Su altında hayaletler olur mu? Olursa, bunların diğer canlılara zararı olur mu?
Bunca yıl dalıyorum, ama su altında hiç hayalete rastlamadım, doğrusunu söylemek gerekirse su üstünde de rastlamadım! Ama suyun altında, filmlerdeki hayaletler gibi canlılık belirtisi göstermeden diğer canlılar için korkutucu olan, hatta onların ölümüne neden olan varlıkların olduğunu biliyorum. Hatta onlara özellikle Prens Adaları civarında yaptığımız dalışlarda çok sık rastlıyorum!
Deniz diplerinin en kötü görüntüsünü oluşturan da onlar. Zaten kirletilip, deniz yaşamı gittikçe fakirleştirilen, rengini kaybetmiş Marmara’da su altı fotoğrafı çekmek için kadraj yapmakta zorlanırken bir de bu hayaletleri kadrajımıza almadan fotoğraf çekmeye çalışmak işimizi daha da zorlaştırıyor. Önceden yerlerini bildiğimiz deniz dibi canlılarının fotoğraflarını çekmek için daldığımızda, birçok dip canlısının artık yaşamadığını, birçoklarının da onlar tarafından yok edildiğini görüyoruz. Üstelik bulundukları bölgeyi bir su altı doğasından beklediğimiz görüntüden tamamen uzaklaştırarak!
Bu kadarla da yetinmiyorlar, bulundukları bölgeye bir kere yerleştiler mi, orayı artık uzun yıllar terk etmiyorlar. Yani bulundukları bölgeyi önce tahrip edip o bölgedeki canlıları yok ediyorlar ve orada bulundukları sürece avlanmaya devam ediyorlar. Bunun sonucunda sadece halk arasında değil bilimsel çevrelerde de kabul gören bir avcılık şeklini ortaya çıkardılar; “Hayalet Avcılık”. Daha çok ticari avcılığın neden olduğu ama her ne şekilde olursa olsun avcılık sırasında özellikle dipteki kayalara takılarak yırtılıp kopan ve o bölgede mecburen bırakılan özellikle “balık ağları”, birçok su canlısının ölümüne neden olurlar. Sahipsiz, amaçsız ama her zaman avlanmaya devam ederek. Balıklardan yengeçlere, yumuşak mercanlardan deniz kaplumbağalarına, memelilerden karabatak türü su kuşlarına kadar. Hatta çevrelerinde dalan biz dalgıçlar için bile aynı şekilde tehlikelidirler. Çevrelerinde dolaşırken, üzerimizdeki dalış malzemelerin, uzantıların takılmamasına dikkat etmenin önemi hayatidir. Bazen demir atmış teknenin demirini, bazen oltasını denize sarkıtmış bir amatörün tüm takımını alıkoyarlar. Bir gerçek var ki, “Hayalet Avcılık - Ghost Fishing” sadece Prens Adaları’nın, Türkiye kıyılarının değil, denize kıyısı olan ve ticari balıkçılığın söz konusu olduğu tüm dünya ülkelerinin bir sorunu haline gelmiştir. Ancak üretimlerinde kullanılan malzemeler deniz suyuna dayanıklı olduğundan uzun süreler bırakıldıkları yerde kalıp yıllar boyu birçok deniz canlısı için tehdit oluşturmaya devam ederler. Bu süre boyunca da bu ağlara takılıp ölmüş ve vücutları parçalanmış canlıların yaydıkları koku diğer deniz canlılarının çevrelerinde toplanmalarına neden olur. Bu da başka canlıların ağlara takılıp ölmeleri için bir döngü oluşturur. Üzerlerinde biriken iskeletler de “Hayalet Avcılık” tanımına çok uyar.
Benzeri şekilde kaybolmuş ağların neden olduğu bu şekildeki pasif avcılık muhtemelen, insanların bu yöntemleri kullanmaya başladıkları ilk dönemlerden beri söz konusuydu. Ancak, bu şekilde terk edilmiş av malzemelerinin deniz suyuna karşı dirençleri çok fazla olamıyordu. Ancak günümüzde av malzemelerinin hammaddelerinde ve üretim teknolojisindeki gelişmeler onların yıpranmadan yaklaşık 30 yıla kadar suyun altında kalabilmelerini sağlayabiliyor. Bunun sonucunda da denizlerde unutulmuş av araçları günümüzde “Hayalet Avcılık” olarak bütün dünya için bir çevre sorunu olarak ortaya çıktı. Ayrıca, ağların dibe batmasını sağlayan kurşunların da onlarla birlikte suda kaldıklarını da unutmamak gerekir. Tuzlu suda kalan kurşunların da zaman içinde deniz suyuna zehir salgıladıkları da bir gerçektir.
Prens Adaları çevresindeki hayalet avcılığına çoklukla Gırgır avcılığı sırasında dipteki taşlara takılıp bırakılan ağlar neden oluyor. Çektiğimiz fotoğraflarda görülen ağlar da çoğunlukla gırgır teknelerinden arta kalanlar. Daha önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi Gırgır avcılığı aslında yasal bir av yöntemi. Yasal olmayan Gırgır teknelerinin ağ torbalarının ulaşması gereken derinliklerden çok daha sığ sularda avlanıp deniz dibine trol etkisi yapmaları. Ne yazık ki bölgemizde bu yasak avcılık ısrarla sürdürülüyor. Bu nedenle adalar çevresinde dipte sayısız deniz canlısına ev sahipliği yapan taşlıkların tamamına yakını ya tamamen ya da kısmen bu takılıp kopmuş ve unutulmuş ağlarla kaplı ve hepsi birer “hayalet avcı”. Kayalara takılmış bir ağ ise, dibe çökmüş bir ağdan çok daha fazla avcıdır.
Peki, bunun önüne geçmek için ne yapmalı? Halen deniz dibinde bulunan ağlar için neler yapılmalı?
Deniz diplerinde hayalet yoktur, olamaz da. Yeter ki, deniz üstündekiler sualtında kendi hayaletlerini kendileri yaratmasınlar.
Not:
Dünya genelinde ise, Dünya Tarım Örgütü (FAO- Food and Agriculture Organization) 1995 yılında hayalet avcılığı balıkçılık endüstrisini ve çevre şartlarını olumsuz etkileyen bir faktör olarak açıklamış kaybolan ağların yeniden bulunup çıkarılmalarını önermiştir.
Ayrıca Hayalet Avcılık ile aşağıdaki link ilgilenenler için yararlı olabilecektir.