Aralık ayında Çin’de Wuhan eyaletinde başlayıp daha sonra dünyaya yayılan, yanı başımızdaki İran’da ortaya çıktığı halde kulağımızın üzerine yattığımız bu pandemiye başlangıçta da hazır değildik. Alınan önlemlerde hep geriden gelindi, sürecin önüne geçilemedi. Sonuç olarak da şu an vaka sayısında dünyadaki 193 ülke arasında 9. sıradayız.
1 Haziran itibariyle, 26 Nisan tarihinde başlayan Adalar’a ulaşım yasağı kalkıyor ve ülkemizde normalleşme ilgili adımlar atılmaya başlanıyor. Adalar, önümüzdeki döneme hazır mı? Ne yazık ki bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil. Bunun pek çok sebebini sayabiliriz;
- COVID-19 kapsamında alınan önlemler-kararlar, pandemi sırasında kurumlara, halka hazırlanma fırsatı verecek şekilde alınmadı. Bunun en dramatik örneğini 10 Nisan Cuma gecesi, insanların fırınlara koşmasına yol açan, aniden ilan edilen sokağa çıkma yasağında gördük. Normalleşme süresinde ülkemizin yol haritası ile ilgili açıklamalar da benzer şekilde çok geç geldi, soru işaretlerine açıklık getirecek şekilde ayrıntılı yapılmadı. 30-31 Mayıs tarihlerinde sokağa çıkma yasağının yapılıp yapılmayacağı bile 28 Mayıs günü ancak açıklandı.
- COVID-19 ile ilgili bilinenlerin halen çok az olması, planlama yapmayı zorlaştırıyor. Tedavisini bilmediğimiz, teşhisi konusunda ciddi sorunlar olan bu hastalığın insandan insana geçtiğini biliyoruz, ancak ultraviyole ışınların etkinliğinin arttığı yaz döneminde bulaşın nasıl etkileneceğini yeterince bilmiyoruz. Başlangıçta, benzer şekilde solunum yollarını etkileyen, her yıl sonbahar dönemince bütün dünyada yüz milyonlarca kişiyi etkileyen grip virüsünün havaların ısınmasıyla ortadan kalmasından hareketle, COVID-19’un da bu şekilde bir yol izleyeceği tahmin edilmekle birlikte, dünyanın sıcak bölgelerinden, özellikle de Brezilya’dan gelen bilgiler bu konuda hayal kırıklığı yarattı. Ancak yine de Brezilya’da ülke yönetiminin pandeminin etkilerini küçümser şekilde hareket etmesi, hiç önlem almaması bu örneğin genelleştirilmesi konusunda soru işareti yaratıyor. Kış döneminde kapalı ortamlarda insandan insana bulaşma olasılığı çok daha fazla iken, sıcak havalarda zamanının çoğunu açık havada geçirecek olan kişilerde, ülkemiz şartlarında virüsün nasıl gelişim izleyeceğini ancak yaşadıkça göreceğiz.
- COVID-19 pandemisinin ülkemizdeki etkisi konusunda bildiklerimiz çok az. Her gün açıklanan vaka ve test sayılarının verdiği bilgi, umulduğu kadar fazla değil. Çünkü açıklanan sayılar sadece test pozitif hastaları gösteriyor. Ülkemizde uygulanan testlerin sonuç verme olasılığı %35-65 arasında bildiriliyor, ki bu çok düşük bir oran. Kimlere test yapıldığını, bu sayılara tekrar edilen testlerin dahil olup olmadığını bilmiyoruz. Testi pozitif hastalar dışında COVID-19 kabul edilip tedavi başlanan ama açıklanan sayılara dahil edilmeyen çok yüksek sayıda hasta olduğu tahmin ediliyor. Hangi illerde, hangi ilçelerde hasta sayısının fazla olduğu açıklanmıyor. Bütün bunlar ülkemizdeki sorunun boyutunu, hangi bölgelerde yoğunlaştığını bilmemize, alınan önlemlerin yeterliliğini değerlendirmemize, lokal planlama yapmamıza olan sağlamıyor.
Bütün bu sebeplerle çok iyi değerlendirilebilecek 35 günlük sürede özel bir hazırlık yapmadan normalleşme sürecine Adalar olarak giriyoruz.
Bu süreçte alınacak önlemleri değerlendirmeden önce, COVID-19 dönemi öncesi yaşadığımız hayata geçmek için halen çok uzun bir yolumuz olduğunun farkına vararak normalleşmenin ne olduğunu da bilmek gerekiyor. Normalleşmenin 4 aşaması olduğunu, bizim ilk aşamayı çok hızla geçerek ikinci aşamaya geçtiğimizi dikkate alarak adımlarımızı atmamız gerekli. Önerilen, bu ikinci aşamada hasta sayılarındaki düşme eğilimi 16 hafta kadar devam ederse 3. Aşamaya geçilmesi, sonrasında da aşının bulunması ile birlikte ancak 4. aşamaya geçilmesi.
Bu sebeple, gerçek normale ulaşmak için toplumun tüm kesimlerine büyük görev düştüğünü bilmeliyiz. 11 Mart’tan beri yaşadıklarımız gösterdi ki bu virüsün etkilerinden gerek sağlık gerek ekonomik olarak uzak kalmak hiçbirimiz için mümkün değil. Atılan bir yanlış adımla hepimizin sıkıntı çektiği günlere tekrar dönmek hepimizin korkulu rüyası olmaya bir süre daha devam edecek.
Adalar halkı olarak bu normalleşme döneminde ne yapmalıyız? Sadece 9 vaka saptanmasıyla İstanbul’un pandemiyi en iyi atlatan ilçesi olarak, işlerin aniden tam tersine dönebileceğini unutmamamız gerekli. Adalar’da saptanacak yeni vakalar belki de yeni bir karantina sürecine yol açabilir ve bu hem sosyal hem de ekonomik olarak çok ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Bunun olmaması için hem yerel yönetimin hem adalar halkının hem de işletmecilerinin birlikte hareket etmesi sorunların önünü alacaktır.
Sosyal mesafeye uyulması, yeterli sosyal mesafenin korunamayacağı özellikle kapalı ortamlarda maske takılmasına dikkat edilmesi bu yeni dönemin atlatılması için temel kurallar olacaktır. Her toplumda olduğu gibi kurallara uymayan, yanlış yorumlayanlar olabilir, hepimizin sağlığı için uymayanları hep birlikte uyarmalıyız. Ünlü sözü hatırlamanın belki de tam zamanı “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için”.
Prof.Dr. Benan Müsellim
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı