Ö. Faruk Berksan

Ö. Faruk Berksan

Salı, 01 Temmuz 2014 00:00

Sunuş

Yaz susuz - Ormanlar riskli Adalar İstanbul’un bir tanesi. Denizi ile ormanları, doğası ile bir bütün olarak çok güzel. Acaba vesvese mi yapıyorum ama sanki her yıl bu güzelliğin bir parçasını terk ediveriyoruz. Hem de ciddi olmayan çok basit nedenlerle. Bu yıl ise durum çok ciddi. Ülkemizde her 10-15 yılda bir meydana gelen kuraklık, bu yaz hatırı sayılır boyutlarda. Dereler kurumuş, barajlar boşalmış durumda. Yaz mevsiminin de hayli sıcak geçeceği tahmin ediliyor. Bu mevsimde yağan sağanak yağmurlar ise toprağa veya barajlara değil, çarpık yapılaş-ma nedeniyle doğru denizlere gidiyor. Heybeliada’da 2012 ve 2013 yılında meydana gelen ve kolay atlatılan orman yangınlarını unutmadık. Önceki yıllarda Burgazada ve yine Heybeliada’da meydana gelen daha büyük boyutlardaki yangınlar ise hatırlayanları çok ürkütüyor. Yangın sebepleri genelde aynı. Piknik için yakılan mangal veya tüpler. Bunun önlemi son derece kolay ama nedense alınamıyor. Mangal yerleri belirlense, o alanların dışında yasaklansa hallolacak ama nedense inatla yapılmıyor. Engel olan yasa mıdır, piknikçilerin baskısı mıdır, yoksa vazifesini ihmal eden görevliler midir bilemiyorum? Bakın tedbir alındığında ne güzel oluyor. Heybeliada Değirmenburnu piknik alanını işletenler hem kontrollü mangala izin veriyorlar, hem de bugüne kadar hiçbir riske sebep olmadılar. Üstelik etraf tertemiz. Ada yerlilerinden giriş ücreti alınmıyor. Demek istendiğinde olabiliyor. Bu durumda bizim diğer bölgeler için de resmi görevlilerden sonuç beklemek hakkımız değil mi? Bir de yangın çıkmadan önce alınması gereken tedbirler var. Önceki yangınlarda bu tedbirlerin yetersiz olduğunu hep gördük. Önce ihbar ve haberleşmedeki, dolayısı ile müdahaleyi geciktiren zaaflar. Yangın anında kaybedilen her saniye birkaç ağaç demek. Sonra personel ve eğitim eksikleri. Yetersiz borular, suyu olmayan araçlar. Hatta olmayan araçlar. Dünyanın 16. büyük ekonomisine sahip ülkemizde, İstanbul’un bir incisinde itfaiye araçları yetersiz. Ya biz 16. ekonomik güç değiliz, ya yangının ne olduğundan habersiziz! Bir de yönetilemeyen meraklı kalabalıklar var. Yardım edeyim derken müdahaleyi geciktirenler. Hâlbuki her adada gençlerden oluşan, eğitimli bir gönüllü ordusu olmalı. Her sene bu eğitimler yenilenmeli. Ben Milli Eğitimi de bu gaflet içindeki yöneticilere dahil etmek istiyorum. Belki de en önemlisi o. Allah Adalar’ımızı korusun. İnşallah iş O’nun insafına kalmaz 
Cumartesi, 01 Kasım 2014 00:00

Ruhban Okulu muamması

Bir gün kapatılıverdi. Aradan tam 43 yıl geçti. O günlerde Kıbrıs Rum kesiminin başında, Heybeliada Ruhban Okulu’ndan yetişen Başpiskopos Makarios var diye, kolay bir kararla Ortodoksların ilk Teoloji Akademisi, Kıbrıs Savaşı akabinde kapatıldı. Hepsi bu. Kimse ses çıkaramadı. Neme lazım, itiraz eden o günlerde vatan haini bile sayılabilirdi.
Çarşamba, 01 Ekim 2014 00:00

Orhan Sevsar aramızdan ayrıldı

Adalar’ın Türk Musikisi korolarının vazgeçilmeyen şefi Orhan Sevsar, bir müddetten beri mücadele ettiği sağlık sorunlarına yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Müziğimizin klasik kurallarından hiçbir zaman taviz vermeyen şefimiz, her kesimle barışık, herkesin sevdiği bir sanatseverdi. Bıkmadan, usanmadan, bir menfaat beklemeden bir ömür boyu aşığı olduğu sanatımızın peşinden koştu durdu...
Pazartesi, 01 Eylül 2014 00:00

Sunuş

Adalar’ımız bir ‘Kültür Merkezi’ olabilir mi? Bizim rüyamız bu. Sanatın yozluklarından, kirlenmişliklerinden arınmış izoleli bir bölge olamaz mı? Gerçek sanat yapmak için tertemiz bir yer. Zaten Latin dillerinde ada (island) ve izole (isolate) kelimeleri kardeştir ve birbirini çağrıştırır. Adalar’da gerçekten inanılmaz etkinlikler gerçekleşiyor...
Çarşamba, 01 Ekim 2014 00:00

MacerAda 2

Adalar Vakfı programının 2014 sayfası, mükemmel bir etkinlik ile tamamlandı. 7 Eylül Pazar günü, geçen yıl olduğu gibi sıra dışı bir yarışmamız vardı. Bu yıl tecrübemizin verdiği cesaretle büyük bir özgüvenle çalışmaya başladık...
Benim gibi düşünmüyorsan benden değilsin! Ya dostum olacaksın, ya düşmanım! Arası olamaz! Bir an önce karar ver! İşte düşünce hürriyetinin, fikir zenginliğinin bittiği nokta budur. Daha ilkokuldan itibaren bu doğru, bu yanlış dayatmasına maruz kalan gençlerimizin karar vermesine pek imkân tanınmıyor. Bu nedenle böyle bir yeteneğimizin gelişmesine hiç ihtiyacımız olmuyor...