Büyükada’da Büyükada İskelesi içerisinde yer alan Adalar Kültür Mirası sayılabilecek Iksida Kitapevinin de içinde bulunduğu on bir dükkân tahliye edilmek isteniyor!
Büyükada İskelesi’nde bulunan 11 dükkân tadilat bahanesiyle boşaltılmak isteniyor. Büyükada İskelesinde Mayıs ayından itibaren başlayan restorasyon çalışmaları için esnaflara önce “tadilat için yerinizden olmanıza gerek yok” deniyor. Dükkânlarda tadilat yapılacağını, bu nedenle dükkânlarını kapamalarına dahi gerek kalmayacağı söyleniyor. Ta ki 26 Eylül 2017 tarihine kadar. 26 Eylül 2017 tarihinde ise, tüm dükkânlara ayrı ayrı zabıta tarafından 18 Eylül 2017 tarihli birer tebligat veriliyor ve 15 Ekim’de dükkânları tahliye etmeleri isteniyor.
Bu durumu öğrenen adalar halkı ve duyarlı kesimler, hatta dünyanın pek çok ülkesinden yazar-sanatçı ve ada dostları harekete geçiyor. İmza kampanyaları açılıyor, hukukçular bu haksız ve hukuksuz süreç için hukuki adımlar atıyor.
Iksida Kitapevinin sahibi Mikail Paşa “26 Eylül Salı günü geldiler ve bize boşaltacaksınız dediler. Ancak avukatlar çıkmayın, kanunen çıkaramazlar dediler. Bizde tüm esnaflar birlikte çıkmama kararı aldık.” diyerek gelinen süreci özetliyor.
Yolu Büyükada’ya düşüp de Vapur İskelesi’ndeki Ksidas Kitabevi’nin, hediyelik eşya satan Taylan Karaduman’ın, büfeci Gönül Dinler’in, Telekom bayisi Ömer Katmer’in, gözlükçü Ali Rıza Türkeş’in, tatlıcı Selahattin Almaz’ın işyerlerine uğramayan yoktur.
Neden bugün bu tahliye kararı?
Sanırız bu soruya en doğru cevabı Hediyelikçi Taylan Karaduman veriyor:
“Benim gibi birçok esnaf burada uzun yıllardır esnaflık yapıyor, iskelenin en eski esnaflarındanım. Denizcilik İşletmeleri kapatılınca, Şehir Hatları İBB’ye geçti. İskele de Şehir Hatları’nın mülkiyetinde olduğu için o da İBB’ye geçmiş oldu. O dönemde bir gecede bir yasa yapılarak, bu tip yerlerin kamunun tasarrufu adına kullanılmak için dönüştürebilecekleri ve istedikleri anda esnafı çıkarabilme hakkıyla boşaltılabileceklerini ileri sürerek bize karşı bir yer aldılar. Ancak buradaki yerler planlarda projeli ve tasdikli 1. sınıf eski eser dükkân olarak gösterildiği için farklı bir durum var. Bizi çıkarsalar bile buraları dükkân olarak kullanılmak zorundalar. Bunlar baraka dükkânlar değil, projeli tasdikli dükkânlar. Esnaflar olarak 2006-2007 yıllarında buna benzer bir duruma karşı dava açarak kazandık. Avukatımız Erol Akpınar idi. Ancak kanun ellerinde, bir gecede bir yasa yaparak bizi o tarihten itibaren işgalci statüsüne soktular. Bir süre bekledik, kiracı olarak kontratlarımız yapılır diye, onu da yapmadılar. Ancak her yıl Şehir Hatları’nın belirlediği kiraları bankaya yatırarak bu günlere kadar geldik. Şimdi burada tadilat bahane edilerek, dükkânlar tahliye edilmek isteniyor. İşgalci statüsünde olduğumuz için başka bir yer de göstermiyor. Zaten tadilat dedikleri şeyler, basit bir boya badana ile yapılabilecek işler. Ayrıca bunları dükkân sahipleri kendileri de yapabilirler, devletin parasının harcanmasına dahi gerek yok. Bunun için dükkânların boşaltılmasını bırakın, kapatılmasına bile gerek yok. Tadilat yapılırken dükkânlar çalışmaya devam bile edebilir. Devleti niye zarar ettiriyorsun, esnaf bunu yapabilir, ama diyelim bir yıkılma riski var o ayrı, ama burada o da yok. Tabii bunların hepsi algı operasyonu, masum bir gerekçeyi ‘tamir ve tadilat’ kullanarak ilerliyorlar. Yer gösterilmesiyle ilgili bir-iki girişimde de bulunduk ama oradan da bir ses gelmedi. 15 Ekim son tarih olarak söylendi, sonrasında ne olacak bilemiyoruz.”
Adalar Koruma Koordinasyonu ve Adalılar 15 Ekim’de İskele önünde, esnafın yanındaydılar.
Adalar Koruma Koordinasyonu iskele esnafını yalnız bırakmayacağını ifade eden bir açıklama yaptı. Dövizleriyle, sloganlarıyla ada halkı da esnafını yalnız bırakmadı.
Adalar Koruma Koordinasyonu yaptığı açıklamada;
“Bugün burada ada esnafına destek vermek amaçlı toplandık. İskelenin tadilatı bahanesiyle İskeledeki ada esnaflarına çık emri geldi. Biz de bu emri protesto ediyoruz. Adaların kültür mirası ve ada esnafını korumak amaçlı bugün buradan bir kez daha belirtiyoruz ki bu durum hak ve hukuka uyan bir durum değildir. Haksız ve hukuksuz bir biçimde boşaltma emri verilmiştir. Buna Adalar Koordinasyonu olarak izin vermeyeceğimizi belirtmek istiyoruz. Yerinden etmeler son bulana kadarda esnafın yanında olacağımızı buradan duyuruyoruz.” Dedi.
100 yılın tanığı kitabevi: Iksida
“Burası bizim ve ada için geçmişin, anıların varlığı ve geleceği!”
Böyle diyor Vasili İksida.
100. yılını bir kutlama ile tarihin sayfalarına eklemek isterken tahliye kararıyla sarsılan Iksida Kitapevi sahipleriyle yolu kesişmeyen, alış-veriş yapmayan, Mikail Paşa ve Maria’ya emanet bırakmayan adalı yok gibidir sanırız.
Evet, Mikail ve Maria Paşa’lı kitapevi Büyükada’da bir buluşma noktası, emanetçi dükkânı, ada tarihi, köpüklü kahve içerek kırk yıl hatır saklayan bir yedi emin gibidir. Bu dükkân, Adanın kültür ataşeliği ve mekânı gibidir. Büyükada’ya ayak basıldığında merhaba demeden, adadan ayrılırken hoşça kal demeden gidilirse insanda suçluluk duygusu yaşatan bir mevzidir.
Bir de kitapevi turizm ofisi gibi çalışır. Adaya ilk ayak basanlar nereye, nasıl gidileceğini, ihtiyaç olan enformasyonu ilk Mikail Paşa ve Maria’dan alır. Burada yazarların kitaplarının imza günleri yapılır, adalardaki tüm etkinliklerin duyurusu yapılır, adaya gelen misafirlerin, sanatçıların, yazarların nerede bulunabileceği öğrenilir... Daha neler neler...
Kısacası 1917’den beri adalıların buluşma noktası, kitap okuma noktası...
Vasiliki Iksida:
100 yıllık Büyükada İskele Kitapçısı sahiplerinden Vasiliki Iksida’ya ata yadigârı kitapçı dükkânının boşaltılmak istenmesi ile ilgili ne düşündüğünü ve hissettiğini sorduk. Dedi ki:
“Umarım bu durum geçici olur. Yalnız bizim işyeri için değil bu isteğim. Şunu özellikle belirtmek istiyorum; Mihail benim bir parçamdır. Hayatımız boyunca, hayatı boyunca dükkânın onda olması en büyük dileğim. Kırk yıldan beri Mihail ailemizin bir parçasıdır.
Bu dükkân, kitaplar, hatıralar, elçilik kurumu gibi olan bu yer neden boşaltılmak isteniyor. Büyüklerin emri başka bizim isteklerimiz başka.
Bu dükkânın bir ayrıcalığı var. Yıllardan beri bütün yazarlar, edipler birçok kişinin yolu burada kesişti. Rahmetli Çelik Gülersoy burayı Melce-i Üdeba olarak adlandırdı. Dışarıdan gelen insanların buluşma noktası burasıydı. Hâlâ da öyle. Babamı tanıyorlardı. Babam kültür elçisi gibiydi. Edipleri birleştiren, haberleştiren, irtibat kuran bir elçi gibi çalışıyordu. Bugün de bunu Mihail ve Maria ve çocukları yapıyor.
Eski senelere gideceğim, çünkü ben de daima babamın yanında, annemle beraber işletiyorduk bu dükkânı. (Burada Vasiliki Hanım gözyaşlarını tutamıyor, duygularına hâkim olamıyor; haklı olarak konuşmaya ara veriyoruz. Acının yarattığı hüzün ve iç acısı bu diyor.) Kusura bakmayın diyerek devam ediyor konuşmasına. Bu dükkân böyle kalmalı ki babamın ruhu rahat olsun. (Ve yine gözyaşlarına boğuluyor.) çünkü ben inanıyorum, babam şu an hem beni hem de Mihail’i yukarıdan takip ediyor, buna inanıyorum. Şunu da ifade etmek istiyorum; şu an çok duygusalım ve acı yaşıyorum. Bize 15 Ekim’de burası tahliye edilecek dediklerinde sanki o tarihte burası boşalırsa ben de öbür dünyaya gideceğime inandım. O kadar büyük acıya katlanamayacağımı sandım. İnanın şu an ne konuşacağımı bilemiyorum.
Bugünkü destek bana umut ve moral verdi. Babama da verdi bence. Bir üst makamlar da umarım bu gelişmelerden olumlu etkilenir ve buraya buralara dokunmazlar. İstiyorum ki Mihail ve ailesi mutlu olsun, hem de çok mutlu olsunlar. Burası yaşasın ki buluşma ve sığınak yeri daim olsun, o zaman hepimiz mutlu olacağız, mutlu olmaya devam edeceğiz. Ne diyeyim şu anda duygularım alt üst.
Mikail Paşa:
Ben üçüncü kuşağım. Kitapçı dükkanı kuşaktan kuşağa ‘Bu dükkândan hiçbir zaman kitap eksik olmayacak!’ diye söz vererek devredildi. İsteseydik burayı dönerci yapar, çok para kazanırdık, ama kitapçı olarak kalması bize vasiyet.
Kitapçı dükkanı nedeniyle ben burada kaldım, gidemedim, gitmedim!
Dükkân, 1917 yılında Mikail Paşa’nın “Manevi dedem” dediği Nikolaki tarafından açılmış. Daha sonra oğluna, sonra da torunu Vasiliki’ye kalmış. “Vasiliki, o sıralar öğretmendi. 1978 senesiydi. Aya Dimitri Kilisesi’nde çalışıyordum. Vasiliki sayesinde dede ile tanıştım ve ona dükkânda yardımcı olmaya başladım. 40 yıldır da burayı ayakta tutmaya çalışıyorum...” diyor.
Bir zamanlar neredeyse her dilden dergi vardı kitapçıda. Fransa’da, Almanya’da, İngiltere ve Amerika’da basılan dergi ve gazetelerin birçoğu burada satılırdı. Hem de koliyle, balya balya gelirdi. Adalılar çok okurdu diyerek anlatmaya devam ediyor Mikail Paşa. 1930’lu, 40’lı yıllarda kitapçıda 25 çocuk çalışıyormuş dağıtım için. Bugün ise Adalarla ilgili turistlerin aldığı kitaplar dışında pek okuyan yok. Bir de anı kitapları satılıyor. Çünkü eski ada anılarda kaldı. Ben buranın kapanacağına inanmıyorum. Burası adanın belleği diyor. Son olarak “100 yıl kokteyli yapacaktık, ama yeter ki kapanmasın, 101 yıl kokteyli de olur.” Diyor hüzünle ve inançla. Ve kendilerini tüm sahiplenen kesimlere ve adalılara şükranlarını iletiyor.
Maria Paşa:
Maria sen ne hissediyorsun?
Bugünkü etkinlik (15 Ekim 2017 İskele esnafını sahiplenme etkinliği) bizi çok mutlu etti. Bizi destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum. 100 yıllık bir dükkân ve kitapçı. Biz istiyoruz ki herkes yine buradan kitap alsın, kitaplarla yararlı olmaya devam edelim adalar halkına ve yazarlara. Halk bizi seviyor, burası bizim her şeyimiz. Sadece kitapla geçinmek, ayakta kalmak gerçekten çok zor iştir. Fakat halkı ve adalıları mutlu etmek için biz burada kalmak istiyoruz. İsteseydik, burayı döner vb. dükkânı yapabilirdik. Yapmadık! Çünkü kitaplarla daha yararlı olacağımıza hep inandık ve inanmaya devam ediyoruz.
Biz kitap ve mutluluk için Iksida Kitapçısı olmaya devam ediyoruz. İnsanlık sadece para kazanmak için değil, insanların bu mutluluğu için ve kültür mirası bir yeri yaşatmanın huzurunu yaşamak istiyoruz. İnanın dünyanın her yerinden destek yağıyor. Kapanmasın orası diye her türlü desteği vermeye hazırız diyorlar. Benim on beş gündür gözlerim kurumadı, gözyaşlarım akıyor da akıyor. Hala ağlıyorum. İnanmak istemiyorum buradan çıkarılacağımıza... Burası bizim geçmişimiz, anılarımız, varlığımız ve geleceğimiz.
Erifili Enebekoğlu:
Senelerden beri bu dükkânı çok seviyorum. Başka türlü bir sevgi bu, anlatamam. Biz üç kadın Vasilik, Erifili ve Maria üç arkadaş... (Maria burada tüm acısına rağmen gülümsüyor ve “Biz altın kızlarız, üç altın kız. Uzun bir süreden beri öyle ayrılmaz üçlüyüz.) Bu kitap dünyası ve dükkân bizim yaşam kaynağımız.