söz açınca
fırtınaları ayağınıza
meltemleri saçınıza yollayacağım.
yakamozlar tırmanacak göğsünüze
martılara söyleyeceğim gelsinler.
sivriada’nın boz tavşanları
kulağınıza fısıldayacak.
sandalsız balıkçılar da gelecek.
ay ışığını
martının sırtından alıp
akşam üstlerini
kordela balığından
karabataklardan karanlığı
ben alıp getirsem...
nisan yağmurları yağmış levent´e
onlar tanıklık etsinler olmazsa.
nisan yağmurları tane tane.
benden yana konuşacaklar bakın
cümle balıkçılar
karidesler, pavuryalar, böcekler
ıstakozlar.
akdeniz adalarına haber yolladım
sardunya adası benden yana çıkacak
yırtık yelkenler benden yana.
benden yana bu yas dökülmüş sandallar
medarı maişet, şemşiri hücum, maksut kaptan
ceylanı bahri, denizkızı, bereket motorları benden yana.
ama ben yine de tavşanları
sivriada´nın boz renkli tavşanlarını
kimselere değişmem.
onları göndereceğim kulağınıza
fısıldamaya
meremet yapan ermeni kadınları var ya kumkapı´da.
arslan gibi kadınlar
memelerinden sert balıkçılar süt emmiş
ak düşmüş saçlarına erkek yürekleri açılmış.
meremet yapan kadınlar
onlara da açtım bu sevdadan.
hepsi
marmara
o canım su
sivriada
o yalnızlık, kimsesizlik, balıkçının hürriyet heykeli.
dülger balığı
o canavar görünüşlü
o uysal balık.
o sandallar, o tavşanlar, o motorlar
hepsi hepsi gelecekler.
deniz diplerinden yakamozlar
dikenleri batan süngerler
hepsi hepsi gelecek.
benim için konuşmaya, dinlersen
onlara da açtım bu sevdadan.
sait faik abasıyanık
* * *
Ne demişti İstanbul Destanı’nda Bedros Reis:
“...İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın said’in şiiri...”