Yaşadığımız şu âlemde nasıl ve ne şekilde doğayla barışık bir hayat sürdürüyoruz hiç düşündünüz mü? Hele ki metropollerde yapayalnız yaşamakta olanlarımız için, değil bir insan nefesi, bir soluk alacak temiz bir oksijen ortamı bile bulamazken...
Ağustos 2017 sayıdaki yazımda denizin iyi ve kötü cilvelerinden bahsetmiştim. Arada geçen günler zarfında, yağmur tepemize öyle bir indi ki, sanki deniz göğe geziye çıkmış, geri dönüyordu.
İnsanoğluna kültürel evrimin yolunu açan ilk şey, bir taşıma kabı akıl etmesi olmalı. Yani içine bir şeyler konabilen bir şey. Küçük büyük deniz kabuklarından, meyve kabuklarından falan yola çıkılmıştır herhalde. 
Duygulu ve içli şairimizdir Küçük İskender. Bakın ne demiş : “Ben en çok martıya âşık olmuş balık için üzülürüm.” Bir an durgunlaştım ve o kadar çok örnek geçti ki gözlerimin önünden, balığın haline, martının keyfine üzülmemek imkânsızdı artık. Gerçekten de kötülükler başımızın üstünde uçarken, iyilikler sulara gömülüyor.
Uygarlık ilerledikçe, teknoloji gelişip, hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldukça, dokunma duygumuzu kaybediyoruz. Aslında, dokunmanın duygusal bölümünü kaybediyoruz demek daha doğru.
Her şey 15 yıl önce Büyükadalı dostumuz Alper Almelek’in kaleme alıp Ekin Yayıncılık tarafından yayımlanan “Ağırlamanın Püf Noktaları” adlı kitapla başladı.
Hayal et olsun demeyeceğim. Sana hayal et ki hayaline bir adım daha atabilesin diyorum. Yakınlarda keyifle ve merakla dinlediğim ve okuduğum gerçekçi bir “hayal adamı” Semih Yalman bana tam da şöyle dedi: “Hayale adım için, adımın hayale atılması lazım.”
Adalı Dergisi’nde “Babalar Günü” ile ilgili bir yazı olmaması üzerine bu yazıyı kaleme almak istedim. Bu yazıyı Adalı Dergisi aracılığıyla Burgazada’dan geçtiğimiz ay kutladığımız Babalar Günü için babama ve tüm babalara ithaf ediyorum.
Canım bugün okuyucularımla sohbet etmek istedi. Hava güzel, manzara güzel, burnuma çiçek kokuları geliyor. Ocakta çay demliyorum, buyurun birlikte içelim.
Kitlelerin, koskoca şehirlerin yok olması, bir tek kişinin kararına bağlı olabilir bazen. Bir bombanın patlaması, kararlı bir parmağın, bir düğmeye bastığı ana bağlıdır. Bir ormanın yok olmasının nedeni, tek bir kişinin, bir sigara içmeğe karar verdiği andır. Bir insanın denizde boğulmasının nedeni, denize girmeye karar verdiği andır.