Yalım Eralp, Nilgün Refiğ Pala, Asu Aksoy, Ali Erkurt ve Halim Bulutoğlu, 20 Nisan 2021 günü yitirdikleri sevgili arkadaşları Zeynep Zihli için yazdılar.
Zeynep Zihli’ye (Zeyno) Veda
Ufku geniş, gönlü geniş, doğa ve insan dostu, sivil aktivist Zeyno beklenmedik şekilde o kötü hastalığa yenilip sevenlerini öksüz bıraktı. Herkes iyi ki tanımışız dedi. Ama aynı nefeste bu kadar da büyük üzüntü duydu.
Adayı çok severdin. Ada da seni.. Kumsaldaki evini zevkine uygun ne de güzel yapmıştın.
Seni tanıyıp sevenler her çarşıya girişte seni görecekler sanki.
Büyükada Horoz Reis’de artık zor kahve-çay içerim. Öyle ya beş kuruşluk kahve-çayın parasını kim verecek diye kavga edemeyeceğiz.
Nana, Mehmet Ali ve ben Fıstık Ahmet’e sen olmadan nasıl gideceğiz.
Hele hele omuz omuza dans ettiğimiz Fasa Fisa’nın Kadıköy’deki dans okulundan nasıl içeri gireceğiz.
Kaybını duyan sevenlerin, dans arkadaşların Ada’ya koştular; son uğurlama için.
Akıldaşım, güvenilir dostum seni seven herkesi güzel hatıralarla öksüz bıraktın çok genç yaşta. Ama sen sadece resim ve hatıralarda yaşamayacaksın. Herkesin kalbinde de yaşayacaksın.
Büyük üzüntüme rağmen iyi ki seni tanımışım.
Evet Büyükada’dan bir Zeyno geçti. İyilik dolu, akıl dolu...
Büyükada Nurlar içinde yat. Işıklar saçmaya devam et.
Kahve parasını öbür dünyada buluştuğumuzda gene yapabilir miyiz bilmiyorum....
Yalım Eralp
Güzel gülüşlü zarif arkadaşım
Sevgili Zeynep Zihli’yi 2015 yılında tanıdım. Adalı dergisinde “Kardeş Adalar” adı altında Yunan Adaları’nı tanıtan bir dizi yazımın yayımlandığını öğrenince, ortak arkadaşımız sevgili Nalan Er aracılığı ile bana, çok sevdiği İkaria adası için yazdığı güzel yazıyı göndermişti. Yazısında, adada çok sade bir hayat süren, ürettikleri ile yetinerek, telaşsız yaşayıp giden, dans etmeyi seven, ölümden korkmayan insanların yaşam felsefesine hayranlığını dile getiriyor ve hep böyle kalmalarını diliyordu. Zeynep’in de hayata bakışını yansıtan bu yazı “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik” başlığı ile Adalı’nın 125. sayısında yer aldı.
Sonraları yine ortak arkadaşlarımızla birlikte pek çok kez bir araya geldik, güven veren gözleriyle insanları samimiyetle dinliyor, başkalarının hayatlarını kolaylaştırmaya, sıkıntılarına çözüm bulmaya çalışıyor, kendi sorunlarından hiç söz etmiyordu. Profesyonel iş yaşamını sürdürürken, bir yandan da Dünya Mirası Adalar Girişimi’yle birlikte, Adalar’ı biricik ve özgün yapan değerlerin kaybolmaması için verilen mücadelenin içinde yer aldı.
Her zaman barıştan yana olan sevgili Zeynep ile Ege’deki Leros adasında düzenlenen Türk-Yunan dostluk etkinliklerine de katıldık, onun neşeyle, coşkuyla sirtaki yapışı gözlerimin önünde. Zeynep için dostluk, kardeşlik, sevgi, iyilik, vefa, birlikte gülüp eğlenebilmek o kadar önemli kavramlardı ki, 13 yıldır mücadele ettiği hastalığının ardından “kelebek” olma vaktinin geldiğini anladığında yazdığı veda mektubuyla çok sevdiği dostlarını birbirlerine emanet edip gitti.
Huzur içinde uyu güzel gülüşlü zarif arkadaşım, dostların yaşadıkça sen de bu kalplerde yaşayacaksın. Dünyanın her köşesinden arkadaşlarınla gün gelir Büyükada’da, kim bilir belki de İkaria’da buluşur, seni özlemle yad ederiz.
Nilgün Refiğ Pala
Güzel insan Zeynep’in ardından...
Zeynep’le galiba ilk tanışmamız 2016 yılında güzel bir Ağustos akşamı bizim bahçede olmuştu. Adaların dünya miras listesine girmesi için ne yapmak gerekir diye konuşmak üzere sofra etrafında bir araya gelmiştik.
Zeynep’le tanışmamız Dünya Mirası Adalar Girişimi olarak kendimizi ilan etmemiz ile birlikte yoğun bir çalışma arkadaşlığı şeklinde gelişti. Adaların UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi dosyasının hazırlık ve 2019 yılında Bakanlığa iletilmesi sürecinde Zeynep çok emek verdi.
Zeynep, tam bir sivil toplum gönüllüsüydü, Adaların ulaşım sorunundan, atlarının sağlığına, geçiş dönemi yapılaşma koşulları düzenlemesinden, kültür mirasının korunmasına kadar bir sürü konuda yapılan çalışmalara büyük bir enerji ile katıldı.
Konulara her zaman yapıcı ve olumlu bir perspektiften yaklaşıyordu. İnanılmaz zekası ve çalışkanlığı ile çetrefilli konuların bir tarafından girip öbür tarafından çıkıyordu. Hazırladığımız sunum dosyalarındaki düzeltmelere bakıyorum da ne kadar sabırlıymış diyorum.
Zeynep bütün bu çalışmaların yanında keyifli zaman geçirmeye de yer ayırırdı; hep bir yerlere gezmeye gidiyor, şen fotoğraflar yolluyordu. Sirtaki, Kasapi, daha adlarını bilmediğim bir sürü dansı çok iyi bilir oynardı. Onun iteklemesiyle Karadeniz horonu öğrenmeye taa Kadıköylere gittik birlikte bir dönem.
Çok güzel bir fikri vardı Zeynep’in, Adalarda bir Dans Festivali başlatmak. Ne güzel olur Zeynep bunu başarabilsek bir gün, sana ithaf etsek...
Bu kısa denilebilecek beş yıllık süreçte Zeynep’in değer verdiği en önemli şeylerden birisinin dostluk olduğunu gördüm. Her şey bir tarafa, dostluklar sağlam kalsın diyen bir düşünceliliği vardı. Kendime bu bakımdan içerliyorum, şu cafede biraz daha uzun otursaydım Zeynep’le diye. Hep bir koşturmaca, konudan konuya savrulmaca... bu arada ona sormadığım sorular...eksik topal bıraktığım bir ihtimam. Senden güzel şeyler almışım Zeynep, onlar benim için hep değerli kalacaklar.
Asu Aksoy, 22 Nisan 2021, Büyükada.
Sevgili Zeynep’i az tanıdım, çok sevdim.
Sevgim onun her zaman güçlü ve sağlam olan hayat dolu duruşuydu.
Az birlikte olduk, güzel şeyler yaptık veya yapmaya çalıştık.
Şimdi anlıyorum ki gidişinin kalbimizde yarattığı derin boşluk herhalde ilerde onunla çok daha güzel şeyler yapabileceğimiz umudunun kırılmasıydı.
Her şeye rağmen o bu ani ayrılışı ile bizlere aklın ve umudun gücünü bıraktı ve zamanın kısalığını hatırlattı.
Çabuk ayrıldı Zeynep. İnanması zor. Bir büyük kütüphane daha yandı.
Onun güler yüzlü ve capcanlı resmi gözümüzün önünden silinmeyecek.
Güle güle Zeynep, seni çok anacağız, çok anlatacağız.
Ölmek öyle kolay değil.
Ali Erkurt
Olmadı
Daha ilk karşılaşmanızda ısındığınız, kaynaşıverdiğiniz insanlar vardır ya, yaşamınız boyunca. İlk yıllar daha çoktur sayıları, yaş ilerledikçe azalır; yaş deneyimle birlikte önyargıları da biriktirir. Daha seçici kılar sizi.
Zeynep ile yollarımızın kesişmesi, işte bu ilerleyen yaşlarımızda, son çeyrekte oldu.
Adada karşılaşırdık. Ama derinlemesine bir diyaloğumuz olmamıştı.
Dünya Mirası Adalar Grişimi’nin öncülerindendi. 2018 yılı başlarında, girişimin düzenlediği arama toplantıları dizisinin sorumluluğu ondaydı. Ben de girişim grubuna daha yeni davet edilmiştim. Oturumların planlanmasında görev aldığımı hatırlıyorum. Son derece pratik, çözüm odaklı, pırıltılı bir insan bulmuştum karşımda. Çok konuşmayı sevmeyen, söylediği her cümle düşünülmüş taşınılmış, dopdolu... Aklına güveneceğiniz, saygı duyacağınız insanlar vardır ya, öylesi.
2018 ilk aylarında başlayan ve yoğun mesai içeren girişim maceramız, 2019 mart ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne Adalar’ın adaylık dosyasını teslim etmemizle bir aşamayı geride bırakacaktı.
Zeynep, uzun ve sonuçsuz tartışmalarla geçen 2018 ekim-kasım toplantılar maratonunun bir noktasında izin istedi.
Atina’ya gidecek, bir süre işinden, çevresinden ve ortak çalışmamızdan ayrı kalacaktı. Yunanca öğrenmek istiyordu. Müziğine, dansına ilgi duyduğu dili öğrenmek istemek de tam Zeynep’lik. O denli yakın olmadığımız için belki de ben bilmiyordum, çok önceki yıllarda yakasına yapışan hastalıkla boğuşmaya başlamış ve alt etmiş olduğunu. Bu zorlu karşılaşma, hayata bakışında, ilgi alanlarında da değişime yol açmış olmalı. Bunu veda yazısında çok iyi anlatıyor zaten.
Anlıyorum ki o gidişler, verilen uzun inkıtalar aynı zamanda içe yolculuğun bir parçası imiş. Bir iç hesaplaşma, yeniden sorgulama. Yaşamı, çevresini, yapıp etmelerini...
Hiç kolay değildir, bu durumlarda insanın kendisiyle yüzleşmesi. Her şey kabullenmekle başlar. Kabullenmek teslimiyet değildir, asla. Kabullenmek, “niye ben” sorusunu geride bırakabilmektir. Kabullenmek, kader deyip içe kapanmak da değildir. Zeynep’e asla yakıştıramam kaderciliği.
Zeynep Atina’ya çıktığı bu yolculuğu süresinde, seyrek de olsa grup yazışmalarına katıldı. Yine her zaman, olanca soğukkanlılığı, sorun çözücülüğü ve yerli yerince tespit ve önerileriyle.
2019 ağustosunda ülkeye döndüğünde, DMA girişim grubu da artık patinaj evresine girmişti. Yıpratıcı, sonuçsuz tartışmalar tamam mı devam mı noktasındaydı. Zeynep dönmüştü ama tartışmaların uzağındaydı.
“Çünkü kendi çalışma modeli bu derece belirsiz bir grubun çevresiyle doğru bir ilişki şekli geliştirmesi de mümkün olmuyor.” demişti 2018 ekiminde giderken. Gidip çarpacağımız duvarı görmüş ama dinletememişti. Ve bizler, o duvara çarptığımızda bile bu analizi yapabilmekten çok uzaktık.
Zeynep’i çalışmalara katılmak için ikna edebilmemiz, başka bir alan ve kulvar açmakla mümkün oldu. Tam da o günlerde, Adalar’ın en önemli sorunlarından biri olan “ulaşım” meselesi gündeme girmişti. İBB, Adalar’da bir Ulaşım Çalıştayı organizasyonu içindeydi. Adalar Kent Konseyi’nin, yeni yönetimle feshedilmiş eski Ulaşım Çalışma grubundan kalan beş arkadaş bir araya geldik. Son derece verimli, üretken bir grup çalışması içinde birlikte olduk. İçinde sosyolojisiyle, mühendisliğiyle analizler yapan, ideal çözümleri üreten harika bir grup. Sözümüze, önerilerimize kulak verilseydi, bambaşka bir adayı konuşuyor olacaktık bugün. Olamadı. Hayal kırıklıklarımızı konuşmanın anlamı yok. Bana başta Zeynep, o güzel çalışma günlerimizde gözlerde kalmış ışıltı yeter.
Pandemi günlerinde bu defa Zoom üzerinden sayısız buluşmalar.
2020 yazında, açık havada fırsat buldukça bir araya gelişlerimiz.
2021 başlarında Fayton Meydanı Kentsel Tasarım yarışması için yeni bir motivasyon. Adalar Müzesi üzerinden yapılacak sergi ve etkinlikler için heyecanlı başlangıç.
Mail grubumuzdaki son mesajı bunun üzerineydi: “Biraz sağlık sorunları ile yoğun haftalar geçirdim. Merak etmeyin konu covid değil. Neyse şimdi daha iyiyim, iyileşme süreci başladı. Gelelim konumuza; ekteki sunuma bakınca Halim’e hak verdim çerçeve çok genel kalmış. Bu durumda da iş başa düşmüş belli ki. Evden de olsa katkı sağlayacak bir şey varsa elimden ne gelirse...”
2 Nisan’daki WhatsApp mesajında ise Koşuyolu’nda hastanede olduğunu yazmıştı. “Şifa buradan gelsin” diyerek.
Şaşkındık.
Kondurmak istemiyorduk.
Gerçekten de şifa bulacak ve gelecek diye bekliyorduk.
Olmadı.
Olmadı be Zeynep...
Halim Bulutoğlu