Salı, 31 Ekim 2017 18:02

Adalar’da toplantı turizmi bitme noktasında...

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

Kongreler ve toplantılar, turizmin çok önemli bir unsuru. İstanbul toplantı turizminde dünyanın ilk 10 kenti arasında iken, son iki yıl içindeki gelişmeler sonrasında ilk 50 içinde bile yer almıyor artık.

Adalar’da durum biraz daha farklıydı. Uluslararası toplantılar için büyük mekanlar gerekirken, Adalar daha çok iç pazarda küçük buluşmalar, butik toplantılar için aranan yer olmuştu. Heybeli’de Halki Palas, Büyükada’da da Splendid oteli, tarihi yapıları ve salonlarıyla toplantı ve incentive turizminin çekim merkezleri idiler. Bu iki otelin açtığı yola, Anadolu Kulübü ve yeni oteller de girmiş, toplantılar için uygun mekanlar geliştirmeye bu alana yatırım yapmaya başlamışlardı.

2013 yılında Adalar Vakfı öncülüğü ile kurulan Adalar Turizm Geliştirme Merkezi çalışmaları sırasında otellerdeki bu dinamizmi somut olarak gözlemiştik. Bu proje kapsamında yapılan uluslararası katılımlı toplantıda da esas olarak Adalar’ın kültür, toplantı ve incentive turizminin birbirlerini destekleyerek nasıl geliştirilebileceği üzerine odaklanmış, Adalar’ın bozulmamış tarihi kent dokusunun bu alanda önemli fırsatlar yarattığı sonucuna varmıştık. 2015’de İstanbul Bienali’nin etkinlik alanlarından birinin Adalar olması tesadüf değildi.

İşler 2015’ten sonra hızla bozuldu. Turizmden günübirlik kalabalıkları anlayanlar için belki değişen fazla bir şey yok. Hatta işler iyi bile denebilir. Ama bu isle biraz ilgilenenler bilir ki, Adalar’a her açıdan değer katacak turizm hareketleri sıralamasında bu kalabalıkların fazla yeri yok. Birbiri peşisıra açılan otellerin ayakta kalabilmesi günübirlik ziyaretçilerle değil, ortalama 2-3 günlük konaklamalı kalışlar ve bunların önemli sürükleyicisi olan kültür-toplantı ve incentive turizmi ile mümkün.

Ada otellerinde işler iyi gitmiyor

2017 sonuna yaklaştığımız günlerde Adalar’daki otelleri içeren bir soruşturma yaptık. Aslında bu çalışmayı Adalı dergisi yayınlandığından beri hemen her yıl sonunda yapmayı gelenek haline getirmiştik. Gördük ki, Adalar turizminin barometresi sayılabilecek otellerde işler hiç de iyi değil. Bozulma 2016 yılında başlamıştı, az çok gözlemleyebiliyorduk ama sorun giderek ciddileşiyor.

Otellerdeki doluluğu halen TC vatandaşları sırtlanmış durumda. Ama yabancıyı ara ki bulasın. Asıl önemlisi, kültür ve toplantı-incentive turizmi neredeyse bitme noktasına gelmiş.

Aslında ilk olumsuzluk 2016 başlarında Heybeli Halki Palas’ın ortaklarla işletmeci firma arasındaki anlaşmazlık sonuçu kapanmasıyla kendisini göstermişti. Ardından 15 Temmuz darbe girişimi ve o günlerde Splendid otelindeki bir toplantıyla darbe girişimi arasında bağ kurmaya yönelik ortaya saçılan ve halen gündemde tutulan “haberler” geldi. Asıl darbeyi ise, kamuoyunda “Büyükada Davası” olarak bilinen ve bu yılın temmuz ayında Büyükada Ascot otelde İnsan Hakları örgütleri temsilcilerinin katıldığı bir toplantının polis tarafından basılması ve katılımcıların “casusluk” ithamıyla tutuklanması sonrasında yaşananlar vurdu. Üstelik otelin yöneticisi de kısa bir süre de olsa gözaltında kalmıştı. Konuştuğumuz otel yöneticilerinin bir bölümü suskunluğu tercih ederken, bir bölümü ise açık yüreklilikle bu olay sonrasında hem otelcilerde, hem de toplantı düzenleyenlerde bir korkunun hakim olduğunu söylüyor.

Görünen o ki, bu korkunun etkileri uzun süre Adalar ve Ada otelleri üzerinde kendisini gösterecek.

Turing Kulübü’nün unutulmaz yöneticisi Çelik Gülersoy, uzun süre viran kalmış Fabiato Konağı’nı restore edip Adalar’ın kültür ve turizmine kazandırırken bir hayal ile yola çıkmıştı. Diyordu ki, “Adalar müzeler, kültürel etkinlikler, butik toplantılar, balayı turizmi için değerlendirilebilecek harika mekanlara sahip. Yeter ki bu alana ilgi gösterilsin, yatırım yapılsın”. Ölümünden 1 ay önce 2003 Temmuz sayısı için Adalı’ya gönderdiği yazısında da, “Turing’in Fabiato Köşkü için ortaya koyduğu büyük özveri”nin ardında bu hayalin olduğunu, devletin de devasa olanaklarıyla Adalar’ın önemli kültür varlıklarını, mesela Troçki, Reşat Nuri, Ahmet Refik Altınay vb. evlerini ve Yahya Kemal’in Viranbağ Gazinosunu canladırmasının bu isimlere vefa borcunu da yerine getirebileceğini vurgulamıştı.

Troçki Evi de, Reşat Nuri Evi de, Viranbağ Gazinosu kalıntıları da, diğerleri de herhangi bir şey yapılmadan olduğu gibi duruyor.

O günden bugüne değişen tek şey, devletimizin kaynaklarıyla Büyükada Turing Evi’nin kültür merkezi olmaktan çıkarılıp, “Adliye Sarayı” haline getirilmesi oldu.

Adalar’a bilmem ama, bugünün Türkiye’sine pek uyduğu söylenebilir.

 

 

Son değişiklik Perşembe, 02 Kasım 2017 09:20
Yorum yapmak için oturum açın