeği kendi çabalarıyla tekrar Adada tutmak için birleşti, aralarında para toplayarak dolaştıracak eleman tuttular. Bu kişilerden biri de hala Efe'nin barınmasına ve beslenmesine vesile olurken kapısının tam önünde her an ayağının altında, gözü gözünde, tüyleri her yerde savruk bir hayvanla yaşıyor. Onun alt komşusu kadın evinin avlusunu Efe'yle paylaşıp dökülen tüyleri ile ısırılma korkusu yaşayan misafirlerinin durumuna sabır gösteriyor. Üst kattaki komşu kadın evinin önünden geçenlere havlayan bir hayvanın sesiyle istemsiz sürekli irkiliyor.
Aylık olarak gezdirecek kişiye para ayıranlar da hiçbir çıkar gözetmeden, kimsenin bilmesine gerek duymadan olayı sahiplenen ayrı birkaç kadın.
Evinde barındığı ve her gün yemeğini verdiği kadın için büyük sorunlar yaratmasının yanında çok güçlü de bir köpek Efe. Ani hareketleri ile her an sakatlığa sebep yaratabilecek bir çeviklikte. O nedenle bir erkek dolaştırması uygun görülmüş ve yetişkin erkeklerle dolaştırılmıştı. Ancak kadınlar kadar uzun süre dolaştırabilecek bir erkeğe rastlamak mümkün olmadı Efe için. Çünkü kadınlar bunu bir iş olarak değil de yapılması gereken bir olmazsa olmaz durum olarak görüyorlar. Hayvanları evcilleştirmek durumunda kalmış atalarımızın bizlere bıraktığı bu canlılar tıpkı bizim gibi şehirlerde yaşamak zorundalar ya da nesillerini bitirmemiz gerekir. Oysa çoğumuz için hayvansız bir şehir sevgisiz ve tekdüze sıkıcı mekanlara dönüşüyor. Başka köpekleri de olan bir başka kadın hiçbir beklenti duymadan yedi ay Efe'yi dolaştırdı ancak çok fazla iş yükü binince bırakmak durumunda kaldı. Her gün başka bir olaya sebep olan Efe, akülü araçlara saldırıp bazı insanları korkutacak hareketlerde bulunuyor arada bir de kaptıkları yani dişleri ile tutup bıraktıkları oluyor. Efe ile evini paylaşmak durumunda olan kadın, sahibi gibi göründüğü için bütün bunları göğüslüyor. İnsanların kestirip atmak isteyerek, çözüm değil de şikayet üretmelerinden üzüntü duyuyor.
Tek gayesi bir cana sahip çıkmakken nasıl oluyor da anlaşılmakta bu kadar sorun yaşıyor olduğunu düşünerek barınak gönüllüsünü aradı. Barınak gönüllüsünü de bir kadındı. İzin günlerini barınaklardaki hayvanlara yardım ederek, onların sağlıklarıyla ve de ruhsal durumlarıyla ilgilenerek geçiren yorgunluk hissi duymayan bir kadın.
Gönüllü kadın duyduklarına rağmen kestirip atmak yerine köpeği dolaştıracak bir başka kadına yöneldi. Köpek o kadını üç defa ısırdı ama kadın pes etmek, kestirip atmak yerine o köpeği anlamaya çalışıp yardım aradı. Barınak gönüllüsü kadın köpek eğitmeni bir başka kadını aradı. Eğitmen kadın için o bir iş değil, çözülüp normalleştirilmesi gereken bir durumdu. Neydi normal olan? Hayvanın bir köpek olduğu. Köpekler nasıl hayvanlardı, ne yaparlardı, neye ihtiyaçları vardı, nerede yaşamalılar, nasıl beslenmeliler, ne kadar zaman dolaştırılmalılar, nasıl dolaştırılmalılar........... Önce bütün bunları bilimsel olarak duyguya ihtiyaç duymadan ortaya koydu. Cevapları sabır ve sükunetle, esprili bir şekilde verdi. Sanki kırk yıldır tanıdığı aile bireyleriyle birlikteymiş gibi davranıp sonucu takip için iletişim adreslerini vererek gitti.
Efe'nin görünce saldırmaya çalıştığı mağdurlarından biri de kadındı. Efe'nin davranışına karşılık kadın Efe ile arasını nasıl düzeltebileceğinin araştırmasına girdi. Onun kendisine olan tavırlarının nedenlerini bulmaya çalışırken kendi adına neler yapabileceğini sorguladı. Hiç kimseye Efe'yi şikayet etme gereği duymadı.
Bu hayatta çok sevdiğim bir cümle vardır "Savaş isteyen bulacaktır"
Savaşmak çözüm aramak, çözüm olmak istemeyenlerin kolaylıkla tercih ettikleri bir yoldur ve gerçekten kolay olanı yani barışı zorlaştırmaktır.
Özgürlük Heykeli de bir kadındır
Efe şimdi özgür, etrafına zarar vermeyen, kısmen sorunlu davranışlardan arındırılmış, hayvan olma değerine ulaştırılmış, etrafındakiler için artık büyük bir olay yaşatmayacak durumda. Bu dünyaya gelmiş ve bu dünyanın insanları arasında kendine bir yer edinebilmiş. İtilip kakılmadan, aç bırakılmadan hatta ev yapımı özel mamalar yedirilerek, şiddet görmeden, fiziki olarak hareket ederek bir zincire bağlı kalmadan yaşıyor.
Bütün bunları, etrafındaki kadınların kendi içlerinde buldukları kadınlık vasfı sayesinde kazandı.
Kadın olabilmeyi başarmış toplumlardaki yetiştirilen erkekler bugün dünyanın tüm insanlarını büyük bir şefkat ve saygıyla kucaklıyorlar.