29 Kasım Perşembe günü, Antalya’da Uluslararası “Resort” Turizm Kongresi’nin 8’incisi yapıldı. “Resort”, yayımına 2000 yılında başlanan sektörel derginin adı. Kurucusu olduğum ve uzun süre yönetim kurulu başkanlığını üstlendiğim şirket tarafından Akdeniz Turizm ve Otelciler Birliği ile işbirliği içinde aylık olarak yayınlanan önemli bir dergiydi. Sonraları bu kongreye de adını verdi.
Son yıllarında artık misafir olarak davet edildiğim, her seferinde bir şeyler öğrendiğim, bilgilerimi tazeleme fırsatı bulduğum çok önemli bir kongre. Bu yıl da, dünya turizmine yön veren yeni ve önemli isimler davetliydi. Bir çok sektörde olduğu gibi, turizme de dijitalleşme damgasını vuruyor, dijital dünyanın yarattığı firmalar bu alanda hızla gelişiyor. Kongrede de bu konular ağırlıkla konuşuldu.
Artık herkes, geleceğin turizminin organize grupların mass hareketleriyle değil, bireylerin tercihlerine göre şekilleneceğinin farkında. Dijital dünya, bu konuda sonsuz imkanlar yarattı, yaratmaya da devam ediyor.
Kongrede konuşulan konulardan biri de medya ve turizm idi. Bu oturumda dile gelen bir kavram dikkatimi çekti. “İnstagrammable”. Belki sık kullanılıyor ama ben ilk kez duydum. İnstagram’a uygun, yerleştirilebilir fotoğraf ya da resim anlamında. Turizm alanına aktaracak olursak eğer, gezilen yer, kalınan tesis, yemek yenilen sofra eğer instagrama yerleştirilebilir güzellikte fotoğraf veriyorsa, iyi bir ürün kabul görüyor artık bu dünyada. Çünkü herkesin elinde bir cep telefonu var ve çekilen fotoğraflar anında paylaşıma giriyor. Türkiye’de facebook ve instagram kullanıcı sayısının 40 milyonun üzerine çıktığı da dikkate alındığında, kaçabileceğiniz bir yer yok. Nüfusun yarısı. Dünyada da bu böyle. Örneğin dünyanın en kalabalık ve en çok turist gönderen ülkesi olan Çin’de bu oran daha da yüksek.
Lafı evirip çevirmeden Adalar’a getirmeliyim.
Düşündüm şöyle bir. Ziyaretçilerin adımını attığı, zamanlarının büyük bölümünü geçirdikleri ada merkezlerinin halini gözlerimin önüne getirmeye çalıştım. İnstagrama yerleştirilebilir nitelikte nelerin fotoğrafını çekebileceklerini. Bir zamanlar gözümüzü alamadığımız, iskele, meydan ve çarşılardan geriye ne kaldığını... Çirkinlikleri, düzensizlikleri.. Güzelim mimari yapılara olur olmaz eklentileri. O kısa sürede maruz kaldıkları davranışlara girmiyorum. Nasılsa unutulup gider. Ama ya fotoğraf kareleri?
Bizlere miras her şeyi, her güzelliği sonsuz bir hoyratlıkla harcıyor, tüketiyoruz. Günü kurtarmak için atılan her adım geleceğimizi tüketiyor.
Farkında mıyız, emin değilim...