Cuma, 02 Kasım 2018 06:20

Adalı'dan - Elimizdekilere sahip çıkmak ve yenileri yaratmak

Ögeyi değerlendirin
(1 Oylayın)

 

AB Türkiye Büyükelçisi’nin Adalar’ı ziyaretinde, “kültürel zenginlikten etkilendik, burada oldukça aktif bir sivil sivil toplum bulduk, bu kültürel zenginliği canlı tutmaya çalışıyorlar” açıklaması ulusal basında geniş yer bulmuştu, geçtiğimiz ay.

Türkiye’de sivil toplum çeşitli engeller ve baskılar nedeniyle giderek zayıflarken, Adalar’da tezat bir canlılıktan ne kadar söz edilebilir, tartışmalı.

Ama, nüfusuna oranla Adalar’da sivil toplum girişimlerine katılımın görece daha yüksek olduğu da, düne göre sivil toplum etkinliklerinin daha geniş bir kesimi içine aldığı da bir gerçek. Bu konuda bu köşede bir kaç yazı yazdığımı hatırlıyorum. Sonuncusu sanırım 2 yıl kadar önceydi ve AB Büyükelçisi’yle benzer tespitler içermekteydi.

Adalar’ın yazlıkçı kışlıkçı nüfus profiliyle diğer yerlerden farklılaşması, sivil toplum katılımı ve etkinliklerini de mevsimsel olarak etkiliyor ister istemez. Yaz döneminin canlılığı, ağırlıkla kültür-sanat faaliyetlerinde kendini gösterirken ve bu bir ölçüde doğal karşılanırken, savunuculuk gibi sürekliliği ve takipçiliği gerektiren çok daha önemli sivil toplum alanı, bu kez mevsimsel iniş çıkışlar nedeniyle güç kaybediyor. Sivil toplum aktivitelerinin Adalar’ın kışlıkçı ve kalıcı nüfusu içinde bir türlü istenen katılıma açılamamasının bunda etkisi büyük.

Gerçi bu noktada da düne göre bir iyileşmeden söz edebiliyoruz. Yazlı-kışlı yerleşim tercihini çok bilinçli bir şekilde Adalar’dan yana yapmış olan yeni bir kesimin varlığı ve sayılarının giderek artması, sivil toplum dinamizmi için çok önemli ve bu olgu kendini hissettiriyor.

Adalar’ın kalıcı nüfusunun sanal değil gerçekten artmasının önemine biz Adalar Vakfı olarak yaklaşık 15 yıl kadar önce dikkat çekmiş, ama bunun kendiliğinden olmayacağını, gerek yerel yönetimin, gerek kamu yönetiminin ve gerekse sivil toplumun çabasına, atacağı adımlara ve yatırımlarına ihtiyaç duyulacağını söylemiştik. Sevgili Teoman Göral’ın ifadesiyle, yaz bittikten sonra kalan bizlerin bir araya gelip toplanabileceği, başımızı sokabileceğimiz, bir canlılık belirtisi olarak ışıkları sürekli yanan, hiç değilse 100 kişilik sosyal-sanatsal etkinliklere cevaz veren bir kaç yer yaratmak mümkün olamaz mıydı? O zamanlar, yerel seçimlere aday parti ve kişilerin değişmeyen vaadlerinden biriydi Adalar’a kültür merkezleri kazandırmak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlarının, başkan adaylarının, yanlarına partili yerel başkan ya da adaylarını alıp bu konuda epey iddialı vaadlerde bulundukları ise hala hatırlarda.

Biz, vakıf olarak önümüze koyduğumuz kendi mütevazı hedeflerimize yönelik hiç de azımsanmayacak adımlar attık. Önce Büyükada iskele meydanında doğan ve yaz-kış acık kalan Adaevi, ardından Çınar Caddesi üzerinde, şu anda Adalar Kent Konseyi yönetiminde yaz-kış faaliyetlerini sürdüren Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi. Kadıyoran’daki eski mektebin Adalar Müzesi’ne dönüşmesi engellenmemiş olsaydı eğer, tüm altyapısı hazırlanmış yaklaşık 150 kişilik çok amaçlı kapalı bir salona da sahip olarak kamuya açılmış olacaktı.

Adalar’da kamuya açık mekan, sivil toplumun canlılığı, sürekliliği ve aktivitelerinin sürdürülebilirliği için çok yaşamsal öneme sahip. Bu görüldü.

Yeni bir yerel seçim arefesindeyiz.

Daha geçen ay yaşadık. Var olan tek yerin de elimizden kayıp gidebilecek olmasını. Yitirdiklerimiz çok. Vaadler ise hep boş çıktı.

Bu nedenlerle önce elimizdekileri sağlam kazığa bağlayalım.

Sonra da kendi gücümüze güvenelim, yenilerini yaratmak için.

 

Son değişiklik Cuma, 02 Kasım 2018 21:23
Yorum yapmak için oturum açın