Çarşamba, 04 Nisan 2018 17:09

Adada yaşamak

Ögeyi değerlendirin
(2 oy)

“Adada yaşamak nasıl? Zor oluyor mu?”

Önce adada yaşadığını duyunca parıldayan gözler, sonra adada yaşamak zordur düşüncesi ile oluşan merak dolu bakışlar.

Adada yaşamak.

Ben adaya taşınalı çok uzun bir zaman olmadı aslında. İlk başta adada yaşamanın nasıl olacağıyla ilgili bir fikrim olmadığı için bazı konularda endişe duyuyordum. Şimdi ise ileride İstanbul’da yaşamak düşüncesi bana oldukça uzak. Bu duygu geçişi nasıl oldu? Birçok konuda farkındalık yaşadım.

Taşındıktan sonra ilk farkındalığım sesler ile ilgili oldu. Seslere karşı daha hassas oldum. Günlük yaşamda duymadığımız ‘doğal’ sesleri duymaya başladım. Sabaha karşı gelen karga sesleri, martıların sohbeti, insanların konuşma sesleri hatta bulutların, denizin sesi. Normal hayatımızı yaşarken etrafımızda o kadar fazla diyalog kuruluyor ki. Doğanın doğa ile doğanın hayvan ile ve hayvanın hayvan ile olan iletişimini kaçırıyoruz. Şehirde tüm bu sesler taşıtların sesi ile yok oluyor. Hâlbuki çok güzel şarkılar dinledim ben adada. Dalgalar kıyıya vururken arkadan pıt pıt gelen köpeklerin pati sesi, kuşların gagalarını bir poşete vurması ve nakaratta artan nal sesleri ile devam eden harika şarkılar. Sessizlik sayesinde sesleri duyabilmenin tuhaf sevinci...

 
2 280x
3 280x
5 280x
 

 

Sonra fark ettim ki birçok görüntüyü sadece görüyoruz, bakmıyoruz. Bakmamız için ancak hayatımızı etkilemesi gerekiyor. Mesela kentsel dönüşüme ne zaman ‘baktık’? Apartmanlar yıkılırken bahçelerindeki ağaçlar kesildiği zaman mı? Ya da apartmanın kedisi bir gün mahalleden gittiği zaman mı? Çay bahçelerimiz kapandığında, eski esnaf gittiğinde, vaktimizi geçirdiğimiz kamusal bir alan kalmadığında ve anılarımız yok olurken bir hüzün yaşıyoruz, her şey için çok geç olduğunda. Yeni binaların estetiği peki? Bütünselliği bozarken aynı zamanda özgünlüğü yok ettiler. Adadaki birçok görüntü çok eski. İlk yapıldığı zamandan kalma. Bir tarihi ve kültürü var. Baktığımızda bir şeyler anımsatabiliyor bize. Üstelik yüksek yapılar olmadığı için yukarıya baktığımızda gökyüzünü görebiliyoruz. O bile ne kadar önemliymiş!

Adada yaşamanın en güzel yanlarından biri de insanlarla iletişim kurmak, tanışabilmek oldukça kolay. Tüm sene boyunca adada birçok kültür sanat aktivitesi yapılıyor. Etkinliklere katılmak konusunda insanlar istekli, çünkü ‘trafik’ yok ve her yer birbirine yakın. Aslında adada her şey var. Her şeyden önce kendin varsın. Tek başına vakit geçirebilmek çok güzel... Adada kesinlikle tek başına vakit geçirebilen kişiler yaşayabilir; bir planı lodos sebebiyle iptal olduğunda adada mahsur kaldım diye düşünen değil de kendi ile kalmayı bir fırsat olarak görenler.

Adada yaşamaya başlayınca hava durumu konusunda da çok bilgili oluyorsunuz ister istemez. Herkes az biraz meteorologdur adada. Biz mevsimleri hissediyoruz. Ne zaman lodos olacak? Poyraz mı çıkacak? Denizin de yaşadığını ve bazen yorulduğunu görüyoruz. Denizi, ağacı, çiçekleri hissediyoruz.

İşe nasıl gidip geliyorum? En merak edilen soru. Her sabah 05.30’da kalkıyorum. Motor iskelesinde köpekler, martıları kovalayan kediler, serbest dolaşan atlar. İstanbul’a gidiyorum. Dönerken denizdeyim yine. Ne büyük şans! Kaç tane kitap bitirdim, bir sürü şarkı keşfettim bu yolda. Hayaller kurdum. Hikâyeler, masallar yazdım kafamdan. Adımımı her adaya attığımda iyi ki burada yaşıyorum diyorum. Hatta uzun süre İstanbul’da kaldığımda arkadaşlarım senin adan geldi diyor.

Şimdi de yazı bekliyoruz heyecanla! Ada mevsiminin açılmasını bekleyen birçok dost, yakılacak mangallar, orman yürüyüşleri, bisikletle varacağımız koylar... Ada bir sayfiye yeri. Kendinle kalma, doğayı hissetme, bir şeyler üretme yeri.

İstanbul’da yaşamak nasıl? Zor oluyor mu?

 

4 840x

 

 

Son değişiklik Perşembe, 05 Nisan 2018 05:27
Yorum yapmak için oturum açın