5 Şubat 2017’de, Kınalıada’nın uzun süredir ihtiyacı olan “sahipsiz hayvanların bakım ve tedavileri” için gereken klinik hizmete girdi.
Dalışın da bir dili vardır. Örneğin “Kıyı açma” denildiğinde bir dalgıç, bunun kıyıdan veya kıyıya yakın bir yerden dalışa başlayıp, kıyı yapısına göre derinlere inip sonradan yaklaşık aynı rotadan dönüş şeklinde bir dalış olacağını bilir.
Müthiş karlı günler geçirdik ve resmen kara kış yaşamaktayız bu yıl. Siz bu yazıyı okuyana kadar bir kar furyası daha olur herhalde. Ki şu anda hafiften atıştırmaya başladı bile. Dört mevsimi de yaşayan ülkemizde, büyük şehirler, özellikle de İstanbul için kar, yıllar geçtikçe daha ağır bir sınav haline geliyor.
Bugüne değil de düne dönsek, çocukluk yıllarımıza. Hep denizin kıyısında geçirdiğimiz altmışlı yılların yaz günlerine. Adalar’da veya İstanbul’un herhangi bir yerinde dizlerimize kadar suyun içinde olduğumuzu, yürüdüğümüzü, bir yosunluk alana geldiğimizde içimizin ürperdiğini, hafifçe korktuğumuzu hatırlasak. Bizi ne korkuturdu? Örneğin ahtapotlar mı? O dönemler bir ahtapot ile karşılaş mıydık, nedir bilir miydik ki korkalım!
Su altından beklentisi, masmavi bir dünya içinde süzülmek, birbirinden farklı, renkli balıkları izlemek, dipte kendilerine yer edinmiş mercanları fotoğraflamak, kısaca bu su dünyasını görerek keşfetmek olan bir dalgıç için Marmara Denizi’nin yeşile yakın rengi ve derinlik arttıkça giderek karanlık hale gelen yapısının cazibesi ne olabilir?
Hava güzel, deniz sakin, Adaların yükü gitgide hafifliyor. O bunaltıcı sıcaklar yerini tatlı bir Sonbahara bıraktı. İstanbul’da hele Prens Adalarında Sonbaharın güzelliği tartışılmaz.  Büyükada’yı gezmeye gittik. Vapurdan çıkan ziyaretçileri karşılayan meydandaki saat kulesinin dili olsa avaz avaz “Yeter, gelmeyin üstüme” diye bağıracak.
Adalar, nasıl SİT alanı ve birçok yapı nasıl korunması şart olan eski eser ise hareketli ve canlı olmasına rağmen atlı faytonlar da bu SİT alanının korunması şart olan varlıkları arasında sayılabilir.
Adalarımızı çevreleyen, yüzdüğümüz, gezdiğimiz, balığa çıktığımız denizlerde köpekbalıklarının bulunmasını ister miyiz? Buna “evet” diyenler çok olmayacaktır şüphesiz. Çünkü köpekbalıkları hangi tür olursa olsun, korkulan deniz canlılarının başında geliyor.
Ada Gönüllüleri Derneği’nin “Adalar Hayvan Barınağı’ndaki zor koşulları aşmak için desteğinize ihtiyacımız var! Sürdürülebilir bir çözümü hep birlikte bulmak ve yıllardır barınağa emek veren gönüllülerimize ‘en az bir paket mama’ bağışıyla destek olmak için 17 Eylül 2016 Cumartesi günü Adalar Kent Konseyi Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenleyeceğimiz etkinliğe sizleri de bekliyoruz!” çağrısı yerini buldu.
Dört yıl önce ticari avcılığa kapatılmış Adalar Denizi’ndeki koruma altındaki alanın Hayırsız Adalar ve Balıkçı Adası (Neandros)’nı da içine alacak şekilde genişletilmesinin gerekliliği belirtilmesine rağmen bu bölgeler korumaya alınan bölgenin dışına bırakılmıştır. O nedenle kalmış küçük siyah mercan kolonilerinin bu denizlerdeki geleceğinin ne olacağı belli değildir.