İnsanlık zor günler geçiriyor, umarız Türkiye’de de yayılmaya başlayan COVID-19 Çin’in başardığı gibi kontrol altına alınabilir. Vazgeçmeden uygulamamız gereken sosyal mesafenin korunması, evden çalışma, okulların tatil edilmesi gibi somut yöntemler ile devreye giriyor. Bütün getirdiği problemlerle birlikte günümüzün gerçeği bu oldu. Sağlığımızı koruyacağız tabii ama eve kapanma olgusunu fırsata çevirmek de bizim elimizde, evdeki tamiratlardan çocuklarla daha çok vakit geçirmeye kadar. Ve tabii kültürel aktiviteler, bekleyen kitapların okunması, müzelerin gezilmesi. Evet, müzeleri gezeceğiz, ama evden çıkmadan, sanal ortamda…
Önce bir kavrama açıklık getirelim: Her şeyin önüne “sanal” sözcüğünü koyarak bir şeyin İnternet’teki varlığını belirtiyoruz ya, bu müzebilimde geçerli değil. “Sanal Müze” (virtual museum) olmayan bir müzedir, var olan bir müzenin web sitesinde sunduklarına çevrimiçi müze (online museum) diyoruz. Örneğin tüm dünya mimari örneklerini, mimarlarını, eserleri belgeleyip sergileyebileceğim “Dünya Mimarisi Sanal Müzesi” yaratabilirim. Bunu günümüz teknolojileri ile kurgulayıp İnternet üzerinden erişime açabilirim. Bunun için bir bina gerekmiyor, bir kurum falan da lazım değil. Zaten tüm dünyadan binaları taşıyıp başka bir binanın içine koyma şansım da yok.
Ama bu müze müzebilimin kuralları ile hazırlanmalı, bir veri tabanı ya da web sitesinin ötesine geçebilmeli ve sürdürülebilmeli ki buna “müze” diyebilelim. Sanal müzelerin kazandığı önem iki senedir üzerinde çalışılan ICOM’un (International Council of Museums – Uluslararası Müzeler Konseyi) Yeni Müze Tanımı’nda da yerini buluyor. Eski tanımda olan “kalıcı kurum” (permanent institution) yerine “alan” (space) denerek sanal müzeler de kapsanır oluyor.
Sanal müzeler arasında tüm dünyadan eserlerle Google Arts & Culture ve Avrupa kültürünü sayısal ortamda derleyip sunan Europana sayılabilir. Menüleri gezin, konu başlıklarına, sergilere (exhibition) tıklayın, ve kısa bilgi ve görsel vermek ötesi küratörlüğü de yapılmış sanal sergileri gezin, 360 derece fotoğraflarla müzelerin içini de görün. Ama maalesef Türkçe içerik bulmak zor, otomatik çeviri servislerini kullanmanız gerekebilir.
Sanal müzelerde çok geniş bir yelpazeden teknolojiler kullanılıyor. Artık klasik olan web sitesi - resim – metin dışında özel üretilmiş videolar, 360 derece çekimler, 3B modellemeler, hatta sanal gerçeklik (VR) uygulamaları devreye giriyor. Yukarıdaki örneklerdeki gibi bazı hazır internet portalları geliştirilmiş olsa da müzeciler bunları yaratıcılık açısından çok sınırlayıcı bulmakta ve değişik arayışlara girmekteler. Örneğin sanal gerçeklik gözlükleri çıkar çıkmaz daha 2013 yılında Europana bu konuda yol gösterici denemelere başladı, örnek olarak da 3B modelleme ile sanal bir müze binası kuruldu ve içine birçok müzeden eserler yerleştirildi. Bizleri çok heyecanlandıran bu teknik maalesef gerek gözlüklerin (oyun oynamak dışında) yayılmaması, gerekse içeriğin üretiminin gerektirdiği emek miktarı nedeniyle çok kullanılır olmadı şimdilik. Aslında telefon takılan tip sanal gözlükler epey ucuza edinilebilir ve bu müthiş deneyimi herkes yaşayabilir.
Giriş fotoğrafında gördüğünüz resim tam da bahsettiğimizi gerçekleştiren bir uygulama: Ancient Sculptures of Vietnam (Vietnam’ın Antik Heykelleri). Gerçek eserler 3B olarak taranarak modellenmiş ve gene bilgisayarda oluşturulmuş bir mekanın içine yerleştirilmiş. Verdiğimiz linkteki web sitesinde bilgisayar üzerinden gezilebiliyor (mekanın üstüne çift tıklayınca içinde gezebiliyorsunuz). Sağ altta bulunan VR-3D düğmesi ise VR gözlüğünde kullanılabiliyor.
Genelde müzelerin web sitelerinden erişilen çevrimiçi müze turları (online museum tour) ya da sanal gezi (virtual tour) adını verdiğimiz ortamlar daha sık karşımıza çıkıyor. Ama müzeciler müze deneyimini bir bütün olarak görürler, ziyaretçiye mekanın içinden 360 derece bazı görüntüler göstermek yeterli değildir. Yapılması gereken ziyaretçinin bu sanal geziyi yaparken metinlere, görsellere, objelere etiketlerine kadar bakabilmesi, videoları izleyebilmesi, etkileşimli gösterimlerle oynayabilmesi. Gereken emek bir yana müzeler de bunun yapılmasını pek istemiyor. Müzelerin istediği insanların müzeye gelmesi, dolayısı ile bu turlar bir çeşit tanıtıcı işlev (teaser) sadece. Bazılarında kocaman bir de telif hakları sorunu var.
Ama birçok dünya müzesi ellerindeki arşivleri ve envanteri İnternet üzerinden halka açmış durumda. En yenilerinden biri de Paris müzelerinin koleksiyonları. Ziyaretçi sanal gezileri bunlarla birlikte izlerse daha bütünsel bir deneyim elde edebilir.
Ülkemizde de birçok müze için 360 derece panoramik fotoğraflar üzerine yapılmış sanal geziler yıllardır vardı. Son aylarda devlet müzelerinin bazıları için Matterport adı verilen cihaz ve yazılımla üretilmiş epey başarılı üretimler ortaya çıktı.
Arama motorunuza “müze sanal tur” ya da “virtual museum tour” yazarak (ya da daha kolayı, verdiğimiz bağlantıları tıklayarak) müzeleri ekranınızda bulabiliyorsunuz. Bunun ötesini istersek zorlanıyoruz ama. Devlet müzelerinin hiç birinin, önde gelen birkaçı dışında özel müzelerin envanteri halka açık değil hala maalesef.
Pandemiyle birlikte yabancı kaynaklarda sanal müze turu önerileri de çoğaldı. Aslında sanal geziler ve envanterler müzelerin hiçbir zaman gelmeyecek olan bir kitleye ulaşmaları, bizlerin de gidemeyeceğimiz müzelere ulaşmamız için çok doğru araçlar.
İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi olarak Adalar Müzesi de kaynaklar elverdiğince İnternet’in ve teknolojinin sağladığı olanakları kullanageldi. 2012’de gerçekleştirilen bir AB projesi çerçevesinde sanal dünyadaki varlığını arttırdı.
Bir diğer Ada müzesi olan Sait Faik Abasıyanık Müzesi de İnternet üzerinde gezilebiliyor.
İki alanı birleştirdiğimiz bir “yarı-sanal” müze tipimiz var: Kapanan sergileri sanal ortama taşımak. Bu şekilde doğası gereği artık ortadan kalkan kültürel birikime erişilebilmesini sağlayabiliyoruz. Buna örnek olarak Sanal Adalar Müzesi ve Pera Müzesi’nin Google Arts üzerinden sunulan dijital sergileri sayılabilir.
Önümüzdeki günlerde Adalar Müzesi’nin İnternet varlığı üzerine çalışmalarımızı geliştirecek sonuçlarını sizlerle paylaşacağız. Düzelteceklerimiz arasında sanal gezimiz de var, sizlerden de önerilerinizi bekliyoruz. Ama bu gelişmeleri beklerken eski sergileri gezmeye, videolara bir daha bakmaya ne dersiniz?
Özetlersek, çok gelişkin ve VR kullanan bir sanal gezi dışında gerçek bir müze deneyimine yaklaşmamız çok zor. Ama bugünlerde hazır evdeyken ve müzeler tek tek kapanırken zaten gitmemizin zor olduğu müzeleri ya da kaçırdığımız sergileri gezmemizden daha güzel ne olabilir?
Bülent Özden - Bilgisayar Yük. Müh. / Müzeci