Pazar, 30 Ekim 2016 21:02

Faytonların adalı atları ve bazı at tarihçeleri

Hayri Arhon
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)
Faytonların adalı atları ve bazı at tarihçeleri Fotoğraf: Viktor Albukrek

 

Adalar, nasıl SİT alanı ve birçok yapı nasıl korunması şart olan eski eser ise hareketli ve canlı olmasına rağmen atlı faytonlar da bu SİT alanının korunması şart olan varlıkları arasında sayılabilir.

Bu topraklarda at ve atçılığın minik tarihçesi:

Atçılığa gönül vermiş bir tanıdığım Osmanlı ordusunda kullanılan atların menşeini, yerlerini ve şimdiki durumunu öğrenmek üzere 2008’de bir ekip kurarak araştırma yapıyor.

O dönem hayatta kalan Osmanlı atları Afyon’da Sandıklı-Akdağ milli parkında ve Emirdağ bölgesinde yaşarlarmış. Bu bölge o süreçte Germiyanoğulları’nın olup Osmanlı ordusuna atlar da buradan gidermiş. Akdağ milli parkında olan atlar savaş atı özelliklerini kaybettiklerinden normal yapıda olup hayatlarına burada devam ederlermiş. Emirdağ bölgesinde olanlar ise vaktiyle yakalanmamak için dağlara kaçıp serbest sürüler halinde, zorlu yaz-kış şartlarında, korunaklı yerlerden mahrum, yiyecek-su bulmanın zor olduğu koşullarda, ancak çok sağlıklı olarak yaşarlarmış. Dağların tepelerinde yaşayan halk bu duruma hayret edermiş.

At ve atçılığa gönül veren ekibi bu girişime sürükleyen, Mr. Jeremy James adlı bir İngiliz’in, 2006’da yazdığı ‘The Byerly Turk’ adlı kitabı olmuş. Atın İngiltere’de geçen hayatından geriye doğru Osmanlı arşivlerini tarayarak araştırmayı ilerletmişler. Ve atın seyisinin İngiltere’de bıraktığı hatırattan da faydalanarak kitap ‘Türk Atı’ adıyla 2007’de Türkçeye çevrilmiş. Kitapta, atın doğumundan ölümüne kadar başından geçenler detaylı anlatılıyor.

Kitapta kısa özetle şunlar anlatılıyor:

Kosova’da doğan bu at İngiliz atlarının babası imiş. 1683’te II. Viyana kuşatmasına katılmış, dönüş seferinde seyisi ile birlikte esir edilerek İngiltere’ye götürülmüş. Herkesin gördüğünden daha çok hızlı koşan bir at olduğu anlaşılınca İngiliz atları ile çiftleştirilerek bugünkü İngiliz yarış atları ortaya çıkarılmış.

Doğumu bir dere kenarında şimşekli, gök gürültülü, sağanak yağmurlu fırtınalı bir havada olmuş. Bu sebeple kulakları top patlama seslerine daha doğuşundan itibaren alışıkmış. Diğer acemi savaş atları kuru-sıkı top seslerine alıştırılırken bu at için top sesi eğitimine gerek duyulmamış.

Savaş atlarının her birinin özel seyisi varmış ve sipahi (Osmanlı’da atlı savaşçı) savaş alanına gittiğinde seyis ahırda beklermiş. Bazı atlar ve seyisler arasında zihinsel bağ kurulurmuş ki seyis savaş alanındaymış gibi atını uzaktan korumaya çalışırmış. Kosovalı bu at doğumundan beri yanından ayrılmayan seyisi ile zihinsel bir bağ içindeymiş.

Viyana seferine hazırlanılırken bu at kendisi gibi iyi başka bir at ile İstanbul’a, iki tanınmış sipahi komutana verilmek üzere geldiklerinde seyis bu atı uzaktan huysuzlandırıp talip olan üst komutanın almasını engelleyerek bu atı bırakmamış. Seyis 10 yıl kadar İngiltere’de kaldıktan sonra İstanbul’a geri dönmüş ancak ayrılışları çok trajik olmuş.

***

Atlar hakkında çekilmiş bir diziden de mini bir örnek vermek istiyorum:

İspanyol yapımı atlar dizisi epey yıl önce TV’de yayınlanmıştı. Dizide atların Orta Asya’dan başlayıp Amerika’da biten serüvenine yer veriliyordu. Orta Asya’dan yola çıkan Türkler atlara üzengi ile binip çok çevik saldırılarla Avrupa’daki ağır teçhizatlı atlı savaşçıları yeniyorlardı. O dönem Amerika kıtasında at yokmuş. Kristof Kolomb seferleri ile ilk atlar Amerika’ya götürülmüş. Götürülen bu atlar Kızılderililere karşı atlı şövalyeler tarafından kullanılmış ve çok üstünlük sağlamışlar.

Bir süre sonra etrafa kaçan atları Kızılderililer yakalayıp, Türkler gibi atlara çevik binerek atlı şövalyeleri çok ağır yenilgiye uğratmışlar ve kuzeye, bugünkü ABD’ye İspanyolları ateşli silahların kullanımına kadar çıkarmamışlar. Dizi şöyle bitiyordu: Atlar Kuzey Amerika’da Brezilya- Arjantin gibi Latin kökenli ülkelerin kurulmasına engel oldular.

Anadolu Yakası’ndaki atlı yolcu arabaları:

1960’lı yılların başına kadar yaz-kış Basra ve Neveser adlı 2 adet yandan çarklı yolcu vapuru Büyükada-Heybeliada ile Anadolu yakası arasında çalışırdı. Bu vapurların Anadolu Yakası’na uğradığı iskelelerde yolcuları tek atlı, kupaya arkadan binilen yolcu arabaları beklerdi. Bu arabalar o zamana kadar kısa mesafelerde bahçeli evlerin dizili olduğu yollarda çalışırlardı, ayrıca Bostancı’ya kadar uzanan tramvay hattı da vardı.

1960’lı yılların başında Basra ve Neveser yolcu gemileri, tramvaylar ve bu atlı yolcu arabaları kayboldular. 1 tramvay halen Kadıköy’de korunuyor. Hala kaybolmayan, Adalar’daki çift atlı faytonlardır.

Kupanın 4 kişilik ağır ve ada yollarının fazla yokuşlu olması dikkate alınarak geliştirilen bu model 100 yılı aşkın bir süreden beri aynı model korunarak bugünlere gelmiştir. Ve hakikaten bunlar şu an bir antika değerindedir. Ancak bugün beraber ve iç içe yaşadığımızdan mıdır nedir antika oluşunun farkında değiliz.

Atlarına gelince; şehir hayatından çekilen atları bazı çocuklar Adalar’a geldiklerinde belki ilk defa yakından görmektedirler. Kurtuluş Savaşı bittiğinde Anadolu’da18 milyon adet kadar at varmış. Şimdi sayıları çok azaldı ve korunmaya çalışılıyor. Büyükada’da halen 250 adet kadar fayton ve 1000 adet kadar at var. Kınalıada’da fayton yok. Heybeliada ve Burgazada’dakiler ile tahmini 300 adet fayton ve 1200 adet at olduğunu kabul edebiliriz.

Vaktiyle bazı meraklıların -Hazım Körmükçü gibi- özel faytonları vardı. Adalar ticari maksatla kullanılan at sayısının en fazla bulunduğu yerlerden birisidir. Büyükada ve Heybeliada’da 2 barınak mevcuttur.

Buralarda başlıca 3 çeşit faaliyet yürütülmektedir ve oldukça kapsamlı-masraflı işlerdir:

  1. Görevlilerin konaklaması,
  2. Atların beslenmesi, bakımı ve korunması,
  3. Faytonların bakım, servis ve tamirleri.

Osmanlı atları nasıl devlet tarafından Afyon-Akdağ milli parkında korunmaya alınmışlar ise adalı atlı faytonlar da 100 yıldan çok uzun bir zamandan beri hiç değişmeden geldikleri için bazı standartlar ile korunmaya alınabilirler. Milli Parkın yerini Adalar’ın yolları; oradaki bakım tesislerinin yerini Adalar’daki mevcut barınaklar alabilir.

02 turk ait 280xTürk AtıAdalı fayton atları muhtemelen gelişigüzel cinslerden olmayıp uzun yıllar içinde seçilip geliştirilen ve üretilen cinsten olmalılar; çünkü çok ağır şartlara dayanıyorlar. Bu atlar nerede yetiştiriliyor, tayları nerede? Faytonlar nerede; nasıl, hangi ustalarca üretiliyor, bakım tamirleri nasıl yapılıyor? Barınaklarda nasıl bir yaşam var gibi araştırmalar yapılır ve yayınlanırsa faytonculuğun alt yapısını öğrenme imkânımız olabilir. Halen Adalar’da yolcu ulaşımının faytonlarla yapılma mecburiyeti var ve korunuyorlar, ancak korunma ve işletme standartlarını daha çok iyileştirmek üzere bir faaliyete girişilir ve iyi bir denetim uygulanırsa atların cefası azaltılabilir ve Adalar’a özgü bu nostalji ile daha çok iftihar edebiliriz.

 

İngiliz şampiyonların atası Türk atı

İngiliz yarış atlarının atası sayılan ‘Byerley Turk’u keşfeden Gallerli yazar Jeremy James, Osmanlı ordusuna dek uzanan bu hikâyeyi, tarihi gerçeklerin ışığında romanlaştırmıştı.

‘Byerley Turk’, Osmanlı ordusuna ait bir attı. Viyana ve Budin kuşatmalarında kullanıldı, savaş sırasında Kutsal Roma İmparatorluğu’nun çağrısıyla orada olan İngiliz Yüzbaşı Robert Byerley tarafından savaş ganimeti olarak alındı. Robert Byerley, atına ‘Byerley Turk’ adını koydu. Bu at İngiltere’ye getirildiğinde ülkede at yarışı daha yeni yeni başlamıştı. O süreçte İngiltere, bu tür atlardan ülkeye daha fazla getirip damızlık olarak kullanmaya başlamıştı. Çünkü ülkedeki atlar yeterince güçlü ve büyük değildi. Jeremy James’in anlattığına göre İngilizler bu atları getirerek yeni bir yarış atı ırkı yarattı.

 

 

Son değişiklik Pazartesi, 31 Ekim 2016 23:32
Yorum yapmak için oturum açın